ZİLZÂL SÛRESİ(MEDENÎ BİR SÛREDİR) İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Zilzâl Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Zilzâl Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir. Ahmed, Ebû Dâvud, Nesâî, Muhammed b. Nasr, Hâkim, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Abdullah b. Amr'dan bildirir: Adamın biri Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi ve: "Yâ Resûlallah! Bana Kur'ân'dan (okuyabileceğim) bir şeyler öğret" dedi. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Elif Lâm Râ ile başlayan sûrelerden üçünü okul" buyurdu. Adam: "Ama yaşlandım, hafızam yavaşladı ve dilim de ağırlaştı" deyince, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "O halde Hâ Mîm ile başlayan sûrelerden üç tanesini oku" buyurdu. Adam aynı mazeretleri tekrarlayınca, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Müsebbihât'lardan (Sebbihisme rabbike ile başlayan sûrelerden) üç tane oku" buyurdu. Adam aynı mazeretlerini tekrarlayarak: "Yâ Resûlallah! Bana, bunların hepsinin karşılığı olacak bir sûre öğret" dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü ona Zilzâl sûresi'ni öğretti. Bitirince de adam: "Seni hakla gönderene yemin olsun ki daha fazlasını okumam" dedi ve dönüp gitti. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) de adamın ardından: "Adamcağız kurtuldu! Adamcağız kurtuldu" buyurdu. Tirmizî, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Enes'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Zilzâl Sûresi'ni okuyan kişi, Kur'ân'ın yarısını, İhlâs Sûresi'ni okuyan kişi Kur'ân'ın üçtebirini, Kâfirûn Sûresi'ni okuyan kişi de Kur'ân'ın dörttebirini okumuş gibi olur." Tirmizî, İbnu'd-Durays, Muhammed b. Nasr, Hâkim ve Beyhakî'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Zilzâl Sûresi Kur'ân'ın yarısına, îhlâs Sûresi Kur'ân'ın ûçtebirine, Kâfirûn Sûresi de Kur'ân'ın dörttebirine denktir" buyurmuştur. İbn Merdûye, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir gecede Zilzâl Sûresi'ni okuyan kişi, Kur'ân'ın yarısını okumuş gibi sayılır" buyurduğunu işittim. Ebû Dâvud ve Beyhakî Sünen'de Cüheyne kabilesinden bir adamdan bildirir: "Sabah namazının her iki rekatında Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) Zilzâl Sûresi'ni okuduğunu işittim. Ancak unutarak mı, yoksa bilerek mi bunu yaptığını bilmiyorum." Saîd b. Mansûr, Saîd b. el-Müseyyeb'den bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbına sabah namazını kıldırırken ilk rekatta Zilzâl Sûresi'ni okudu. İkinci rekatta da aynı sûreyi okudu." Ahmed, Muhammed b. Nasr, Taberânî ve Beyhakî Sünen'de Ebû Umâme'den bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazından sonra oturarak iki rekat daha kılardı ve bunlarda Zilzâl ile Kâfirûn sûrelerini okurdu." Muhammed b. Nasr ve Beyhaki, Enes'ten bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vitir namazından sonra oturarak iki rekat daha kılardı. İlk rekatta Fâtiha ile Zilzâl sûrelerini, ikinci rekatta ise Kâfirûn Sûresi'ni okurdu." İbnu'd-Durays, Âsım'dan bildirir: "İhlâs Sûresi'nin Kur'ân'ın ûçtebirine, Zilzâl Sûresi'nin Kur'ân'ın yarısına, Kâfirûn Sûresi'nin ise Kur'ân'ın dörttebirine denk olduğu söylenirdi." 1Bkz. Ayet:6 2Bkz. Ayet:6 3Bkz. Ayet:6 4Bkz. Ayet:6 5Bkz. Ayet:6 6"Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: «Buna ne oluyor?» dediği zaman; işte o gün yer, kendi haberlerini anlatır, çünkü Rabbin ona vahyetmiştir. O gün insanlar yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler." Abdurrezzâk, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: «Buna ne oluyor?» dediği zaman; işte o gün yer, kendi haberlerini anlatır. Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir" âyetlerini açıklarken: "Yer alt tarafından harekete geçirildiği, içindeki ölüleri çıkarıp dışarıya attığı ve kafir kişi bunu görüp: "Yere ne oluyor?" dediği zaman sarsılan yeryüzü kendisine olanları anlatmaya başlar. Zira Yüce Allah ona bunu anlatmasını vahyedip emretmiştir" demiştir. "O gün insanlar yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler" âyetini açıklarken de: "O günü insanlar dört bir taraftan bölük bölük dönmeye başlarlar" demiştir. Firyâbî, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı zaman" âyetini açıklarken: "Yeryüzünün mezarlarda olanları çıkarıp dışarıya atmasıdır" demiştir. "İşte o gün yer, kendi haberlerini anlatır" âyetini açıklarken: "Yer insanlara, üzerinde yaptıkları şeyleri kendilerine anlatır" demiştir. "Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir" âyetini açıklarken: "İçinde bulunanları dışarıya çıkarmasını Rabbi ona vahyedip emretmiştir" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı zaman" âyetini açıklarken: "İçindeki hazineler ile ölüleri çıkarmasıdır" demiştir. Müslim ve Tirmizî'nin Ebû Hureyre'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yeryüzü içerisinde bulunan altın ve gümüşleri sütunlar şeklinde dışarıya atar. Katil gelip: «Ben bunlar için birilerini öldürdüm» der. Akrabalarıyla ilişkilerini kesen kişi gelir ve: «Ben bunlar yüzünden akrabalarımla bağımı kestim» der. Hırsız gelir ve: «Bunlar yüzünden benim elim kesildi» der. Sonra hepsi de bu altın ile gümüşlerden bir şey alamadan bırakıp giderler. " Ahmed, Abd b. Humeyd, Tirmizî, Nesâî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İşte o gün yer, kendi haberlerini anlatır" âyetini okudu ve: "Vereceği bu haberler nedir biliyor musunuz?" diye sordu. Ashâb: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir?" dediğinde, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Yer, üzerinde yaşayan ne kadar erkek ve kadın varsa bir bir hepsinin hakkında: «Filan günde şunu şunu yaptı» diyerek şahitlikte bulunur. Haberlerini anlatması budur. İbn Merdûye ve Beyhaki, Enes b. Mâlik'ten bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yeryüzü kıyamet gününde üzerinde işlenen her türlü ameli haber verir" buyurdu ve: "Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: «Buna ne oluyor?» dediği zaman; işte o gün yer, kendi haberlerini anlatır" âyetlerini okudu. Sonra şöyle buyurdu: "Haberleri nedir biliyor musunuz? Cebrai geldi ve: «Yerin haberleri anlatmasır kıyamet gününde üzerinde yapılan her türlü şeyi söylemesidir» dedi." Taberânî'nin Rabîa el-Curaşî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Yerden kendinizi koruyunuz. Yer sizin annenizdir (içine alacaktır) ve kıyamet gününde hayır olsun şer olsun üzerinde yapılan her şeyi haber verecektir. " Abd b. Humeyd, Hakem'den bildirir: Ebû Umâme'yi Mescid-i Haram'da farz namazı kılarken gördüm. Farz namazı bitirdikten sonra Mescid'in içinde değişik yerlerinde namaz kılmaya başladı. Bitirdikten sonra: "Bu yaptığın nedir?" diye sorduğumda şöyle dedi: "Yer dehşetle sarsıldıkça sarsıldığı, yeryüzü ağırlıklarını dışarıya çıkardığı ve insanın: «Buna ne oluyor?» dediği zaman; işte o gün yer, kendi haberlerini anlatır" âyetlerini okudum. Kıyamet gününde benim de lehime şahitlik yapmasını istedim." İbn Ebî Şeybe Musannef’te, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbnu'l-Enbârî Mesâhif de İsmâîl b. Abdilmelik'ten bildirir: Saîd b. Cübeyr'in akşam namazında Zilzâl Sûresi'ni okurken, "İşte o gün yer, kendi haberlerini anlatır" âyetini bazen: "(=İşte o gün yer haberlerini haber verir)" lafzıyla, bazen de (.....) lafzıyla okuduğunu işittim." Abd b. Humeyd'in lafzı ise şöyledir: "Saîd b. Cübeyr'in, bu âyeti Abdullah b. Mes'ûd'un kıraatine göre "(=İşte o gün yer haberlerini haber verir)" lafzıyla okuduğunu işittim. Bazen de bu âyeti: (.....) lafzıyla okumuştur." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Süddî: (.....) ifadesini: "Fırka fırka, bölük bölük" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "O gün insanlar yaptıklarının kendilerine gösterilmesi için bölük bölük dönerler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu şekilde fırkalar halinde döndükten sonra bir daha da bir araya gelmezler. Denilir ki bu sûre mana olarak eşsiz ve çok kapsamlı bir sûredir." 7Bkz. Ayet:8 8"Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onıı görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür." İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî M. el-Evsat'ta, Hâkim Târih'de, İbn Merdûye ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Enes'ten bildirir: Ebû Bekr, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yemek yerken, "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetleri nazil oldu. Ebû Bekr bu âyetleri duyunca yemeyi bıraktı ve: "Yâ Resûlallah! Yaptığım zerre kadar kötülüklerin de mi karşılığını göreceğim?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şu karşılığı verdi: "Ey Ebû Bekr! Dünyada gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyler yapılan zerre miktarı kötülüklerin karşılığıdır. Yapılan zerre miktarı iyiliklerin karşılığı ise kıyamet gününde sana verilmek üzere bekletilir. " İshâk b. Râhûyeh, Abd b. Humeyd, Hâkim ve İbn Merdûye, Ebû Esmâ'dan bildirir: Ebû Bekr, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yemek yerken, "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetleri nazil oldu. Ebû Bekr bu âyetleri duyunca yemeyi bıraktı ve: "Yâ Resûlallah! Yaptığımız her türlü kötülüğün karşılığını görecek miyiz?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şu karşılığı verdi: "Dünyada iken karşılaştığınız hoşunuza gitmeyen şeyler yapılan kötülüklerin karşılığıdır. Yapılan iyilikler ise onları yapanlar için kıyamet gününde verilmek üzere bekletilir. " İbn Ebi'd-Dünya Kitâbu'l-Bukâ'da, İbn Cerîr, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî Şuabu'l-îman'da Abdullah b. Amr b. el-Âs'tan bildirir: Zilzâl Sûresi nazil olduğunda Ebû Bekr, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanında oturuyordu ve ağlamaya başladı. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Ebû Bekr! Neden ağlıyorsun?" diye sorunca, Ebû Bekr: "Nazil olan bu sûreden dolayı ağlıyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Şayet hata ve günah işleyip bağışlanmayacak olsaydınız Yüce Allah hata ve günah işleyip bağışlanacak başkalarını yaratırdı" buyurdu. İbn Merdûye, Ebû Eyyûb el-Ensârî'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile Ebû Bekr birlikte yemek yerken, "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetleri nazil oldu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yemeyi bıraktı ve şöyle buyurdu: "İçinizden iyilik yapanlar bunun karşılığını âhirette alacaklardır. İçinizden kötülük yapanlar da bunun karşılığını dünyada iken çeşitli belalar ve hastalıklar dolayısıyla göreceklerdir. İçinde zerre miktarı hayır olan kişi de Cennete girecektir." İbn Merdûye, Ebû İdrîs el-Havlânî'den bildirir: Ebû Bekr, Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) ile birlikte yemek yerken, "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetleri nazil oldu. Ebû Bekr bu âyetleri duyunca yemeyi bıraktı ve: "Yâ Resûlallah! Yaptığım zerre kadar iyilik ve kötülüklerin de mi karşılığını göreceğiz?" diye sordu. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şu karşılığı verdi: "Ey Ebû Bekr! Dünyada gördüğün ve hoşuna gitmeyen şeyler yapılan zerre miktarı kötülüklerin karşılığıdır. Yapılan zerre miktarı iyiliklerin karşılığı ise kıyamet gününde sana verilmek üzere bekletilir. "Başınıza gelen herhangi bir musibet ellerinizle işlediklerinizden ötürüdür. O, yine de çoğunu affeder" âyeti de bunu doğrulamaktadır. " İbn Ebî Hâtim, Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetleri nazil olduğunda: "Yâ Resûlallah! Yaptığım her şeyin karşılığını görecek miyim?" diye sordum. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" karşılığını verdi. "Büyük olanların hepsini mi?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" karşılığını verdi. "Peki, küçük olanların da hepsini mi?" diye sorduğumda yine: "Evet!" karşılığını verdi. Ben: "Vay anam!" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Sevin ey Ebû Saîd! Yapılan bir iyilik on katından yedi yüz katına kadar karşılık bulur. Yapılan bir kötülük ise sadece misliyle karşılık bulur. Yüce Allah dilediği şeyleri de affeder. İçinizden hiç kimse kendi ameliyle kurtulacak değildir" buyurdu. "Sen de mi kendi amelinle kurtulamazsın?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah rahmetiyle kuşatmadıktan sonra ben de kurtulamam" buyurdu. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Onlar içleri çektiği halde, yiyeceği yoksula, öksüze ve esire yedirirler" âyeti nazil olduğunda Müslümanlar yapılacak basit ve ufak yardımların herhangi bir sevabının olmayacağını düşünürlerdi. Bundan dolayı kapılarına bir dilenci geldiği zaman ona birkaç hurma veya ekmek parçası vermeyi gereksiz görür: "Bunların bizim için bir değeri yok. Ancak çok sevdiğimiz şeyleri verdiğimiz zaman karşılığında mükafalandırılırız" der ve onu geri çevirirlerdi. Bazıları da yalan söyleme, harama bakma, gıybet ve benzeri şeyleri basit günahlardan sayar ve: "Yüce Allah Cehennemi büyük günah işleyenlere vaad etmiştir" diyerek bunlardan dolayı birbirlerini kınamazlardı. Yüce Allah indirdiği bu âyetlerle az ve basit de olsa hayırlı şeyleri yapmalarını teşvik etmiş ve az görülen bu şeyin zamanla büyüyüp çoğalabileceğini ifade etmiştir. Bunun karşılığında onları basit de olsa kötü şeylere karşı uyarmış ve basit olarak başlayan kötülüklerin zamanla büyüyüp çoğalabileceğini bildirmiştir. Kişi zerre yani karınca ağırlığında olsa dahi bir iyilik yapmışsa onu amel defterinde görecek ve zamanı gelince buna çok sevinecektir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin el-Ba's'da bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Mümin olsun kafir olsun dünyada iyilik veya kötülük yapan kişiye Yüce Allah kıyamet gününde bunu gösterecektir. Mümine iyilikleri ile kötülüklerini gösterecek, kötülüklerini bağışlarken iyiliklerini sabit bırakacaktır. Kafire de iyilikleri ile kötülüklerini gösterecek, yaptığı iyilikleri kabul etmeyip geri çevirirken kötülüklerinden dolayı da onu cezalandıracaktır." Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b bu âyetleri açıklarken şöyle demiştir: "Zerre miktarı da olsa iyilik yapan kafir bunun karşılığını dünyada iken kendinde veya malında veya ailesinde görür. Bundan dolayıdır ki öldüğü zaman yaptığı iyiliklerin karşılığını tamamıyla almış olarak dünyadan ayrılır. Zerre miktarı da olsa kötülük yapan mümin kişi de bunun karşılığını dünyada iken kendinde veya malında veya ailesinde görür. Bundan dolayıdır ki öldüğü zaman yaptığı kötülüklerin cezasını tamamıyla çekmiş olarak dünyadan ayrılır." İbnu'l-Mubârek Zühd'de, Ahmed, Abd b. Humeyd, Nesâî, Taberânî, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Ferezdak'ın amcası olan Sa'sa'a b. Muâviye, Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini okuyunca, Sa'sa'a: "Bu âyetler dışında Kur'ân'dan artık bir şey duymasam da olur" dedi. Saîd b. Mansûr, Abdullah b. Hantab'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) içlerinde bir bedevinin de bulunduğu bir mecliste: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini okudu. Bedevi: "Yâ Resûlallah! Zerre miktarı da olsa mı?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evetl" karşılığını verdi. Bedevi: "Vay halime!" diyerek kalktı ve bu âyetleri tekrar ede ede oradan ayrıldı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de arkasından: "İman bedevinin kalbine işledi!" buyurdu. Abdurrezzâk, Saîd b. Mansûr ve Abd b. Humeyd, Zeyd b. Eslem'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini okuyunca bunu duyan adamın biri kalktı ve ellerini başına götürüp: "Vay halime!" demeye başladı. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de: "Adam hakkıyla iman etti!" buyurdu. İbnu'l-Mubârek, Zeyd b. Eslem'den bildirir: Adamın biri: "Yâ Resûlallah! Zerre miktarı da olsa iyilik veya kötülük yapan biri mutlaka bunun karşılığını görecek mi?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Evet!" karşılığını verdi. Adam: "Vay halime!" diye diye oradan gidince, Allah Resûlü arkasından: "Adam iman etti" buyurdu. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd ve İbn Ebî Hâtim, Zeyd b. Eslem'den bildirir: Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem), Kur'ân öğrenmesi için birini bir adama yolladı. Öğreten adam: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerine ulaşınca, öğrenen kişi: "Bu kadarı benim için yeterlidir!" dedi. Öğreten kişi daha sonra Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: "Yâ Resûlallah! Bir şeyler öğrenmesi için yanıma gönderdiğin adam, "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerine ulaşınca bu kadarının kendisine yeterli olacağını söyledi" deyince, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onu bırak, arılaması gerekeni anlamış" buyurdu. Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Bize anlatılana göre adamın biri Kur'ân dinlemek üzere birine gitti. "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini duyunca: "Yeter! Bu kadarı bana yeter! Zerre miktarı bir iyilik yaparsam karşılığını göreceğim. Zerre miktarı kötülük yapmam halinde bunun da karşılığını göreceğim" dedi. Bize bildirilene göre Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûre için: "Mânâ olarak eşsiz ve çok kapsamlı bir sûredir" buyururdu. İbnu'l-Mubârek ve Abdurrezzâk, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetleri nazil olunca Müslümanlardan biri: "Bu kadarı benim için yeterli! Zerre kadar da olsa iyilik veya kötülük yaptığım zaman bunun karşılığını göreceğim. Bundan daha iyi bir uyarı olamaz" dedi. İbn Ebî Şeybe ve Ebû Nuaym'ın Hilye'de bildirdiğine göre Hâris b. Süveyd, Zilzâl Sûresi'ni okudu. "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerine ulaşınca: "Bu, pek dakik ve çetin bir hesaptır" dedi. Abd b. Humeyd'in bildirdiğine göre İkrime: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: Burada kastedilenler kafir ile mümin kişidir. Kafir kıyamet gününde amel defteri kendisine verilince dünyadayken yaptığı tüm iyiliklerin yazılı olduğunu görür. Ancak yaptığı bu iyilikler kabul görmez ve geri çevrilir. İşte: "Yaptıkları her işi ele alır, onu toz duman ederiz" âyetinde ifade edilen durum budur. Kafir bu durum karşısında umutsuzluğa kapılır ve yüzü kapkara kesilir. Mümin de kıyamet gününde amel defteri kendisine verilince dünyadayken yaptığı tüm kötülüklerin yazılı olduğunu görür. Ancak bu kötülükleri bağışlanır. İşte: "...Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir..." buyruğunda ifade edilen durum budur. Mümin bu durum karşısında yüzü neşe ve mutluluktan bembeyaz parlar. İbn Cerîr, Selmân b. Âmir'den bildirir: Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem)'e: "Yâ Resûlallah! Babam akrabalarını gözetir, verdiği sözleri yerine getirir ve misafirini ağırlardı" dedim. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "İslam'dan önce (Cahiliye döneminde) mi öldü?" diye sorunca: "Evet!" dedim. Bunun üzerine: "Bunların (âhirette) ona bir faydası olmayacak. Ancak yaptığı bu şeyleri onun soyundan gelenler (dünyada) görecektir. Bundan dolayı hüsrana uğramayacak, zillete maruz kalmayacak ve fakir düşmeyeceksiniz" buyurdu. Ahmed Zühd'de ve İbnu'l-Münzir, Ebu'd-Derdâ'dan bildirir: "Şayet şu üç şey olmasaydı dünyada bir an bile kalmayı istemezdim! Biri, gece-gündüz beni yaratan için yüzümü secdeye götürmem ve bunun ileriki hayatım için yatırım olması; diğeri uzlete çekilmek, diğeri de meyve seçer gibi sözlerini seçip öyle konuşan kişilerle birlikte oturmaktır. Takvanın kâmil olanı kişinin zerre miktarı olan bir şeyde dahi Yüce Allah'a karşı takvalı olmasıdır. Hatta helal olarak gördüğü bir şeyi haram olabilir endişesiyle terk etmesidir. Bu da onunla haramlar arasında bir engel olur. Yüce Allah da kullarına sonunda gidecekleri yeri belirtmiş ve: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" buyurmuştur. Bundan dolayıdır ki kaçınmak için hiçbir kötü şeyi asla küçük görme! Yapmak için de hiçbir iyi şeyi değersiz görme." İbn Merdûye'nin İbn Abbâs'tan bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bilin ki Cennet ile Cehennem kişiye ayakkabı bağından bile daha yakındır. "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" buyurmuştur. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yarım hurma vererek de olsa kendinizi Cehennem ateşinden koruyun" buyurduğunu işittim" demiş ve: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür" âyetlerini okumuştur. Abd b. Humeyd, Katâde'den bildirir: Bize anlatılana göre Hazret-i Âişe'ye bir dilenci gelince ona bir hurma tanesi verilmesini söyledi. Birisi ona: "Ey müminlerin annesi! Sadaka olarak bir hurma mı veriyorsunuz!" deyince, Hazret-i Âişe: "Vallahi evet! İnsanlar çoktur ve Allah'tan başkası onları doyuramaz. Artı bu hurma tanesinde birçok zerre miktarı iyilik yok mu?" karşılığını verdi. Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da bildirdiğine göre dilencinin biri Hazret-i Âişe'ye geldi. Hazret-i Âişe, hizmetçisine: "Ona yiyecek bir şeyler ver" dedi. Hizmetçi bir hurma tanesi bulunca: "Bu hurmayı ona vereyim mi?" diye sordu. Hazret-i Âişe: "Bu hurma tanesinde birçok zerre miktarı iyilik yok mu ki?" karşılığını verdi. Mâlik, İbn Sa'd, Abd b. Humeyd ve Beyhakî'nin değişik kanallardan bildirdiğine göre dilencinin biri Hazret-i Âişe'ye geldi. Hazret-i Âişe yanında bulunan bir sepet üzümden bir üzüm tanesi alıp dilenciye verdi. Neden bu kadar az verdiği kendisine sorulunca: "Bu üzüm tanesi birçok zerreden daha ağırdır" karşılığını verdi ve: "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür" âyetini okudu. Abd b. Humeyd, Cafer b. Burkân'dan bildirir: Bize bildirilene göre Ömer b. el-Hattâb'ın yanına miskin biri geldi. Ömer elindeki üzüm salkımından ona bir tane üzüm tanesi verdi ve: "Bu üzüm tanesinde birçok zerre miktarı iyilik vardır" dedi. İbn Ebî Şeybe, Ebû Medîne'den bildirir: Dilencinin biri Abdurrahman b. Avf'tan bir şey isteyince Abdurrahman önündeki üzümden bir üzüm tanesi verdi. Oradakilerin onun bu hareketini beğenmediği görünce de: "Bu üzüm tanesinde birçok zerre miktarı iyilik vardır" dedi. Abd b. Humeyd, Atâ b. Ferrûh'tan bildirir: Dilencinin biri Sa'd b. Mâlik'e gelip bir şeyler istedi. Sa'd önündeki hurma tabağından bir hurma tanesi alıp dilenciye uzattı. Ancak dilenci elini kapayıp almak istemeyince, Sa'd: "Yazık sana! Yüce Allah zerre miktarı ve hardal tanesi kadar iyiliği bile kabul ediyor. Peki, bu hurma tanesinden kaç tane zerre çıkar?" dedi. İbn Sa'd'ın bildirdiğine göre Şeddâd b. Evs Müslümanlara bir hutbe verdi. Yüce Allah'a hamdu senada bulunduktan sonra şöyle dedi: "Ey insanlar! Bilin ki dünya hemen önünüzdedir ve ondan iyi olan da kötü olan da rızıklanır. Âhiret ise daha sonra gelecek olandır. Orada muktedir olan bir hükümran hüküm verir. Bilin ki hayırlar bütünüyle Cennettedir. Kötülükler de tümüyle Cehennemdedir. Bilin ki zerre miktarı iyilik yapan bunun karşılığını görecek, zerre miktarı kötülük yapan da bunun karşılığını görecektir." Zücâcî Âmâlî'de Enes b. Mâlik'ten bildirir: Dilencinin biri Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip bir Şeyler İstedi. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Ona bîr hurma tanesi verdi. Dilenci: "Peygamberlerden biri bir hurma tanesi mi veriyor!" deyince, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bu hurma tanesinde birçok zerre miktarı hayır olduğunu bilmiyor musun?" karşılığını verdi. Hennâd'ın bildirdiğine göre İbn Abbâs: "...Zerre miktarı..." ifadesini açıklarken elini toprağa daldırıp çıkardı. Sonra üzerindeki toza üfledi ve: "Elimden uçuşan bu şeylerden her biri zerre miktarıdır" dedi. Hasan b. Süfyân Müsned'de ve Ebû Nuaym Hilye'de Şeddâd b. Evs'ten bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurduğunu işittim: "Ey insanlar! Bilin ki dünya hemen önünüzdedir ve ondan iyi olan da kötü olan da rızıklanır. Âhiret ise vaad edilmiş ve şüphesiz gelecek olan bir şeydir. Orada muktedir olan bir hükümran hüküm verir. Orada hakkı geçerli kılarken batılı da yok eder. Ey insanlar! Dünyanın değil âhiretin çocukları olun! Zira her bir çocuk kendi annesinin peşinden gider. Yüce Allah'ın uyarılarını dikkate alarak amel edin. Bilin ki amellerinizden hesaba çekileceksiniz. Yüce Allah'ın huzuruna çıkacaksınız ki bundan kaçış yoktur. Bilin ki "Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür." Mâlik, Ahmed, Buhârî, Müslim, Nesâî ve İbn Mâce, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Atlar üç çeşittir. Bu atlar, bazıları için sevap vesilesi iken bazıları için (günahlara karşı) örtü, bazıları için de günaha vesiledir..." buyurdu. Kendisine merkepler konusu sorulunca da şöyle buyurdu: "Bu yönde içerik olarak benzersiz ve kapsamlı olan: «Kim zerre miktarı iyilik yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı kötülük yapmışsa onu görür» âyetleri dışında bana bir şey indirilmiş değildir." |
﴾ 0 ﴿