KÂRİA SÛRESİ
İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kâri'a Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir. İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Kâri'a, kıyametin isimlerinden biridir" demiştir. 1Bkz. Ayet:11 2Bkz. Ayet:11 3Bkz. Ayet:11 4Bkz. Ayet:11 5Bkz. Ayet:11 6Bkz. Ayet:11 7Bkz. Ayet:11 8Bkz. Ayet:11 9Bkz. Ayet:11 10Bkz. Ayet:11 11"Yürekleri hoplatan büyük felaket! Nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? Yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin? O gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır. Dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır. İşte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse, Artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır. Ama kimin de tartıları hafif gelirse, İşte onun anası (varacağı yer) Hâviye'dir. Sen Hâviye'nin ne olduğunu ne bileceksin? O, kızgın bir ateştir." Abd b. Humeyd ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar" âyetini açıklarken: "Bunlar (Ferâş) ateşin üzerine gittiklerini gördüğünüz gece kelebekleridir" demiştir. (.....) âyetini açıklarken: "İhn, ifadesi yün anlamındadır" demiştir. "Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır" âyetini açıklarken: "Hoş bir hayattan kasıt Cennettir" demiştir. "Tartıları hafif gelenler ise işte onun anası hâviye'dir" âyetini açıklarken: "Hâviye'den kasıt Cehennemdir. Onların yurdu, meskeni, anası, varacakları yer ve tek dostları Cehennem olacaktır" demiştir. Abdurrezzâk, Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: "Onun anası hâviye'dir" âyetini açıklarken: "Onun varacağı yer Cehennem ateşidir ki hâviye de orasıdır" demiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Zor bir duruma düşen kişi hakkında: "Anası ağladı, helak oldu (=Hevet ummuhu)" denmesi gibi tartıları hafif gelen kişinin anası ağlayacaktır." İbnu'l-Münzir, Katâde'den bildirir: "Hâviye ifadesi Arapça bir kelimedir. Zira zor bir duruma düşen kişi için: "Hevet ummuhu (=Anası ağladı, helak oldu)!" denilir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebû Hâlid el-Vâlibî: "Onun anası hâviye'dir" âyetini: "Tepeüstü düşeceği yer Cehennemdir" demiştir. İbn Cerîr'nin bildirdiğine göre İkrime: "Tepeüstü Cehennem ateşine düşecektir" demiştir. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Ebû Sâlih: "Tartıları hafif gelenler, tepeüstü Cehennem ateşine düşeceklerdir" demiştir. İbn Cerîr, İbn Zeyd'den bildirir: "Hâviye'den kasıt Cehennem ateşidir. Hâviye, tartıları hafif gelen kişinin kendisine dönüp sığınacağı anası ve barınağı olacaktır." Abdurrezzâk ve İbn Cerîr, Eş'as b. Abdillah el-A'mâ'dan bildirir: Mümin öldüğü zaman ruhu müminlerin ruhlarının arasına götürülür ve: "Kardeşiniz dünyada yeteri kadar sıkıntı yaşadı. Onu burada rahat ettirin" denilir. Sonra müminlerin ruhları yeni gelene: "Filana ne oldu? Filan ne yaptı?" diye dünyada olan bazılarını sorarlar. Yeni gelen mümin de: "İyidir" şeklinde cevaplar verir. Yine birinin adını verip: "Filan kişiye ne oldu?" diye sorduklarında, mümin: "O öldü! Yanınıza gelmedi mi ki?" karşılığını verir. Bunun üzerine: "Hayır gelmedi! O zaman anası olan hâviyeye (Cehenneme) gitmiştir" derler. Hâkim'in Hasan(-ı Basrî)'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mümin öldüğü zaman ruhunu ölmüş diğer müminlerin ruhları karşılar. Kendisine: «Filan kişiye ne oldu?» diye dünyadaki birilerini sorarlar. Eğer «Öldü» derse, onlar: «O zaman anası olan hâviyeye (Cehenneme) gitmiştir. O ne kötü bir ana, ne kötü bir mürebbiyedir» derler." İbn Merdûye'nin Enes b. Mâlik'ten bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Mümin öldüğü zaman ölen müminlerin ruhları onu karşlar ve: «Filan adama ne oldu? Filan kadın ne yaptı?» diye sormaya başlarlar. Şayet sordukları kişi ölmüş de yanlarına gelmemişse: «O zaman onu anası olan hâviyeye (Cehenneme) götürmüşlerdir. O ne kötü bir ana, ne kötü bir mürebbiyedir» derler. Sonra yine: «Filan kişi ne yaptı? Evlendi mi? Filan kadın ne yaptı? Evlendi mi?» diye sormaya devam ederler, ancak içlerinden bazıları: «Bırakan da rahatlansın, zira büyük bir sıkıntıdan çıktı» der." İbn Merdûye'nin Ebû Eyyûb el-Ensârî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Müminin ruhu alındığı zaman Allah'ın rahmetine nail olmuş kullar(ın ruhları) dünyada iken bir müjdeyi bekler gibi onu karşılar ve birbirlerine: «Arkadaşınıza fırsat verin de dinlensin. Zira büyük bir sıkıntının içinden yeni geldi» derler. Sonra yeni gelen bu müminin ruhuna: «Filan adama ne oldu? Falan kadın evlendi mi?» şeklinde dünyadakilerin durumunu öğrenmek üzere soru sorarlar. Şayet ondan önce ölmüş birini sorarlarsa: «Heyhat! Benden önce öldü» karşılığını verir. Bunun üzerine onlar: «Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz! O zaman onu anası olan hâviyeye (Cehenneme) götürmüşlerdir. O ne kötü bir ana, ne kötü bir mürebbiyedir» derler." İbnu'l-Mubârek, Ebû Eyyûb el-Ensârî'den bildirir: Kulun ruhu alındığı zaman Allah'ın rahmetine nail olmuş kullar dünyada iken bir müjdeyi bekler gibi onu karşılar ve dünyadakiler hakkında soru sormak için ona yanında toplanırlar. Ancak içlerinden bazıları: "Arkadaşınıza fırsat verin de dinlensin. Zira büyük bir sıkıntının içindeydi" der. Sonra yanına gelip: "Filan adama ne oldu? Falan kadın evlendi mi?" şeklinde sorular sormaya başlarlar. Şayet ondan önce ölmüş birini sorarlarsa: "Benden önce öldü" karşılığını verir. Bunun üzerine onlar: "Allah'tan geldik ve O'na döneceğiz! O zaman onu anası olan hâviyeye (Cehenneme) götürmüşlerdir. O ne kötü bir ana, ne kötü bir mürebbiyedir" derler. Daha sonra hayatta olanların amelleri kendilerine arzedilir. İyi bir şey yaptıklarını gördükleri zaman buna sevinip mutlu olurlar ve: "Allahım! Bu senin, kullarına ihsan etiğin bir nimetti. Bunu tamamına erdir" derler. Kötü şeyler yaptıklarını gördükleri zaman da: "Allahım! Kulunu tövbeye yönlendir" derler. İbn Sâid der ki: "Selâm et-Tavîl de bunu merfû olarak Sevr'den rivayet etmiştir." İbnu'l-Mubârek'in bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr'e: "Hayatta olanların haberleri ölülere ulaşır mı?" diye sorulunca, Saîd şöyle dedi: "Evet, ulaşır. Ölü olan her bir kişiye hayatta olan akrabalarının haberleri ulaşır. İyi bir şey duyduğu zaman buna sevinir, neşelenir ve bundan dolayı tebrik de edilir. Ancak onlardan kötü bir şey duyduğu zaman buna üzülüp kederlenir. Hatta ölmüş birinin durumunu sorarlar. Kendilerine: "Yanınıza gelmedi mi ki?" diye sorulunca: "O zaman onu anası olan hâviyeye (Cehenneme) götürmüşlerdir" derler." Ebû Nuaym Hilye'de Vehb b. Münebbih'ten bildirir: Hazret-i İsa, insanları, cinleri, hayvanları, böcekleri ve kuşları olmak üzere tümüyle ölmüş olan bir kasabaya uğradı. Bir süre kasabayı süzdükten sonra arkadaşlarına dönüp: "Bunlar Allah'ın azabıyla ölmüşler. Zira başka bir şeyden dolayı ölselerdi bu şekilde toplu değil ayrı ayrı ölürlerdi" dedi. Sonra: "Ey kasaba ahalisi!" diye seslenince, bir ses: "Buyur ey Ruhullah!" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Suçunuz neydi ki?" diye sorunca, sesin sahibi: "Tağutlara kulluk ve dünya sevgisi" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Tağutlara nasıl kulluk ediyordunuz ki?" diye sorunca, sesin sahibi: "Allah'a isyan edenlere itaat ederek" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Dünyayı nasıl seviyordunuz?" diye sorunca, sesin sahibi: "Bir annenin çocuğunu sevmesi gibi seviyorduk. Dünya nimetleri bize yakın olunca seviniyor, uzaklaşınca üzülüyorduk. Dünyaya yönelik çok büyük umutlar taşıyor, aynı oranda Allah'a itaatten geri duruyorduk" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Peki, sizlere ne oldu?" diye sorunca, sesin sahibi: "Bir gece sağlık ve afiyet içinde uyuduk, ama hâviye'de uyandık" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Hâviye nedir?" diye sorunca, sesin sahibi: "Siccîn'dir" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Siccîn nedir?" diye sorunca, sesin sahibi: "Yerin katmanlarına benzeyen kor ateşlerdir. Ruhlarımız da bu kor ateşlerin içine gömüldü" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Diğer kasaba ahalisi neden konuşmuyor?" diye sorunca, sesin sahibi: "Ağızlarına ateşten bir gem vurulduğu için konuşamıyorlar" karşılığını verdi. Hazret-i İsa: "Peki içlerinden sen benimle nasıl konuşabildin?" diye sorunca, sesin sahibi: "Ben de onların içindeydim, ancak onların düştüğü duruma düşmedim. Allah'tan bela geldiği zaman onlarla birlikte beni de içine aldı. Şu an bir kılla hâviye'nin üzerinde asılı duruyorum. Ateşe düşecek miyim yoksa kurtulacak mıyım bilmiyorum" karşılığını verdi. Bunun üzerine Hazret-i İsa, arkadaşlarına: "Gerçek olarak size söyleyeyim ki dünya ve âhiret afiyetinin yanında arpa ekmeği yemek, kirli suyu içmek ve köpeklerle birlikte çöplüklerde yatmak bile çoktur." Ebû Ya'lâ, Enes'ten bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), ashâbından birini üç gün görmese ona ne olduğunu sorardı. Şayet yolculuğa çıkmışsa ona dua eder, çıkmamışsa yanına gider, hasta ise de onu ziyaret ederdi. Bir defasında Ensâr'dan bir adamı üç gün boyunca göremedi. Üçüncü günde onu sorunca: "Yâ Resûlallah! Yanından geldiğimizde yolunmuş bir kuş yavrusu gibiydi. Ağzından ne girse dübüründen hemen çıkıyordu" dediler. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman onu ziyarete gidelim" buyurunca onunla birlikte ziyaretine gittik. Yanına girdiğimizde Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) ona: "Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Adam: "Ağzımdan ne girse hemen dübürümden çıkıyor" karşılığını verdi. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Peki, neden?" diye sorunca, adam şu karşılığı verdi: "Yâ Resûlallah! Seni akşam namazını kılarken görünce ben de arkanda namaza durdum. Sen namazda "Kâri'a! Nedir o kâri'a? Kâri'anın ne olduğunu sen bilir misin? O gün insanlar yayılmış pervaneler gibi olurlar. Dağlar atılmış renkli yünler gibi olur. Ama tartıları ağır gelen kimse hoş bir hayat içinde olacaktır. Ama kimin de tartıları hafif gelirse, işte onun anası (varacağı yer) Hâviye'dir. Nedir o (Hâviye) bilir misin? O, kızgın bir ateştir" şeklinde olan Kâri'a Sûresi'ni okudun. Ben de: "Allahım! Bir günahtan dolayı beni âhirette cezalandıracaksan o cezayı bana dünyada iken çektir" dedim. Sonrasında işte bu duruma düştüm." Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ne kötü demişsin! Yüce Allah'tan hem dünyada, hem de âhirette sana iyilik vermesini ve Cehennem azabından seni korumasını isteseydin ya!" buyurdu. Adama böyle dua etmesini söyleyince adam bu şekilde dua etti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de adam için dua edince sanki bağlıymış da bağından kurtulmuş gibi sağlıklı bir şekilde ayağa kalktı. |
﴾ 0 ﴿