A'LÂ SÛRESİ

 

İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "A'lâ Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

ibn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. ez-Zübeyr: "A'lâ Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "A'lâ Süresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe ve Buhârî, Berâ b. Âzib'den bildirir: Müslümanlardan ilk bize gelenler Mus'ab b. Umeyr ile İbn ümmi Mektûm idi. İnsanlara Kur'ân'ı onlar okutuyorlardı. Sonra Ammâr, Bilâl ve Sa'd geldi. Sonra Ömer b. el-Hattâb ashâbdan yirmi kişiyle birlikte geldi. Sonra da Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi. Medinelilerin, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) gelişine sevindikleri kadar başka bir şeye sevindiklerini görmedim. Öyle ki gençler ve çocuklar: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) geldi!" demeye başladılar. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) geldiğinde ben A'lâ Sûresi ile benzeri sûreleri okuyup öğrenmiştim."

Ahmed ve Bezzâr'ın bildirdiğine göre Hazret-i Ali: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) A'lâ Sûresi'ni okumayı çok severdi" demiştir.

Ebû Ubeyd, Ebû Temîm'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Müsebbihât sûreleri içinde en değerli olanını unuttum" buyurdu. Ubey b. Ka'b: "Sanırım A'lâ Sûresi'dir" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Müslim, Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce, Numân b. Beşîr'den bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram namazları ile Cuma namazlarında A'lâ ile Ğâşiye sûrelerini okurdu. Bayramlar Cuma gününe denk geldiği zaman her iki namazda da yine aynı sûreleri okurdu."

İbn Ebî Şeybe ve İbn Mâce, Ebû İnebe el-Havlânî'den bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma namazlarında A'lâ ile Ğâşiye sûrelerini okurdu."

İbn Mâce'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram namazlarında A'lâ ile Ğâşiye sûrelerini okurdu" demiştir.

Ahmed, İbn Mâce ve Taberânî, Semure b. Cündüb'den bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram namazlarında A'lâ ile Ğâşiye sûrelerini okurdu."

Şâfiî, Tayâlisî, Ahmed, Nesâî, İbn Huzeyme, İbn Hibbân ve Taberânî, Semure b. Cündüb'den bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Cuma namazında A'lâ ile Ğâşiye sûrelerini okudu."

Bezzâr'ın bildirdiğine göre Enes: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle ile ikindi namazlarında A'lâ ile Ğâşiye sûrelerini okurdu" demiştir.

İbn Ebî Şeybe ve Müslim'in bildirdiğine göre Câbir b. Semure: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazında A'lâ Sûresi'ni okurdu" demiştir.

İbn Ebî Şeybe, Müslim ve Beyhakî Sünen'de İmrân b. Husayn'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) öğle namazını kıldırıp selam verdikten sonra cemaata: "İçinizden A'lâ Sûresi'ni okuyan oldu mu?" diye sordu. Adamın biri: "Ben okudum" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onu okurken karıştırmamın nedeninin içinizden birinin de onu okuması olduğunu biliyordum" buyurdu.

Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Hibbân, Dârakutnî, Hâkim ve Beyhaki, Ubey b. Ka'b'dan bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazını A'lâ, Kâfirûn ve İhlas süreleriyle kılardı."

Ebû Dâvud, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce, Hâkim ve Beyhaki, Hazret-i Âişe'den bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazının ilk rekatında A'lâ Sûresi'ni, ikinci rekatında Kâfirûn Sûresi'ni, üçüncü rekatında da İhlâs Sûresi ile Muavvizeteyn'i (Felak, Nâs sûrelerini) okurdu."

Bezzâr'ın bildirdiğine göre İbn Ömer: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazında A'lâ, Kâfirûn ve İhlas sûrelerini okurdu" demiştir.

Muhammed b. Nasr, Enes'ten aynısını bildirir.

İbn Ebî Şeybe, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Muâz bir topluluğa akşam namazını kıldırdı. Ensar'dan da bir köle devesiyle çalışıyordu. Namaza yetişince gelip o da durdu. Ancak Muâz namazı çok uzatınca köle namazı bıraktı ve devenin peşine düştü. Konu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) intikal ettirilince Muâz'a: "Ey Muâz! Fitne mi çıkarmak istiyorsun? Böylesi bir durumda kişi akşam namazında A'lâ ile Şems sûrelerini okusun" buyurdu.

İbn Mâce, Câbir'den bildirir: Muâz arkadaşlarına yatsı namazını kıldırdı. Ancak namazı uzatınca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Böylesi durumlarda Şems, A'lâ, Leyl ve Alak sûrelerini oku" buyurdu.

İbn Merdûye, Ebû Hureyre'den bildirir: " Resûlallah! Secdelerimizde ne diyelim?" diye sorduğumuzda Yüce Allah, A'lâ Süresi'ni indirdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) secdelerimizde bir defa " Sübhâne Rabbiye'l -A'lâ (=Yüce Rabbimi tesbih ederim)" dememizi emretti.

İbn Sa'd, Kelbî'den bildirir: Hadramî b. Âmir heyet içinde Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanma geldi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile uzunca bir sohbet yaptı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kur'ân'dan okuyabildiğin bir yer var mı?" diye sorunca, Hadramî, A'lâ Süresi'ni: "Yüce Rabbinin adını tesbih et. O, yaratıp şekil vermiştir. Takdir edip yol göstermiştir. O ki hamileye lütufta bulunmuş, kaburgalarının altından ve içinden koşabilen bir canlı çıkarmıştır" şeklinde okudu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sûre diyeceğini en iyi şekilde demiştir. Ona eklemelerde bulunma" buyurdu.

Bağavî Mu'cem'de Abdurrahman b. Ebî Sebire'den bildirir: Babamla birlikte Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) geldik. Ona: " Resûlallah! Vitir namazını nasıl kılalım?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Vitir namazını üç rekat olarak kılın ve bu üç rekatta A'lâ, Kâfirûn ve İhlas sûrelerini okuyun" buyurdu.

Taberânî, Abdullah b. Hâris b. Abdilmuttalib'den bildirir: "Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) son kıldığı namaz akşam namazıydı. Bu namazın ilk rekatında A'lâ Süresi'ni, ikinci rekatında da Kâfirûn Sûresini okudu."

1

"Yüce Rabbinin adını tesbih et"

Ahmed, Ebû Dâvud, İbn Mâce, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, Ukbe b. Âmir el-Cühenî'den bildirir: "Azim olan Rabbinin adını tesbih et" âyeti nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Rükûlarda Rabbinizi bu şekilde tesbih edin" buyurdu. "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyeti nazil olduğunda da: "Secdelerinizde Rabbinizi bu şekilde tesbih edin" buyurdu.

Ahmed, Ebû Dâvud, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okuduğu zaman: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" derdi.

Abdurrezzâk, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs, "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okuduğu zaman: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" derdi.

Abd b. Humeyd, İbn Abbâs'tan bildirir: "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okuduğun zaman: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" de.

Firyâbî, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Enbârî'nin Mesâhifde bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib namazda iken, "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okuyunca: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" dedi. Kendisine: "Kur'ân'a eklemede mi bulunuyorsun?" denilince: "Hayır! Ben sadece bize emredilen bir şeyi yaptım" karşılığını verdi.

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Mûsa el-Eş'arî, Cuma namazında, "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okudu ve: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" dedi.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Hâkim, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: İbn Ömer'in, "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okuduktan sonra: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" dediğini işittim. Ubey b. Ka'b'ın kıraatinde bu âyet: (.....) lafzıyladır.

İbn Ebî Şeybe ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Abdullah b. ez- Zübeyr namazda iken, "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okudu ve: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" dedi.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Dahhâk bu âyeti okuduğu zaman şöyle derdi: "Bu âyeti okuyan: «Yüce Rabbimi tesbih ederim» desin."

Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu âyeti okuduğu zaman: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" derdi.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Hazret-i Ömer, "Yüce Rabbinin adını tesbih et" âyetini okuduğu zaman: "Yüce Rabbimi tesbih ederim" derdi.

2

O, (her şeyi) yaratan ve düzene koyan (canlılarda organların dengeli ve uyum içinde çalışması ve gelişmelerini sağlayabilmesi içingenetik yapılarını kuran)dır.

3

Bkz. Ayet:5

4

Bkz. Ayet:5

5

"O ki takdir edip yol göstermiştir. O, yeşillikler bitirmiştir. Sonra da onları siyah çerçöpe çevirmiştir."

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "O ki takdir edip yol göstermiştir" âyetini açıklarken: "Yüce Allah insana hem cennetlik olmanın hem de cehennemlik olmanın yollarını gösterdi. Hayvanları da kendi yiyeceklerine doğru yönlendirdi" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbrâhim: "O, yeşillikler bitirmiştir" âyetini açıklarken: "Yeşilliklerden kasıt bitkilerdir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: "Sonra bu yeşillikleri kurumuş çer çöpe dönüştürür" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Ğusâ, eskimiş, kurumuş şey anlamındadır. Ahvâ da bitkinin sarı iken yeşil, yeşilken de beyaza dönmesidir. Bitkiler yeşilken sonradan kuruyup kalır."

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini açıklarken: "Bu yeşilliği sel suyuyla gelen çer çöp gibi siyaha dönüştürür" demiştir.

6

Bkz. Ayet:11

7

Bkz. Ayet:11

8

Bkz. Ayet:11

9

Bkz. Ayet:11

10

Bkz. Ayet:11

11

"Sana okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de. Seni en kolaya muvaffak kılacağız. Faydalı olacaksa öğüt ver. Korkanlar öğüt alacaktır. Kötü kimse ise ondan kaçınacaktır."

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Sana okutacağız ve sen onu unutmayacaksın" âyetini açıklarken: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) unutur endişesiyle âyetler henüz nazil olurken içinden tekrar edip dururdu" demiştir.

Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Cebrâil kendisine vahiyle geldiği zaman vahyin ağırlığından giysileriyle sıkı sıkıya sarınmak zorunda kalırdı. Aynı şekilde kendinden geçip de nazil olan vahyi unutur endişesiyle vahiy nazil olurken tekrar etmeye çalışırdı. Bir defasında yine böyle yapınca Cerâil ona: "Neden öyle yapıyorsun?" diye sordu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Unuturum endişesiyle bunu yapıyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Yüce Allah bu konuda: "Sana okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği başka..."âyetlerini indirdi. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) nazil olan vahiylerden unuttuğu da olmuştur, ancak bunlar helal ile haram içermeyen âyetlerdi. Bu konuda da Cebrâil ona şöyle demiştir: "Senden önceki her bir peygamber kendisine nazil olan vahiylerden bir kısmını unutmuş veya bu vahiylerden bir kısmı tekrar göğe çekilmiştir. Yüce Allah, Mûsa peygambere on üç ayrı levha indirmiştir. Mûsa bu levhaları yere attığında da zümrütten oldukları için kırılıp parçalanmışlardır. Bu şekilde on üç levhadan dördü gitmiş geriye dokuz tanesi kalmıştır."

İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vahiy nazil olurken unutur endişesiyle tekrar edip dururdu. Bunun üzerine kendisine: "Biz unutmamanı sağlayacağız" denildi ve: "Sana okutacağız ve sen onu unutmayacaksın" âyeti nazil oldu.

Hâkim, Sa'd b. Ebî Vakkâs'dan aynısını bildirir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Sana okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği başka..." âyetini açıklarken: "Ben istediğim şeyleri sana unuttururum" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Sana okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği başka..." âyetini açıklarken: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Yüce Allah'ın dilediği şeyler dışında nazil olan vahiylerden unuttuğu hiç olmazdı " demiştir. "...Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de" âyetini açıklarken de: "Gizli olandan kasıt vesvesedir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "...Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de" âyetini açıklarken: "Gizli olandan kasıt vesvesedir" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "...Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de" âyetini açıklarken: "Yüce Allah içinde gizleyip dışa vurmadığın şeyleri de bilir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "...Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de" âyetini açıklarken: "Gizli olandan kasıt vesvesedir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Seni en kolaya muvaffak kılacağız" âyetini açıklarken: "Kolay olan şeyden kasıt, hayırlı olan şeylerdir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Abdullah b. Mes'ûd: "Seni en kolaya muvaffak kılacağız" âyetini açıklarken: "Kolay olan şeyden kasıt Cennettir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Korkanlar öğüt alacaktır. Kötü kimse ise ondan kaçınacaktır" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir. "Vallahi Allah'tan korkan ve sakınan herkes Kur'ân'dan gerekli öğütleri alır. Ona ihtiyacı olmadığım düşünen veya müslümanara olan öfkesinden dolayı ondan yüz çevirenler de herhaliyle bedbaht oldukları görülen kimselerdir."

12

O, (dünyada uğrayacağı azaba göre) en büyük ateşe girecektir.

13

Sonra orada ne ölecek, ne de hayat bulacaktır.

14

Bkz. Ayet:15

15

"Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen ve Rabbinin adını anıp namaz kılan."

Bezzâr ve İbn Merdûye, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken:

"Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden, Allah'a koşulan ortakları bir kenara iten ve benim de Allah Resûlü olduğumu kabul eden kimsedir" buyurmuştur. "Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetini açıklarken de: "Bunlar beş vakit namazdır. Bu namazları vaktinde kılmaya özen göstermektir" buyurmuştur.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen, Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini açıklarken: "Şirkten temizlenip arınan, Allah'ı tevhîd eden ve beş vakit namazını kılanlar kurtuluşa ermişlerdir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Ebû Nuaym'ın Hilye'de bildirdiğine göre İkrime: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Beyhakî'nin el-Esmâ' ve's-Sifât'ta İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet eden kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Allah'a iman eden kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Çokça bağışlanma dileyip istiğfar eden kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Salih amellerde bulunan kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Bezzâr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim el-Kunâ'da, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de -zayıf bir senedle- Kesîr b. Abdillah b. Amr b. Avf'tan, babasından, dedesinden bildirir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bayram namazının kılınmasından önce fıtır sadakasının verilmesini emreder ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini okurdu."

Başka bir lafızda şöyledir: "Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), (.....) âyeti sorulunca: "Buradaki zekattan kasıt, fıtır sadakasıdır" buyurmuştur."

İbn Merdûye, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ramazan bayramı gününde: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini okur ve bayram namazı için namazgaha gitmeden toplanan fıtır sadakalarını dağıtırdı."

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Ebû Saîd el-Hudrî: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini açıklarken: "Bayram namazına çıkmadan önce fıtır sadakasını verip de sonra çıkıp bayram namazını kılan kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Abdurrezzâk ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b.el-Müseyyeb: (.....) âyetini açıklarken: "Buradaki zekattan kasıt, fıtır sadakasıdır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim, Katâde'den bildirir: "Abdullah b. Ömer bayram namazına çıkmadan önce fıtır sadakasını verir ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini okurdu."

İbn Merdûye ve Beyhaki, Nâfi' vasıtasıyla İbn Ömer'den bildirir: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetleri, fıtır sadakasının bayram namazından önce verilmesi hakkında nazil oldu."

Taberânî'nin bildirdiğine göre Vasile b. el-Eska': "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini açıklarken: "Bayram namazına başlamadan önce fıtır sadakası olarak getirilen buğdayın namazgaha bırakılmasıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini açıklarken: "Önce fıtır sadakasının verilip sonra bayram namazının kılınması hakkında nazil olmuştur" demiştir.

İbn Cerîr, Ebû Halde'den bildirir: Ebu'l-Âliye'nin yanına girdiğimde: "Yarın bayram namazına giderken bana uğra" dedi. İkinci gün namaz öncesi yanına uğradığımda: "Yemek yedin mi?" diye sordu. "Evet, yedim" dediğimde: "Zekatını ne yaptın?" diye sordu. "Dağıttım" karşılığını verdiğimde: "Ben de bunun için yanıma uğramanı istemiştim" dedi ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini okudu. Ardından: "Medine ahalisi en iyi sadakanın fıtır sadakası ile birilerine su içirme olduğunu düşünürlerdi" dedi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: (.....) âyetini: "Fıtır sadakasını veren kurtuluşa ermiştir" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Muhammed b. Şîrîn: (.....) âyetini açıklarken: "Fıtır sadakasını verdikten sonra çıkıp bayram namazını kılan kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbrâhim en-Nehaî: "Ramazan bayramında fıtır sadakasını elinden geldiğince namazdan daha önce vermeye bak" demiş ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini okumuştur.

İbn Ebî Hâtim, Atâ'dan bildirir: İbn Abbâs'a: (.....) âyetindeki zekattan kasıt fıtır sadakası mıdır?" diye sorduğumda: "Fıtır sadakası olduğu konusunda bir şey işitmiş değilim. Buradaki zekattan kasıt, genel mânâda zekattır" dedi. Daha sonra tekrar aynı şeyi sorduğumda: "Genel olarak bütün sadakaları kapsar" dedi.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: (.....) âyetini açıklarken: "Kendi malından zekat veren kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Malından vermesi gerekenleri vererek yaratıcısını razı eden kişi kurtuluşa ermiştir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Kimisi malından vermesi gerekenleri vererek temizlenir, kimisi de iyi bir ahlâka sahip olarak temizlenir" demiştir.

Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebu'l-Ahvas: "Yüce Allah önce fıtır sadakasını verip sonra bayram namazını kılanlara merhamet etsin" demiş ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren)" âyetini okumuştur"

İbn Ebî Şeybe'nin lafzı ise şöyledir: "Kişi elinden geldiği kadar bayram namazından önce fıtır sadakasını vermeye çalışmalıdır. Zira Yüce Allah: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" buyurur."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Ahvas: "Kişi sadaka verdiği zaman iki rekat namaz da kılsa iyi olur" demiş ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren) ve Rabbinin adını anıp namaz kılan" âyetlerini okumuştur.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim, Ebu'l-Ahvas vasıtasıyla İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Biriniz namaz için yola düştüğü zaman sadaka vermemesinde bir sakınca olmaz. Zira Yüce Allah: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen (zekat veren), Rabbinin adını anıp namaz kılan" buyurur."

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Ebu'l-Ahvas: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen" âyetini açıklarken: "Malından az da olsa bir şeyler dağıtan, anlamındadır" demiştir.

16

Bkz. Ayet:17

17

"Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı daha devamlıdır."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd bu âyeti: "(=Ama sizler dünya hayatını âhirete tercih ediyorsunuz)" lafzıyla okurdu.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Arfece es- Sekafî'den bildirir: İbn Mes'ûd bizlere A'lâ Sûresi'ni okudu. "Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz" âyetini ulaşınca okumayı bıraktı ve oradaki arkadaşlarına dönüp: "Dünyayı âhirete tercih ettik" dedi. Arkadaşları susup bir cevap vermeyince de şöyle devam etti: "Güzelliklerini, kadınlarını, yiyecek ile içeceklerini görünce dünyayı tercih ettik. Âhiret ise şimdilik bize gösterilmedi. Bundan dolayı önümüzdekini tercih edip ilerde gelecek olanı bıraktık." İbn Mes'ûd, "Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz" âyetini de "(=Ama onlar dünya hayatını tercih ediyorlar)" lafzıyla, (.....) harfiyle okudu.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı daha devamlıdır" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah'ın korudukları hariç insanların çoğu yaşadıkları geçici dünyayı tercih etmişlerdir. Oysa âhiretin hayırları hem daha iyi, hem de daha kalıcıdır."

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: "Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz" âyetini açıklarken: "Burada kastedilenler, bu ümmetin insanlarıdır. Zaman gelecek dünya hayatını âhirete tercih edeceksiniz" demiştir.

Beyhakî Şuabu'l-îman'da ve Hakîm et-Tirmizî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünya hayatını dinlerine tercih etmedikleri sürece «Lâ ilahe illallah» sözü kulları Allah'ın öfkesinden korur. Ancak dünya hayatım dinlerine tercih edip de sonra «Lâ ilahe illallah» derlerse bu sözleri kabul görmez ve Yüce Allah onlara: «Yalan söylüyorsunuz!» karşılığını verir. "

Beyhaki, İbn Ömer'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) üç defa: "Allah'tan başka ilah olmadığına, tek ve ortaksız olduğuna şehadet etmiş bir şekilde Allah'ın huzuruna çıkan kişi eğer buna başka bir şey de karıştırmamışsa Cennete girer" buyurdu. Cemaatin arka taraflarından biri: " Resûlallah! Anam babam sana feda olsun! Buna başka bir şeyi karıştırması nasıl olur?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Dünyayı sevmesi ve onu âhirete tercih etmesiyle olur. Dünyalık toplamak için uğraşması, dünya nimetleriyle mutlu olup büyüklenenler gibi davranmasıyla olur" karşılığını verdi.

Ahmed, Taberânî, Hâkim ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman ile Sünen'de Ebû Mûsa el-Eş'arî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünyasını seven âhiretine, âhiretini seven ise dünyasına zarar verir. Siz kalıcı olanı geçici olana tercih edin. "

Ahmed, Şîrâzî el-Elkâb'da ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da Hazret-i Âişe'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Dünya meskeni olmayan meskeni, malı olmayanın da malıdır. Ancak aklı olmayanlar dünya için mal toplar. "

İbn Ebi'd-Dünya ve Beyhakî'nin Mûsa b. Yesâr'dan bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Şanı yüce olan Allah'ın yarattıkları arasında en sevmediği mahluk dünyadır. Yarattı yaratalı da ona dönüp bakmış değildir. "

Beyhakî'nin Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Dünya sevgisi her günahın başıdır" buyurmuştur.

18

Bkz. Ayet:19

19

"Doğrusu bu, önceki sahıfelerde, İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde de vardır."

Bezzâr, İbnu'l-Münzir, Hâkim ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde, İbrahim ve Musa'nın sahifelerinde de vardır" âyetleri nazil olduğu zaman, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bütün bu anlatılanlar İbrahim ile Mûsa'nın sahifelerinde vardı" buyurdu.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "Bu sûre İbrahim ile Mûsa'nın sahifelerinden alınmıştır" demiştir. Saîd b. Mansûr'un lafzı: "Bu sûre İbrahim ile Mûsa'nın sahifelerinde vardır" şeklindedir. İbn Merdûye'nin lafzında ise şöyledir: "Bu sûre ile "Ve çok vefakâr İbrahim'in sahifelerinde" âyetinden sûrenin sonuna kadar olanlar, İbrahim'in ve Mûsa'nın sahifelerinde vardı."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: "Bu sûre İbrahim ile Mûsa'nın sahifelerinde Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) indirildiği şekliyle vardı" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "Bu sûrede anlatılanlar önceki sahifelerde bulunuyordu" demiştir.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "Yüce Allah'ın bu sûrede anlattıkları önceki sahifelerde bulunuyordu" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "İşittiğiniz gibi Yüce Allah'ın kitapları ard arda inmiştir. Ancak en sonuncusu (Kur'ân) öncekilerden daha hayırlı ve kalıcıdır" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "Önceki sahifelerde âhiretin dünyadan daha hayırlı olduğu ifade edilmiştir" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İkrime: "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "Bu sûredeki âyetler, önceki sahifelerde bulunuyordu" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Doğrusu bu, önceki sahifelerde vardır" âyetini açıklarken: "Bu anlatılanlar, Yüce Allah'ın indirdiği tüm kitaplarda vardır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Merdûye ve İbn Asâkir, Ebû Zer'den bildirir: " Resûlallah! Yüce Allah kaç kitap indirdi?"diye sorduğumda: "Yüz dört kitap indirdi. Şit'e elli sahife, İdris'e otuz sahife, İbrahim'e on sahife ve Mûsa'ya Tevrat'tan önce on sahife indirdi. Ayrıca Tevrat, İncil, Zebûr ve Furkân (Kur'ân)'ı da indirdi" buyurdu. " Resûlallah! İbrahim'e indirilen sahifelerde ne vardı?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bu sahifeler bütünüyle ibretli örneklerdi. Örneğin; Ey saltanat sahibi, sınanan ve mağrur olan kral! Ben seni dünyalıkları biriktirip yığman için göndermiş değilim! Ben seni mazlumun hakkını alman ve bana dua etmesine gerek bırakmayasın diye gönderdim. Zira kafir de olsa mazlum olan birinin duasını geri çevirmem... Akıllı olan birinin de aklı başında iken zamanını üçe ayırması gerekir. Bunun bir bölümünde Rabbine yönetip dua etsin. Diğer bölümünde kendi kendini hesapa çekip neler yaptığını düşünsün. Kalan zamanında ise helal yoldan ihtiyaçlarını gidersin. Zira bu son zamanda yaptıkları diğer iki zamanda yapacakları için bir destektir. Kalbin gereği gibi Allah'a yönelmesi ve başka şeylerle meşgul olmaması için gereklidir... Akıllı olan kişinin yaşadığı zaman konusunda basiretli olması, kendi işine bakması ve diline sahip olması gerekir. Zira sözlerini de amellerinden sayan kişi kendisini ilgilendiren konular dışında az konuşur... Akıllı olan birinin ya geçimini sağlamak için çalışma, ya ölümden sonrası için azık hazırlama ya da haram olmayan lezzetleri tatma olmak üzere sadece üç şeyle uğraşması gerekir."

Ben: " Resûlallah! Mûsa'ya indirilen sahifelerde ne vardı?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Bütünüyle ibretli sözlerdi. Örneğin: Ölümü görüp de ona inandığı halde hâlâ sevinene şaşarım. Cehennem ateşine inandığı halde hâlâ gülene şaşarım! Dünyayı ve hayatın insanlara cilvelerini gördüğü halde hâlâ kendinden emin olanlara şaşarım! Kadere inandığı halde çabalayıp durana şaşarını! Hesap gününe inandığı halde hâlâ bu yönde amel etmeyene şaşarım!" Ben: " Resûlallah! Yüce Allah sana, İbrahim ile Mûsa'nın sahifelerinde bulunanlardan bir şey indirdi mi?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet, indirdi" buyurdu ve: "Doğrusu kurtuluşa ermiştir temizlenen ve Rabbinin adını anıp namaz kılan. Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa âhiret daha hayırlı daha devamlıdır. Doğrusu bu, önceki sahifelerde, ibrahim ve Musa'nın sahifelerinde de vardır" âyetlerini okudu.

0 ﴿