İNŞİRAH SÛRESİ

 

İbnu'd-Durays, Nehhâs, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "İnşirâh Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir. Bazıları bunu: "Duhâ Sûresi'nden sonra nazil olmuştur" ziyadesiyle rivayet etmişlerdir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. ez-Zübeyr: "İnşirâh Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "İnşirâh Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

1

"Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?"

İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?" âyetini açıklarken: "Yüce Allah onun göğsünü İslam'a genişletip ferahlattı" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?" âyetini açıklarken: "Onun göğsünü hilm ve ilimle doldurdu" demiştir. "Belini büken yükünü üzerinden almadık mı?" âyetini açıklarken: "Daha ağırı olmayan bir yükü" demiştir. "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken de: "Ben anıldığım zaman sen de benimle birlikte anılacaksın" demiştir.

Beyhakî Delâil'de İbrâhim b. Tahmân'dan bildirir: Saîd'e: "Senin göğsünü açıp genişletmedik mi?" âyetini sorduğumda Katâde'den naklen Enes'in şöyle dediğini söyledi: "Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) göğsü üst tarafından göbeğine kadar yarıldı ve kalbi çıkarılıp altın bir tasın içinde yıkandı. Bu şekilde yıkandıktan sonra iman ve hikmetle dolduruldu ve geri yerine konuldu."

Abdullah b. Ahmed Müsned'e Zevâid'inde Ubey b. Ka'b'dan bildirir: Ebû Hureyre: " Resûlallah! Peygamberliğine dair ilk olarak gördüğün şey neydi?" diye sordu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) doğrulup oturdu ve şöyle buyurdu: "Yine sordun ey Ebû Hureyre! On küsur yaşında, çöldeyken başımın üzerinde bazı konuşmalar duydum. Bir adam diğer bir adama: «Bu, o mu?» diye soruyordu. Daha önce hiç kimsede görmediğim yüzlerle, hiç kimsede görmediğim ruhlarla ve hiç kimsenin üzerinde görmediğim giysiler giymiş bir şekilde beni karşıladılar. Bana doğru yürüdüler. Sonra her biri bir kolumdan tuttu, ama dokunmalarını hissetmiyordum. Biri diğerine: «Onu yere yatır!» deyince beni zorlamadan ve ittirmeden yere yatırdı. Sonra biri diğerine: «Göğsünü yar» dedi. İçlerinden biri göğsümden tuttu ve yarmaya başladı. Ancak yararken ne kan gördüm, ne de acı hissettim. Yine ona: «İçindeki kin ve hasedi çıkar» deyince kan pıhtısına benzeyen bir şeyi çıkarıp attı. Ona: «Kalbine sevgi ve muhabbeti yerleştir» deyince de içime, çıkardıkları şey kadar ama gümüşe benzeyen bir şeyi yerleştirdiklerini gördüm. Sonra sağ ayak başparmağımdan tutup salladı ve: «Sağ salim bir şekilde kalkıp git» dedi. Döndüğümde artık küçüğe karşı şefkatle büyüğe karşı da merhametle yaklaşıyordum. "

Ahmed, Utbe b. Abd es-Sülemî'den bildirir: Adamın biri Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: " Resûlallah! Peygamberliğine dair ilk olarak gördüğün şey neydi?" diye sorunca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Benim süt annem Sa'd b. Bekr oğullarından bir kadındı" buyurdu.

Müsned'in muhakkikleri: "İsnâdı zayıftır" Müsned'in muhakkikleri: "İsnâdı zayıftır"

2

Bkz. Ayet:3

3

"Belini büken yükünü üzerinden almadık mı?"

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Belini büken yükünü üzerinden almadık mı?"âyetini açıklarken: "Sana ağır gelen günahlarını, hatalarını üzerinden almadık mı, anlamındadır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Şurayh b. Abîd el-Hadramî: "Yükünü senden alıp atmadık mı?" âyetini açıklarken: "Senin günahlarını bağışladık" demiştir.

İbn Ebî Hâtim, Mücâhid'den bildirir: Abdullah'ın kıraatinde, "Yükünü senden alıp atmadık mı?" âyeti: (.....) şeklindedir.

4

"Senin şanını yüceltmedik mi?"

Şâfiî Risâle'de, Abdurrezzâk, Firyâbî, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Delâil'de bildirdiğine göre Mücâhid: "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Ben anıldığım zaman sen de benimle birlikte anılacaksın, anlamındadır. Bu da «Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ederim» şeklindeki söz (Kelime-i Şahâdet) iledir."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, Beyhakî ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Katâde: "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "Yüce Allah hem dünya, hem de âhirette onun şanını yüceltmiştir. Zira gerek hutbe veren, gerek şehadet getiren, gerek de namaz kılan her bir kişi «Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ederim» der."

Saîd b. Mansûr, İbnu'l-Münzir ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b bu âyeti açıklarken: "Yüce Allah zikredildiği zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de onunla birlikte anılır. Bu da «Allah'tan başka ilah olmadığına, Muhammed'in de Allah'ın Resûlü olduğuna şehadet ederim'»şeklindeki söz iledir."

Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre Dahhâk: "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken: "Ne zaman ben anılırsam sen de benimle birlikte anılırsın. Benimle birlikte senin de adın anılmadan ne bir hutbe, ne de bir nikah geçerli olur" demiştir.

İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken: "Yüce Allah'ın zikredildiği her yer de Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) de zikredildiğini görmez misin?" demiştir.

Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken: "Yüce Allah zikredildiği zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de zikredilir" demiştir.

Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Hibbân, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym'ın Delâil'de Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Cebrâil yanıma geldi ve: «Rabbin: "Senin şanını nasıl yücelttiğimi biliyor musun?" diye soruyor» dedi.

Ben: «Allah daha iyi bilir» karşılığını verdiğimde, Cebrâil: «Yüce Allah zikredildiği zaman sen de onunla birlikte zikredileceksin» dedi."

İbn Ebî Hâtim'in Adiy b. Sâbrt'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Rabbimden bir şey istedim, ancak keşke istemeseydim: «Rabbim! İbrahim'i dost edindin. Mûsa ile de konuştun» dediğimde, Yüce Allah: «Ey Muhammed! Seni yetim bulup barındırmadım mı? Şaşırmış bulup da yol göstermedim mi? Seni fakir bulup zengin etmedim mi? Göğsünü ferahlatmadım mı? Yükünü hafifletmedim mi? Ne zaman anılsam sen de benimle birlikte anılarak şanını yüceltmedim mi? Seni de dost edinmedim mi?» karşılığını verdi."

Ebû Nuaym'ın Delâil'de Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Gökler ile yer hakkında bilmem gerekenleri öğrendikten sonra: «Rabbim! Benden önceki her bir peygambere ikramlarda bulundun. İbrâhim'i dost edindin, Mûsa'yla konuştun. Dağları Davud'un, rüzgar ile şeytanları da Süleyman'ın emrine verdin. İsa'yla ölüleri dirilttin. Bu yönde bana ikramın ne oldu?» dedim. Yüce Allah şu karşılığı verdi: «Ben sana bütün bunlardan daha üstününü verdim. Zira ben ne zaman anılacak olsam sen de benimle birlikte anılacaksın. Kur'ân'ı ümmetinin kalplerine yerleştirdim ki bu şekilde Kur'ân'ı ezberden okuyabilmektedirler. Daha önce hiçbir ümmete böylesi bir ihsan yapılmış değildi. Bunun yanında Arş'ın hazinelerinden birini sana verdim ki o da «Lâ havle velâ kuvvete illâ billahil Aliyyil Azîm (=Güç ve kuvvet ancak Ulu ve Yüce Allah'ındır)» sözüdür."

İbn Asâkir'in Kelbî vasıtasıyla Ebû Sâlih'ten bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Senin şanını yüceltmedik mi?" âyetini açıklarken: "Yüce Allah anıldığı zaman sen de birlikte anılırsın" demiştir.

5

Bkz. Ayet:6

6

"Elbette zorluğun yanında bîr kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır" âyetini açıklarken: "Her zorluğun ardından bir kolaylık gelir" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" âyetini açıklarken şöyle demiştir: Bize bildirilene göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbına bu âyetlerle müjde vermiş ve: "Allah'ın da izniyle bir zorluk iki kolaylığa galip gelemeyecektir" buyurmuştur.

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Merdûye, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" âyeti nazil olduğu zaman, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sevinin! Kolaylık geldi ve bir zorluk iki kolaylığa galip gelecek değildir!" buyurdu.

İbn Merdûye, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizleri Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh komutasında üç yüz veya biraz daha fazla kişilik bir birlikte gönderdi. Hayvan olarak yanımızda sadece bindiğimiz develer, azık olarak da iki torba hurma vardı. İçimizden bazıları: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sizin nereye gideceğinizi biliyor. Buna mukabil yanınızda ne kadar azık olduğunu da siz biliyorsunuz. Geri dönüp de Resûlullah'tan (sallallahü aleyhi ve sellem) daha fazla azık isteseniz olmaz mı?" deyince azık almak üzere geri döndük. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bizleri görünce: "Ne için döndüğünüzü biliyorum, ama imkan olsaydı size daha fazla azık verirdim" buyurdu. Böyle deyince oradan ayrıldık. O sırada: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" âyetleri nazil oldu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) içimizden bazılarını çağırdı ve: "Sevinin! Yüce Allah bana: «Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır» âyetlerini indirdi. Bir zorluk da iki kolaylığa galip gelecek değildir!" buyurdu.

Bezzâr, İbn Ebî Hâtim, Taberânî M. el-Evsat'ta, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Enes b. Mâlik'ten bildirir: Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) otururken yan tarafında bulunan bir deliği göstererek: "Şayet zorluk bir deliğe girecek olsa, kolaylık o deliğe girip onu oradan çıkarır!" buyurdu. Bunun üzerine Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" âyetlerini indirdi.

Taberânî'nin lafzı: "...Ve: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" âyetlerini okudu" şeklindedir.

İbnu'n-Neccâr, Humeyd b. Hammâd vasıtasıyla Âiz'den, o da Enes'ten bildirir: Bir defasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Bakîu'l-Garkad'da otururken orada bulunan bir duvara baktı ve: "Ey burada bulunanlar! Vallahi zorluk (duvardaki) bir deliğe girecek olsa, kolaylık o deliğe girip onu oradan çıkarır!" buyurdu. Sonrasında Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" âyetlerini indirdi.

Taberânî ve İbn Merdûye -zayıf bir senedle- İbn Mes'ûd'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şayet zorluk bir deliğe girecek olsa, kolaylık o deliğe girip onu oradan çıkarır!" buyurdu ve: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır" âyetini okudu.

Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr, Abd b. Humeyd, İbn Ebi'd-Dünya es-Sabr'da, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Şayet zorluk bir deliğe girecek olsa, kolaylık o deliğe girip onu oradan çıkarır! Bir zorluk da iki kolaylığa galip gelecek değildir. Zira Yüce Allah: "Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır" buyurur."

Abdurrezzâk, İbn Cerîr, Hâkim ve Beyhaki, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: Bir gün Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) sevinçli ve neşeli bir şekilde gülerek dışarıya çıktı ve şöyle buyurdu: "Bir zorluk iki kolaylığa galip gelecek değildir. Zira Yüce Allah: «Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Muhakkak zorlukla beraber bir kolaylık vardır» buyurur. "

İbn Ebî Hâtim, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: "Öncekiler, bir zorluğun iki kolaylığa galip gelemeyeceğini söylerdi."

7

Bkz. Ayet:8

8

"Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ve yalnızca Rabbine yönel."

Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ve yalnızca Rabbine yönel" âyetlerini açıklarken: "Namazı bitirdiğin zaman duaya başla. İhtiyacını Rabbinden isteyip ona yönel" demiştir.

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul" âyetini açıklarken: "Namazını bitirip de şehadetini de getirdiğin zaman Rabbine yönelip dua et ve ihtiyacını ondan iste" demiştir.

İbn Ebi'd-Dünya'nın ez-Zikr'de bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ve yalnızca Rabbine yönel" âyetlerini açıklarken: "Namazı bitirince duaya dur ve ihtiyaçların için Rabbine yönel" demiştir.

İbn Ebî Hâtim, Dahhâk'tan bildirir: İbn Mes'ûd şöyle derdi: "Namazının sonunda abdesti bozulan kişinin namazı sahih olur. "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul" âyetinde bahsedilen de budur. Bir işi bitirmeden kasıt da rükû ile secdeleri bitirmektir. "Ve yalnızca Rabbine yönel" âyeti de henüz otururken Rabbine yönel ve ihtiyaçlarını ondan iste anlamındadır."

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul" âyetini açıklarken: "Farz namazları bitirdikten sonra gece namazlarına koyul" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul" âyetini açıklarken: "Namazını bitirdiğin zaman duaya başla ve ihtiyaçlarını iste" demiştir.

Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbn Nasr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ve yalnızca Rabbine yönel" âyetlerini açıklarken: "Kendi şahsi işlerini bitirdikten sonra namaza koyul ve ihtiyaçlarını sadece Rabbinden iste" demiştir.

Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Nasr'ın bildirdiğine göre Katâde: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul" âyetini açıklarken: "Namazını bitirdiğin zaman duaya başla" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Nasr'ın bildirdiğine göre Dahhâk: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ve yalnızca Rabbine yönel" âyetlerini açıklarken: "Farz namazlarını bitirdikten sonra Rabbine yönelip dua et ve ihtiyaçlarını ondan iste" demiştir.

Abd b. Humeyd ve İbn Nasr'ın bildirdiğine göre Katâde: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul. Ve yalnızca Rabbine yönel" âyetlerini açıklarken: "Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem), namazını bitirdikten sonra duaya koyulması emredilmiştir" demiştir. Hasan(-ı Basrî) ise bunu açıklarken: "Savaştan döndükten sonra ibadete başlaması emredilmiştir" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem: "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine koyul" âyetini açıklarken: "Cihadını yaptıktan sonra ibadete başla" demiştir.

0 ﴿