BELED SURESİ

 

İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Beled Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye, İbnu'z-Zübeyr'den aynısını bildirir.

1

Bkz. Ayet:9

2

Bkz. Ayet:9

3

Bkz. Ayet:9

4

Bkz. Ayet:9

5

Bkz. Ayet:9

6

Bkz. Ayet:9

7

Bkz. Ayet:9

8

Bkz. Ayet:9

9

"Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın. Ve andolsun baba ve çocuğuna ki biz insanı bir meşakkat içinde yarattık. O, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? «Yığınla mal harcadım» diyor. Kimse onu görmedi mi sanıyor? Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve iki dudak?"

İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu beldeden kasıt Mekke'dir. Söz konusu edilen kişi de Peygamberimizdir (sallallahü aleyhi ve sellem). Yüce Allah Mekke'ye girdiği zaman Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) dilediği kişiyi öldürme, dilediği kişiyi hayatta bırakmayı kendisine helal kıldı. Bunun üzerine Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Kâbe'nin örtüsüne tutunup ona sığınmış olan İbn Hatal'ı bağlayarak öldürmüştür. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) o günü verilen bu izinden sonra Yüce Alllah'ın haram kıldığı bu beldede hiç kimseye birini öldürtmesi helal kılınmamıştır. Yüce Allah o günü Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), Mekke ahalisine yaptığını helal kılmıştı."

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu beldeden kasıt Mekke'dir. Serbestçe yaşaması da Mekke'de Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) savaşmanın helal, başkalarına ise haram kılınmasıdır."

İbn Merdûye, Ebû Berze el-Eslemî'den bildirir: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetleri benim hakkımda nazil oldu. Zira Abdullah b. Hatal'ı Kâbe'nin örtülerine tutunmuş bir şekilde görünce Rükn ile Makâm arasında boynunu vurup öldürdüm."

Abd b. Humeyd, Saîd b. Cübeyr'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'yi fethettiği zaman Ebû Berze el-Eslemî künyeli Saîd b. Hureys, Kureyşliler arasında "Çift Kalpli" olarak isimlendirilen Abdullah b. Hatal'ı yakaladı. Yüce Allah da bu isimlendirme konusunda: "Allah, hiçbir adamın içine iki kalp koymamıştır..." âyetini indirmiştir. Ebû Berze onu Kâbe'nin örtüsüne sığınmış bir şekilde görüp yakalayınca tutup boynunu vurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetlerini indirdi.

Zamanında Abdullah b. Hatal, Kureyşlilere: "Muhammed'in bildiği şeyleri ben sizler için öğrenirim" demişti. Bunun için Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip: " Resûlallah! Beni vahiy katibi yapmanı istiyorum" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) de: "Ol!" karşılığını verdi. Ancak Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) nazil olan vahyi ona yazdırırken, "...Allah Alîm'dir, Hakîm'dir" yazmasını istediği zaman kendisi ifadelerin yerini değiştirerek âyeti: "Allah Hakîm'dir, Alîm'dir" şeklinde yazardı. "...Allah Gafûr'dur, Rahîm'dir" yazmasını istediği zaman kendisi ifadelerin yerini değiştirerek âyeti: "Allah Rahîm'dir, Gafûr'dur" şeklinde yazardı. Sonra: " Resûlallah! Yazdıklarımı sana okuyayım mı?" diye sorardı. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Oku" buyurunca, İbn Hatal: "Allah Hakîm'dir, Alîm'dir" veya: "Allah Rahîm'dir, Gafûr'dur" ifadelerini okurdu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de ona: "Ben âyetleri sana bu şekilde yazdırmadım. Ancak Yüce Allah öyledir. O hem Gafur ve Rahim'dir hem de Rahîm ve Gafûr'dur" diyerek onu düzeltirdi. Sonrasında İbn Hatal, Kureyşlilerin yanına geldi ve: "Onun bildiği bir şey yok, zira ona ne dediysem aynısını yapardı" dedi. Bundan dolayıdır ki Mekke fethedildiği zaman Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) kendilerine eman vermediği dört kişiden biri oldu.

Firyâbî ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Hayır ifadesi müşriklere verilen bir cevaptır. Geri kalan kısmı da yemindir" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu beldeden kasıt Mekke'dir. Serbestçe yaşaması da Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de dilediğini yapmasına izin verilmesidir."

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Bu beldede yaptıklarından dolayı sorumlu tutulmayacaksın. Diğer insanlar gibi de bunlardan dolayı hesaba çekilmeyeceksin" demiştir.

Abd b. Humeyd, Mansûr'dan bildirir: Adamın biri Mücâhid'e, "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetinin anlamını sorunca Mücâhid: "Bilmiyorum" dedi. Ancak daha sonra bu âyeti bana açıklarken şöyle dedi: "Üzerine yemin edilen beldeden kasıt, Harem bölgesidir. Harem bölgesi içerisinde Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) kısa bir zamanlığına izin verilmiş ve verilen bu zaman içinde yapacağı şeylerden sorumlu tutulmayacağı ifade edilmiştir."

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Hayır! Andolsun bu beldeye" âyetini açıklarken: "Bu beldeden kasıt Mekke'dir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Sâlih: "Hayır! Andolsun bu beldeye kî sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Bu beldeden kasıt Mekke'dir ve günün kısa bir zamanında Mekke'de yapacakları kendisine helal kılınmıştır" demiştir.

Abd b. Humeyd, Dahhâk'tan aynısını: bildirir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Bu beldeden kasıt Mekke'dir. Serbestçe yaşaması da orada yaptıklarından dolayı hesaba çekilmeyip sorumlu tutulmamasıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Atiyye: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Mekke günün kısa bir zamanı için Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) helal kılınmış sonrasında kıyamete kadar bu kapı kapatılmıştır."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Yüce Allah, Fetih gününde Mekke'yi Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) günün kısa bir zamanı için helal kılmıştır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk: "Sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Burada söz konusu kişi Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)'dir. Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) Harem bölgesinde İstediğini öldürüp istediğini bırakma serbestisi verilmiştir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Atâ: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah, gökler ile yeri yarattığı zaman Mekke'yi haram (bölge) kılmış ve kıyamet gününe kadar da haram olarak kalacaktır. Bu bölge günün kısa bir süresi için sadece Resülullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) helal kılınmıştı. Sonrasında ise artık kıyamete kadar yaş otu biçilemez, ağacı kesilemez, hayvanları avlanamaz ve yitikleri sahibini bulmak için dellallar dışında kimseler tarafından alınamaz."

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: "Sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) dışında Mekke kimseye helal kılınmış değildir. Bölge sakinleri orada kimseyle savaşamaz ve kimsenin onurunu çiğneyemezler."

Saîd b. Mansûr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Şurahbîl b. Sa'd: "Sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Müşrikler bu bölgede avlanmayı ve ağaçlarını kesmeyi haram kılıyor, ancak seni oradan çıkarmayı ve öldürmeyi helal kılıyorlar" demiştir.

Hâkim'in Mücâhid vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın. Ve andolsun baba ve çocuğuna" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Yüce Allah, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'de dilediği şeyi yapmaya izin vermiştir. Buradaki babadan kasıt Âdem, çocuktan kasıt da soyundan gelenlerdir."

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in İkrime vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Vâlid ifadesinden kasıt, erkek veya kadın çocuğu olan kişidir. Vemâ Veled ifadesinden kasıt ise erkek veya kadın çocuğu olmayan, kısır olan kişidir."

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû İmrân el-Cevnî: "Ve andolsun baba ve çocuğuna" âyetini açıklarken: "Bundan kasıt, İbrahim (aleyhisselam) ile soyundan gelenlerdir" demiştir.

İbn Cerîr ve Taberânî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Hayır! Andolsun bu beldeye ki sen bu beldede serbestçe yaşamaktasın" âyetini açıklarken: "Her iki beldeden kasıt Mekke'dir" demiştir. "Ve andolsun baba ve çocuğuna" âyetini açıklarken: "Bundan kasıt Âdem'dir" demiştir. "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Ayakta durabilen, düzgün, dosdoğru bir şekilde yarattık" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Ve andolsun baba ve çocuğuna" âyetini açıklarken: "Bundan kasıt, Âdem ile neslidir" demiştir. "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Buraya kadar edilen yeminler bu cümle içindir. Bahsedilen meşakkat de hem dünya, hem de âhiret sıkıntısını yaşayacak olmasıdır" demiştir. "Yığınla mal harcadım, diyor" âyetini açıklarken de: "Pek çok mal tükettim, anlamındadır" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Ve andolsun baba ve çocuğuna" âyetini açıklarken: "Babadan kasıt Âdem, çocuktan kasıt ise neslidir" demiştir. "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Zorluklar içinde yarattık" demiştir. "Yığınla mal harcadım, diyor" âyetini açıklarken: "Pek çok mal tükettim, anlamındadır" demiştir. "Kimse onu görmedi mi sanıyor?" âyetini açıklarken: "Ona kimsenin güç yetiremeyeceğini mi zannediyor, anlamındadır" demiştir.

Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Ve andolsun baba ve çocuğuna" âyetini açıklarken: "Babadan kasıt Âdem, çocuktan kasıt ise neslidir" demiştir. "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Ayakta durabilecek şekilde, dosdoğru bir şekilde yarattık" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Ayakta durabilecek şekilde, dosdoğru bir şekilde yarattık" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Zorluklar içinde yarattık" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in Atâ vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Doğumunda olsun, dişlerinin çıkmasında olsun, yürümesinde olsun, sünnet edilmesinde olsun zorluklar içinde yetişmektedir" demiştir.

Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Yüce Allah insan dışında her şeyi dört ayak üzerinde yürüyecek şekilde yarattı. Ancak insan iki ayağı üzerinde duracak şekilde yaratılmıştır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Henüz annesinin karnındayken bile dikilebilecek bir şekilde yarattık" demiştir.

Ebu'ş-Şeyh'in Azame'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "İnsan henüz annesinin karnındayken bile dikilebilecek bir şekilde yaratılmıştır. Bir melek anne karnındaki bebekle görevlendirilmiştir. Anne uyuduğu zaman melek bu bebeğin başını kaldırır. Öyle olmasa anne uyuduğu zaman bebek kan içinde boğulurdu."

Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamını sorunca, İbn Abbâs: "Biz insanı dosdoğru, düzgün bir şekilde yarattık, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şöyle dedi: "Tabi ki bilirler. Lebîd b. Rabîa'nın:

"Ey göz! Biraz da Erbed için ağlasana!

Hani biz ayaklanmış düşmanlarımız da karşımızda dikilmişlerdi!" dediğini işitmez misin?"

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbrahim (sanırım Abdullah'tan naklen): (.....) ifadesini: "Dosdoğru, düzgün bir şekilde yarattık" şeklinde açıklamıştır.

İbnu'l-Mubârek Zühd'de, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Bahsedilen meşakkat, hem dünya, hem de âhiret sıkıntısını yaşayacak olmasıdır" demiştir.

İbnu'l-Mubârek'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini okumuş ve: "İnsan gibi sıkıntı ve meşakkat çeken başka bir canlı daha bilmiyorum" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Biz insanı bir meşakkat içinde yarattık" âyetini açıklarken: "Hem dünya, hem de âhirette sıkıntılara maruz kalır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: (.....) ifadesini: "Uzun süren zahmetler sonunda" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: (.....) ifadesini: "Gökte" şeklinde açıklamış ve: "Âdem gökte yaratıldı" demiştir.

Ebû Ya'lâ, Bağavî ve İbn Merdûye, Âmir oğullarından bir adamdan bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) arkasında namaz kıldığımda, "O, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?.. Kimse onu görmedi mi sanıyor?" âyetlerini (.....) lafzıyla okuduğunu işittim.

İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Süddî: "O, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?" âyetini açıklarken: "Kafir, Yüce Allah'ın kendisine güç yetiremeyeceğini ve kendisini görmeyeceğini zanneder" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Çok miktarda mal" şeklinde açıklamıştır.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Dahhâk: "Yığınla mal harcadım, diyor" âyetini açıklarken: "İnsanları Allah yolundan çevirmek için yığınla mal harcadım, anlamındadır" demiştir. "Kimse onu görmedi mi sanıyor?"âyetini açıklarken de: "Burada Kimse ifadesinden kasıt, Yüce Allah'tır" demiştir.

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Yığınla mal harcadım, diyor" âyetini açıklarken: "Harcadığı mallardan dolayı bizlere minnet mi ediyor? Oysa biz kendisine harcadıklarından daha fazlasını verdik" demiştir. "Biz ona iki göz vermedik mi?" âyetini açıklarken de: "Bu kadar mal harcadığını söyleyen kişiye şunu şunu vermedik mi?" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Biz ona iki göz vermedik mi?" âyetini açıklarken: "Evet vallahi verdi! Yüce Allah bunu bize onaylatmak istiyor ki bunlara karşı gereği gibi şükür edelim" demiştir.

İbn Asâkir'in Mekhûl'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah buyurur ki: Ey insanoğlu! Sana öyle büyük nimetler verdim ki bunları ne sayabilir, ne de bunlar için şükretmeye gücün yetebilir. Sana verdiğim nimetlerden biri kendileriyle gördüğün gözlerindir. Bu gözlerine kapaklar da kıldım. Sana helal kıldığım şeylere bak, ama sana haram kıldığım bir şeyi gördüğün zaman da gözlerini bu kapaklarla kapat. Başka bir nimet olarak sana dil verdim ve bu dile de bir kapak (ağız) kıldım. Sana emrettiğim ve helal kıldığım şekilde konuş. Ancak sana haram kıldığım bir şeyle karşılaştığın zaman dilinin kapağını üzerine çek. Bunun yanında sana bir fere verdim ve bu ferce de bir örtü kıldım. Bu fercini sana helal kıldığım yerlerde kullan. Ama sana haram kıldığım bir durumla karşılaşırsan fercini bu örtüyle kapat. Ey insanoğlu! Benim öfkemi çekemez ve cezama tahammül edemezsin. "

10

"Ona (kî yolu göstermedik mi?"

Abdurrezzâk, Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Ona iki yolu göstermedik mi?" âyetini açıklarken: "Bunlar hayır ile şerrin yollarıdır" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Ona iki yolu göstermedik mi?" âyetini açıklarken: "Biz ona hayrın da, şerrin de yollarını gösterdik" demiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Ona iki yolu göstermedik mi?" âyetini açıklarken: "Bunlar, hidayet ile dalâletin yollarıdır" demiştir.

Saîd b. Mansûr, Muhammed b. Ka'b'dan aynısını bildirir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Ona iki yolu göstermedik mi?" âyetini açıklarken: "Bunlar, hayır ile şerrin yollarıdır" demiştir.

Abd b. Humeyd, İkrime ile Dahhâk'tan aynısını bildirir.

Firyâbî ve Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hazret-i Ali'ye: "Bazıları (.....) ifadesinin kadının göğüsleri anlamına geldiğini söylüyorlar" denilince: "Bunlar hayır ile şerdir" karşılığını verdi.

İbn Ebî Hâtim'in Sinân b. Sa'd vasıtasıyla Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Hepsi iki yoldur. Peki, şer yolunu hayır olan yoldan daha fazla sevmenize sebep nedir?"

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin değişik kanallardan bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Ona iki yolu göstermedik mi?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey insanlar! Hepsi hayır ve şer yolu olmak üzere iki yoldur. Peki, şer yolunu hayır olan yoldan daha fazla sevmenize sebep nedir?" buyururdu.

Taberânî'nin Ebû Umâme'den bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey insanlar! Hepsi hayır ve şer yolu olmak üzere iki yoldur. Peki, şer yolunu hayır olan yoldan daha fazla sevmenize sebep nedir?" buyurmuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur..." demiş ve bir öncekinin aynısını zikretmiştir.

İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyrumuştur: "Yollar hayır ve şer yolu olmak üzere iki tanedir. Onun için şer olan yol size hayır olan yoldan daha sevimli olmasın."

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Ona iki yolu göstermedik mi?" âyetini açıklarken: "Bunlar kadının göğüsleridir" demiştir.

11

Bkz. Ayet:20

12

Bkz. Ayet:20

13

Bkz. Ayet:20

14

Bkz. Ayet:20

15

Bkz. Ayet:20

16

Bkz. Ayet:20

17

Bkz. Ayet:20

18

Bkz. Ayet:20

19

Bkz. Ayet:20

20

"Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmektir. Veya açlık gününde yemek yedirmektir. Yakınlığı olan bir yetime veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır. İşte bunlar sağdakilerdir. Âyetlerimizi inkâr edenler ise kötülüğe batmış kimselerdir. Onlar her yönden ateşle kapatılacaklardır."

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Ömer: "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı" âyetini açıklarken: "Bu sarp yokuş, Cehennemde kaygan olan bir dağdır" demiştir.

İbn Cerîr, Hasan(-ı Basrî)'den bunun aynısını bildirir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Bu sarp yokuştan kasıt Cehennemdir" demiştir.

Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Akabe (Sarp yokuş), Cennetten önceki yokuştur. Bunu aşmanın yolu da "Köle azat etmektir veya açlık gününde yemek yedirmektir. Yakınlığı olan bir yetime veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. Sonra iman edenlerden, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim, Ebû Recâ'dan bildirir: "Bana bildirilene göre Yüce Allah'ın âyette bahsettiği Akabe'ye (Sarp yokuşa) ancak yedi bin senede çıkılır ve oradan ancak yedi bin senede inilir."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı" âyetini açıklarken: "Cennet ile Cehennem arasında bir yokuştur" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Ebû Sâlih: "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı" âyetini açıklarken: "Cennet ile Cehennem arasında bir yokuştur" demiştir.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ka'bu'l- Ahbâr: "Bu sarp yokuş Cehennemdedir ve yetmiş tane basamağı vardır" demiştir.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı" âyetini açıklarken: "İnsan kendisini kurtuluşa ve hayra götüren yolu yürümeli değil mi?" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu sarp yokuştan kasıt Cehennemdir. Bize anlatılana göre Müslüman biri, Müslüman bir köleyi azat ettiği zaman azat ettiği bu kişi onun Cehennemden kurtuluşu olur."

İbn Cerîr, Katâde'den bildirir: Yüce Allah: "O sarp yokuş nedir bilir misin?" buyurduktan sonra: "Köle azat etmektir" buyurarak bu yokuşu aşmanın yolunu da göstermiştir. Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) sevap bakımından hangi azat etmenin daha üstün olduğu sorulunca: "Paha olarak en değerli olanıdır" buyurmuştur.

Hâkim, Ebû Nuaym, Beyhakî Şuabu'l-îman'da ve İbn Merdûye, Ebu'd- Derdâ'dan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim:

"Önünüzde zorlu bir yokuş vardır ve bu yokuşu yükü ağır olanlar aşamayacaktır. Ben de o yokuş için yükümü hafif tutmak istiyorum."

Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de Hazret-i Âişe'den bildirir: "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı" âyeti nazil olduğu zaman, ashâb: " Resûlallah! Hiçbirimizin azat edecek kölesi yok. Ancak hizmetimizi görüp bakımımızı yapan siyah cariyelerimiz var. Onlara söylesek de zina etseler ve bu ilişkiden doğan çocukları azat etsek olmaz mı?" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah yolunda kullanmak üzere kamçımı birine vermem, benim için zinayı emredip de ondan doğacak çocukları azat etmemden daha sevimlidir" buyurdu.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe, Ebû Hureyre'nin: "Allah yolunda kullanılmak üzere kamçının kabza ipinin verilmesinin sevabı veledi zina olan köleyi azat etmenin sevabından daha büyüktür" dediğinden haberdar edilince şöyle dedi: "Allah, Ebû Hureyre'ye merhamet etsin. Zira bu söz şu münasebetle söylenmişti: "Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmektir" âyetleri nazil olduğu zaman bazı Müslümanlar: " Resûlallah! Bizim azat edecek kölemiz yok. Ancak zaruri ihtiyaçlarımızı görmek üzere edindiğimiz cariyelerimiz var. Onlara söylesek de zina etseler ve bu ilişkiden doğan çocukları azat etsek olmaz mı?" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sakın zina etmelerini söylemeyin! Zira Allah yolunda kullanılmak üzere kamçının kabza ipinin verilmesinin sevabı bile bu dediğiniz şeyin sevabından daha büyüktür" buyurdu.

İbn Merdûye'nin Ebû Necîh es-Sülemî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim mümin bir köleyi azat ederse Yüce Allah azat ettiği kölenin her bir kemiği karşılığında onun bir kemiğini Cehennem ateşinden kurtarır,"

İbn Sa'd, İbn Ebî Şeybe ve Taberânî'nin Hazret-i Ali'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Her kim müslüman veya mümin bir köleyi azat ederse Yüce Allah azat ettiği kölenin her bir uzvuna karşılık onun bir uzvunu Cehennem ateşinden kurtarır" buyurmuştur.

Ahmed, Ebû Umâme'den bildirir: " Resûlallah! Sevabı bakımından hangi köleleri azat etmek daha faziletlidir?" diye sorduğumda: "Değer olarak en pahalısı ve sahibi tarafından en çok sevileni" karşılığını verdi.

İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Her kim mümin bir köleyi azat ederse Yüce Allah azat ettiği kölenin her bir uzvu karşılığında onun bir uzvunu Cehennem ateşinden kurtarır. Öyle ki Yüce Allah kölenin tenasül uzvu karşılığında onun tenasül uzvunu ateşten kurtaracaktır."

Ahmed, İbn Hibbân, İbn Merdûye ve Beyhaki, Berâ'dan bildirir: Bedevinin biri: " Resûlallah! Beni Cennete sokacak bir amel öğret" dedi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir köleyi azat et ve bir köleyi özgürlüğüne kavuştur" buyurdu. Bedevi: "İkisi bir değil mi ki?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Hayır! Köle azat etme (Fekku Rekaba) tek başına onu azat etmendir. Köleyi özgürlüğüne kavuşturma (Atku'n-Nesema) ise onun azat edilmesinde (maddi) yardımda bulunmandır" karşılığını verdi ve şöyle devam etti: "Sağmal hayvanını sütünden faydalanması için birine ver. Akrabalarını mali yardımlarla gözet. Şayet bunları yapmaya gücün yetmezse aç birinin karnını doyur, susamış olan birine su ikram et; iyiliği emredip kötülükten alıkoy. Bunu da yapamazsan diline hakim ol ve hayır dışında bir şey konuşma. "

Firyâbî, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Açlık gününde" şeklinde açıklamıştır.

Firyâbî, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) âyetini: "Açlık gününde" şeklinde açıklamıştır.

Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbrâhim: "Veya açlık gününde yemek yedirmektir" âyetini açıklarken: "Yiyeceğin az ve pahalı olduğu bir zamanda yemek yedirmektir" demiştir.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî) ile Ebû Recâ el-Utâridî, "Veya açlık gününde yemek yedirmektir" âyetini: "(=Veya açlık gününde yemek yedirmesidir)" lafzıyla okumuşlardır.

İbnu'l-Enbârî'nin bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî), "Veya açlık gününde yemek yedirmektir" âyetini: (.....) lafzıyla okumuştur.

Hâkim ve Beyhakî'nin Câbir'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Aç olan müslümanı doyurmak, mağfireti vacip kılan amellerden biridir" buyurmuştur.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Yakınlığı olan, akraba olan" şeklinde açıklamıştır, (.....) ifadesini açıklarken de: "Uzak topraklardan olan, memleketinden uzak olan, yabancı olan anlamındadır" demiştir.

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Hâkim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: "Evi olmayan ve dışarıda yaşayan kişidir" demiştir. Hâkim'in lafzı: "Kendisini topraktan koruyacak bir şeyi olmayan kişidir" şeklindedir. Başka bir lafızda ise: "Aşırı fakirliğinden dolayı toprağa, yere yapışan kişidir" demiştir.

Firyâbî ve Abd b. Humeyd, Mücâhid'den aynısını bildirir.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: "Aşırı ihtiyaç sahibi kişidir" demiştir.

İbn Cerîr'in Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken: "Akraban olmayan çoluk çocuk sahibi yoksul kişidir" demiştir.

Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) ifadesinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "İhtiyaç sahibi yoksul kişi, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şöyle dedi: "Tabi ki bilirler. Şairin:

"Elin dara düştü, toprak bir şey vermez oldu

Gök de suyunu çekip yağmurunu salmaz oldu" dediğini işitmez misin?"

İbn Merdûye, İbn Ömer'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): (.....) âyetini açıklarken: "Çöplüklerde yatıp kalkan kişidir" buyurdu.

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) ifadesini açıklarken: "Terib/Mütreb olan kişinin, malı mülkü olmayan çoluk çocuk sahibi kişi olduğu bize anlatılırdı" demiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Dahhâk: "Farz namazlardan sonra Allah katında insanların yaptığı en sevimli amel, yoksul birini doyurmaktır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hişâm b. Hassân: "...Birbirlerine sabrı tavsiye edenler..." âyetini açıklarken: "Yüce Allah'ın farz kıldığı konularda birbirlerine sabrı tavsiye edenlerdir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Birbirlerine acımayı öğütleyenlerden olmaktır" âyetini açıklarken: "Bundan kasıt, bütün insanlara acımayı, merhameti öğütlemektir" demiştir.

Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini: "Kapıları kapalı" şeklinde açıklamıştır.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre: (.....) ifadesini: "Kapatılmış, kilitlenmiş" şeklinde açıklamıştır.

Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr değişik kanallarla İbn Abbâs'tan aynısını bildirir.

Abd b. Humeyd de Mücâhid, İkrime, Atiyye, Dahhâk, Saîd b. Cübeyr, Hasan ve Katâde'den aynısını bildirir.

Tastî'nin Mesâil'de bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: ifadesinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Kapatılmış, kilitlenmiş anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şöyle dedi: "Tabi ki bilirler. Şairin:

"Devem Mekke dağlarının özlemini çekiyor

Arkamızda da San 'â kapılan kapalı duruyor" dediğini işitmez misin?"

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini açıklarken: "Kureyş lehçesinde kapıları kapalı anlamındadır" demiştir.

0 ﴿