BEYYİNE SÛRESİİbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Beyyine Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "Beyyine Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir. Ebû Nuaym Ma'rife'de, Fudayl oğullarından biri olan İsmâîl b. Ebî Hakîm el-Müzenî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Yüce Allah, Beyyine Sûresi'ni okuyan kişinin kıraatini dinler ve: «Müjde olsun kulum! İzzetime andolsun ki razı olacağın şekilde seni Cennete yerleştireceğim» buyurur." Ebû Mûsa'nın el-Medînî'nin Ma'rife'de İsmâîl b. Ebî Hakîm vasıtasıyla Ebû Nazîr el-Müzenî'den (veya el-Medenî'den) bildirdiğine göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah, Beyyine Sûresi'ni okuyan kişinin kıraatini dinler ve: «Müjde olsun kulum! İzzetime yemin olsun ki gerek dünya gerekse âhiret hâllerinden hiçbirinde seni unutmatacağım ve razı olacağın şekilde seni Cennete yerleştireceğim» buyurur." Ahmed, İbn Kâni' Mu'cemu's-Sahâbe'de, Taberânî ve İbn Merdûye, Ebû Habbe el-Bedrî'den bildirir: Beyyine Sûresi nazil olduğu zaman Cebrâil: "Yâ Resûlallah! Rabbin bu sûreyi Ubey'ye okumanı emrediyor" dedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Ubey'ye: "Cebrâil bu sûreyi sana okumamı söyledi" deyince, Ubey: "Yâ Resûlallah! Benim adım orada geçti mi?" diye sordu. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" karşılığını verince Ubey ağladı. İbn Sa'd, Ahmed, Buhârî, Müslim ve İbn Merdûye, Enes'ten bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ubey b. Ka'b'a: "Yüce Allah, Beyyine Sûresi'ni sana okumamı emretti" buyurdu. Ubey: "Bizzat adımı mı verdi?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" buyurdu. Bunun üzerine Ubey ağlamaya başladı." Başka bir lafızda ise şöyle geçer: Beyyine Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ubey b. Ka'b'ı çağırdı. Ona bu sûreyi okuduktan sonra: "Bu sûreyi sana okumam emredildi" buyurdu. Ahmed, Tirmizî ve Hâkim, Ubey b. Ka'b'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Yüce Allah, Kur'ân'ı sana okumamı emretti" buyurdu ve Beyyine Süresi'ni okudu. Bu sûrenin bir bölümü olarak da şunları okudu: "Âdemoğlu bir vadi dolusu mal istese ve kendisine versem ikincisini ister. İkincisini istese ve versem üçüncüsünü ister. Âdemoğlunun içini ancak toprak doldurur. Allah da tövbe edenin tövbesini kabul eder. Allah katında gerçek din müşriklik veya Yahudilik veya Hıristiyanlık değil sadece hanifliktir. Hayır yapan kişinin de bu yaptığı karşılıksız bırakılmayacaktır. " Ahmed, Ubey b. Ka'b'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana: "Yüce Allah, Kur'ân'ı sana okumamı emretti" buyurdu ve: "Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru hükümlerin bulunduğu arınmış sahifeleri okuyan, Allah katından bir Peygamber gelene kadar dinlerinden vazgeçecek değillerdi" âyetlerini okudu. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sûreyi şöyle devam ettirdi: "Allah katında gerçek din müşriklik veya Yahudilik veya Hıristiyanlık değil sadece hanifliktir. Hayır yapan kişinin de bu yaptığı karşılıksız bırakılmayacaktır." Şu'be der ki: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) başka âyetler okuduktan sonra sûreyi şöyle devam ettirdi: "Âdemoğlunun bir vadi dolusu malı olsa ikincisini ister. Âdemoğlunun içini ancak toprak doldurur." Daha sonra Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) sûrenin kalan âyetlerini okudu. İbn Merdûye, Ubey b. Ka'b'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ubey! Sana bir sûre okumam emredildi" buyurdu ve sûreyi (Beyyine Süresi'ni) şöyle okudu: "Kitap ehlinden ve ortak koşanlardan inkarcılar, kendilerine apaçık bir belge, içinde kesin ve en doğru hükümlerin bulunduğu arınmış sahifeleri okuyan, Allah katından bir elçi gelene kadar dinlerinden vazgeçecek değillerdi. Gerçek din de Yahudilik veya Hıristiyanlık değil şirkten uzak olan hanif İslam dinidir. Hayır yapan kişinin de bu yaptığı karşılıksız bırakılmayacaktır. Ama kendilerine kitap verilenler, onlara apaçık belge geldikten sonra ihtilafa düştüler. İnkar edip insanları Allah'ın yolundan çevirenler ve kendilerine gelen kitaptan uzak duranlar, işte bunlar Allah katında yaratılmışların en kötüsüdürler. İnsanlar tek bir ümmet idi. Sonra Allah müjdeleyici ve uyarıcı olarak, insanlara namaz kılmayı, zekatı vermeyi ve sadece Allah'a kulluk etmeyi emreden peygamberler gönderdi. İşte bunlar da Allah katında yaratılmışların en iyisidirler. Onların Rableri katındaki mükafatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razıdır. Onlar da Allah'tan razıdır. Bunlar, Rabbinden korkan kimseyedir." Ahmed, İbn Abbâs'tan bildirir: Adamın biri Hazret-iÖmer'e gelip bir şeyler istedi. Ömer de durumu kötü mü değil mi anlamak için adamı baştan ayağa birkaç defa süzdü. Sonra ona: "Ne kadar malın var?" diye sordu. Adam: "Kırk tane devem var" deyince, ben: "Allah ve Resûlü: «Âdemoğlunun altın dolusu iki vadisi olsa yine de üçüncüsünü isterdi. Âdemoğlunun içini ancak toprak doldurur. Allah da tövbe edenin tövbesini kabul eder» buyururken ne kadar da doğru söylemişler" dedim. Ömer bu sözümü duyunca: "Bu nedir?" diye sordu. Ben: "Ubey bunu bu şekilde okuttu" karşılığını verdiğimde, Ömer: "Hadi yanına gidelim" dedi. Ubey'in yanına gelince de beni göstererek ona: "Bu adam ne diyor?" diye sordu. Ubey: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bunu bana bu şekilde okuttu" karşılığını verdi. Ömer: "Bunu mushafa bu şekilde yazayım mı?" diye sorunca, Ubey: "Olur, yaz" dedi. İbnu'd-Durays, İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-iÖmer'e: "Ey müminlerin emiri! Ubey, Yüce Allah'ın Kitâb'ından bir âyeti yazmadığını söylüyor" dediğimde, Ömer: "Vallahi bunu Ubey'ye soracağım. Eğer böyle dediğini inkar ederse yalancılardan biri sayılacaksın" karşılığını verdi. Daha sonra Ömer sabah namazını kılıp Ubey'yin yanına gitti. Ubey onu içeri aldı, altına minder koydu. Ömer: "Bu adam (İbn Abbâs) Yüce Allah'ın Kitâb'ından bir âyeti yazmadığımı söylediğini iddia ediyor" deyince, Ubey şöyle dedi: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Âdemoğlunun mal dolu iki vadisi olsa yine de üçüncüsünü isterdi. Âdemoğlunun içini ancak toprak doldurur. Allah da tövbe edenin tövbesini kabul eder" buyurduğunu işittim." Ömer: "Peki bunu Kur'ân'a yazayım mı?" diye sorunca, Ubey: "Yazma demem" karşılığını verdi. Ubey bu sözün Kur'ân'dan bir âyet mi yoksa Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) bir sözü mü olduğu konusunda tereddütte gibiydi. Abd b. Humeyd, Mücâhid'den bildirir: Beyyine Sûresi nazil olduğu zaman Ubey b. Ka'b, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) İle karşılaştı. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ubey! Yüce Allah bir sûre indirdi ve bu sûreyi sana okumamı emretti" buyurdu. Ubey: "Bunu Allah mı sana emretti?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" karşılığını verdi. Ubey: "O zaman sana emredileni yap" deyince, Allah Resûlü ona Beyyine Sûresi'ni okudu. 1Bkz. Ayet:5 2Bkz. Ayet:5 3Bkz. Ayet:5 4Bkz. Ayet:5 5"Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah'a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar ayrılacak değillerdi. Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir. O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır. Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam dîn de budur." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah'a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar ayrılacak değillerdi" âyetini açıklarken: "Kafirler ve müşrikler kendilerine Kur'ân gelinceye kadar içinde bulundukları durumdan uzaklaşacak değillerdi" demiştir. "Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir" âyetini açıklarken: "Yüce Allah burada Kur'ân'ı en güzel sıfatlarla zikrederek övmüştür" demiştir. "Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur" âyetini açıklarken de şöyle demiştir: "Hanif olmalarından kasıt, sünnet olmaları, yakın akrabalardan olan anne, kızçocuğu, kızkardeş, hala ve teyzelerle evlenmemeleri ve diğer ibadetleri ifa etmeleridir. Sağlam dinden kasıt, Yüce Allah'ın gönderdiği, meşru kıldığı, insanlara razı olduğu din olmasıdır." İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini açıklarken: "Ayrılmak, terk etmek anlamındadır" demiştir. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: (.....) ifadesini açıklarken: "Hak açık bir şekilde onlara belli olmadıktan sonra iman edecek değillerdir" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "...Kendilerine apaçık delil gelinceye kadar..." âyetini açıklarken: "Bu delil Muhammed'dir (sallallahü aleyhi ve sellem)" demiştir. "...Sağlam din de budur" âyetini açıklarken de: "Sağlam olmasından kasıt, dosdoğru olmasıdır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İkrime: "Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler" âyetini açıklarken: "Bu delil Muhammed'dir (sallallahü aleyhi ve sellem)" demiştir. İbn Ebî Hâtim, Ma'kil'den bildirir: Zührî'ye: "Namaz ile zekatın imandan olmadığını söylüyorlar" dediğimde, Zührî: "Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur" âyetini okudu ve: "Sence bunlar imandan mıdır, değil midir?" diye sordu. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Atâ b. Ebî Rebâh'a bazıları: "Namaz ile zekat dinden değildir" deyince, Atâ şu karşılığı verdi: "Yüce Allah: "Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur" buyurur. Onun için namaz da, zekat da dindendir." Abd b. Humeyd, Muğîre'den bildirir: Ebû Vâil'e iman konusunda bir şey sorulduğu zaman: "Kitap ehlinden inkâr edenler ile Allah'a ortak koşanlar, kendilerine apaçık delil gelinceye kadar ayrılacak değillerdi. Allah tarafından gönderilen ve tertemiz sahifeleri okuyan bir elçidir. O sahifelerde dosdoğru hükümler vardır. Kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine o apaçık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. Halbuki onlara ancak, dini yalnız O'na has kılarak ve hanifler olarak Allah'a kulluk etmeleri, namaz kılmaları ve zekat vermeleri emrolunmuştu. Sağlam din de budur" âyetlerini okurdu. 6Muhakkak ki (bir beyyine olarak gelen Muhammed “aleyhisselâm”ı ve Kur’ân’ı reddederek) kâfir olan o ehl-i kitap ve müşrikler(in tamamı1),cehennem ateşindedirler. Orada ebedî (sonsuz) olarak kalacaklardır. İşte yaratıkların en kötüsü onlardır. 7Bkz. Ayet:8 8"İman eden ve salih amel işleyenler yaratılmışların en iyisidir. Onların Rableri katındaki mükafatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razıdır. Onlar da Allah'tan razıdır. Bunlar, Rabbinden korkan kimseyedir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre şöyle demiştir: "Meleklerin Allah katındaki yeri ve konumuna şaşırıyor musunuz? Canım elinde olana yemin olsun ki kıyamet gününde mümin kulun Allah katındaki yeri ve konumu meleklerinkinden daha üstün olacaktır. İsterseniz bu konuda: "İman eden ve salih amel işleyenler yaratılmışların en iyisidir" âyetini okuyun." İbn Merdûye, Hazret-i Âişe'den bildirir: "Yâ Resûlallah! Allah katında yaratılmışların en değerlisi kimdir?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Âişel «iman eden ve salih amel işleyenler yaratılmışların en iyisidir» âyetini okumuyor musun?" karşılığını verdi. İbn Asâkir, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanındayken Hazret-iAli karşıdan geldi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu görünce: "Canım elinde olana yemin olsun ki bu ve bunun taraftarları kıyamet gününde kurtulanlardan olacaktır" buyurdu. Sonrasında: "İman eden ve salih amel işleyenler yaratılmışların en iyisidir" âyeti nazil oldu. Bundan dolayı Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbı Ali'yi karşıdan gördükleri zaman: "Yaratılmışların en iyisi geliyor" derlerdi. İbn Adiy ve İbn Asâkir'in Ebû Saîd'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem):"Ali yaratılmışların en hayırlısıdır" buyurmuştur. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: "İman eden ve salih amel işleyenler yaratılmışların en iyisidir. Onların Rableri katındaki mükafatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razıdır. Onlar da Allah'tan razıdır. Bu, Rabbinden korkan kimseyedir" âyetleri nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Ali'ye: "Bunlar sen ve taraftarlarındır. Kıyamet gününde sizden razı olunacak ve razı edileceksiniz" buyurdu. İbn Merdûye, Hazret-i Ali'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bana şöyle buyurdu: "Yüce Allah'ın: "iman eden ve salih amel işleyenler yaratılmışların en iyisidir. Onların Rableri katındaki mükafatı, içinde temelli ve sonsuz kalacakları, içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah onlardan razıdır. Onlar da Allah'tan razıdır. Bu, Rabbinden korkan kimseyedir" âyetini işitmedin mi? Kıyamet gününde tüm insanlar hesap için diz çöktüğü zaman sen ve taraftarların uzuvlarınız bembeyaz olacak şekilde benimle havuzumun başında buluşacaksınız." |
﴾ 0 ﴿