MÂÛN SÛRESİ

İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mâûn Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir.

İbn Merdûye, Abdullah b. ez-Zübeyr'den aynısını bildirir.

1

Bkz. Ayet:7

2

Bkz. Ayet:7

3

Bkz. Ayet:7

4

Bkz. Ayet:7

5

Bkz. Ayet:7

6

Bkz. Ayet:7

7

"Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Dini yalanlayanı gördün mü?" âyetini açıklarken: "Bu kişiden kasıt kafirdir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Cüreyc: "Dini yalanlayanı gördün mü?" âyetini açıklarken: "Dini yalanlamasından kasıt, hesap gününü yalanlamasıdır" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Dini yalanlayanı gördün mü?" âyetini açıklarken: "Dini yalanlamasından kasıt, Allah'ın hükmünü yalanlamasıdır" demiştir. "İşte o, yetimi itip kakar" âyetini açıklarken de: "Yetimin hakkını vermez" demiştir.

Tastî'nin bildirdiğine göre Nâfi' b. el-Ezrak, İbn Abbâs'a: (.....) âyetinin anlamı nedir?" diye sorunca, İbn Abbâs: "Yetimin hakkını vermez, anlamındadır" dedi. Nâfi': "Araplar öylesi bir ifadeyi bilir mi ki?" diye sorunca da İbn Abbâs şu karşılığı verdi: "Evet, bilirler. Ebû Tâlib'in:

"Yetime de payı olanı verirdi

Küçük diye hakkım yemezdi" dediğini işitmez misin?"

Saîd b. Mansûr'un bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b: (.....) âyetini: "Yetimi itip kakar" şeklinde açıklamıştır.

Abdurrezzâk, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini açıklarken: "Yetime zulmeder, haksızlık eder" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): (.....) âyetini: "Yetime zulmeder" şeklinde açıklamıştır.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve Beyhakî'nin Şuabu'l-îman'da bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bunlar münafıklardır. İnsanların içindeyken namaz kıldıklarını gösterirler, ancak yalnız kaldıklarında namazı kılmazlar. Müslümanlara olan öfkelerinden dolayı da onlara ödünç olarak bir şey vermezler ki mâûn denilen şey de ödünç olarak verilen eşyalardır."

İbn Cerîr ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Bunlar insanların içinde namazı kılıp yalnızken kılmayan münafıklardır" demiştir.

Firyâbî, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Bunlar münafıklardır" demiştir.

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de Mus'ab b. Umeyr'den bildirir: Babama: "Yüce Allah: "Onlar namazlarından gafildirler" buyurur. Oysa hangimiz namazdayken dalmıyor, içinden bir şeyler düşünmüyor?" dediğimde, babam: "Gafil olmak, senin dediğin mânâda değil namazların vakitlerini geçirmek, vaktinde kılmamaktır" karşılığını verdi.

Ebû Ya'lâ, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî M. el-Evsat'ta, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de Sa'd b. Ebî Vakkâs'tan bildirir: Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem): "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini sorduğumda şöyle buyurdu: "Bunlar namazları geciktirip vakitlerinde kılmayanlardır." Hâkim ile Beyhakî: "Bu yöndeki mevkûf rivayet (sahabi sözü) daha sahihtir" demişlerdir.

İbn Cerîr ve İbn Merdûye -zayıf bir senedle- Ebû Berze el-Eslemî'den bildirir: "Onlar namazlarından gafildirler" âyeti nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Allahu Ekberl Bu âyet kişiye dünyanın tümünün verilmesinden daha hayırlıdır. Namazlarından gafil olanlar kıldıkları namazdan herhangi bir hayır beklemeyen, kılmamaktan dolayı da Rablerinden korkmayan kişilerdir. "

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Bunlar, namazları geciktirip vaktinde kılmayanlardır" demiştir.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mesrûk: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Bunlar, namazlarını vakitlerinde kılmayanlardır" demiştir.

Abdurrezzâk ve İbnu'l-Münzir, Mâlik b. Dînâr'dan bildirir: Adamın biri Ebu'l-Âliye'ye: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetinin açıklamasını sorunca, Ebû'l-Âliye: "Bundan kasıt, tek mi çift mi kaç rekat kıldığını bilmeyen kişilerdir" karşılığını verdi. Hasan bunu duyunca: "Yavaş ol! Âyetten kasıt bu değildir. Âyet, dalıp da namazın vaktini geçirenlerden bahsetmektedir" dedi.

İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Gafil olmaktan kasıt, kişinin namaz vaktinde başka şeylerle oyalanmasıdır" demiştir.

İbnu'l-Enbârî Mesâhif de, Beyhakî Sünen'de ve Hatîb'in Tâli't-Talhîs'da bildirdiğine göre İbn Mes'ûd, "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini: (.....) lafzıyla okumuştur.

İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Atâ b. Yesâr şöyle demiştir: "Onlar namazlarında gafildirler" değil de "Onlar namazlarından gafildirler" buyuran Allah'a hamdolsun."

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Ebu'l-Âliye: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Namaz kılarken sağına soluna dönüp bakanlardır" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Namazla ilgileri yoktur ve sadece gösteriş için kılarlar" demiştir.

Abdurrezzâk ve İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Katâde: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Namaz kılıp kılmamaya aldırmazlar" demiştir.

İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib: "Onlar namazlarından gafildirler" âyetini açıklarken: "Namazlarını gösteriş amacıyla kılarlar" demiştir.

Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, Ebû Dâvud, Nesâî, Bezzâr, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, İbn Ebî Hâtim, Taberânî M. el-Evsat'ta, İbn Merdûye ve Beyhakî Sünen'de değişik kanallarla İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında kova, tencere, balta, terazi gibi aranızda ödünç olarak alıp verdiğiniz şeyleri mâûn olarak görürdük."

Taberânî, İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Muhammed'in (sallallahü aleyhi ve sellem) ashabı olarak mâûn'un zaruri kullanım eşyalarından olan kova, tencere ve balta gibi şeyler olduğunu söylerdik."

Firyâbî, Taberânî ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Mes'ûd: (.....) ifadesini açıklarken: "Balta, tencere, kova ve benzeri eşyalardır" demiştir.

İbn Merdûye, İbn Mes'ûd'dan bildirir: "Müslümanlar münafıklardan ödünç olarak kova, balta ve benzeri eşyaları ister, ancak onlar vermezlerdi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini indirdi.

Ebû Nuaym, Deylemî ve İbn Asâkir, Ebû Hureyre'den bildirir: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini konusunda Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mâûn, insanların yardım olarak birbirlerinden alıp verdikleri balta, tencere, kova ve benzeri eşyalardır" buyurdu.

İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, Kurra b. Du'mûs en-Numeyrî'den bildirir: Heyet olarak Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldiğimiz zaman ona: "Yapmamızı istediğin bir şey var mı?" diye sorduk. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mâûn'a engel olmayın" buyurdu. Mâûn nedir?" diye sorduğumuzda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mâûn taşta, demirde ve suda olur" buyurdu. Biz: "Hangi demirler?" diye sorduğumuzda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bakırdan olan tencereleriniz ve çalışırken kullandığınız baltaların demiridir" buyurdu. "Taştan olanı nedir?" diye sorduğumuzda da: "Taştan yaptığınız tencerelerdir" buyurdu.

Bâverdî, Hâris b. Şurayh'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Müslüman müslümanın kardeşidir ve ondan mâûn'u esirgemez" buyurdu. Ashâb: " Resûlallah! Mâûn nedir?" diye sorduklarında, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mâûn taşta, suda ve demirde olur" buyurdu. Ashâb: "Hangi demirler?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bakırdan olan tencereleriniz ve çalışırken kullandığınız baltaların demiridir" buyurdu. "Taştan olanı nedir?" diye sorunca da: "Taştan yaptığınız tencerelerdir" buyurdu.

İbn Kâni', Ali b. Fülan en-Numeyrî'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "Müslüman müslümanın kardeşidir. Karşılaştığı zaman ona selam verir ve selamını alacağı zaman da verilenden daha güzeliyle selamı alır. Ondan mâûn'u da esirgemez" buyurdu. Ben: " Resûlallah! Mâûn nedir?" diye sorduğumda, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Mâûn demir, taş, su ve benzeri şeylerdir" buyurdu.

Taberânî ve İbn Merdûye -zayıf bir senedle- Hafsa binti Sîrîn'den bildirir: Ümmü Atiyye bize: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bize mâûn'u başkalarından esirgemememizi emretti" dedi. Ona: "Mâun nedir?" diye sorduğumda, Ümmü Atiye: "İnsanların ödünç olarak birbirlerine verdikleri şeylerdir" dedi.

İbn Ebî Şeybe ve İbn Cerîr, Saîd b. İyâd'dan o da Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) ashâbından naklen bildirdiğine göre mâûn balta, tencere ve kova gibi şeylerdir.

Âdem, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî, Hâkim, Beyhakî ve Diyâ'nın el-Muhtâre'de değişik kanallardan bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini açıklarken: "Evde kullandıkları eşyaları ödünç olarak başkalarına vermezler" demiştir.

Firyâbî'nin bildirdiğine göre Saîd b. Cübeyr: "Mâun, bir şeyleri ödünç vermektir" demiştir.

Firyâbî, İbnu'l-Münzir ve Beyhakî'nin bildirdiğine göre İkrime'ye: "Mâûn nedir?" diye sorulunca: "Bir şeyleri ödünç olarak vermektir" dedi. Ona: "Evinin eşyalarını başkasına ödünç olarak vermeyene mi yazıklar olsun deniliyor?" diye sorulunca da şöyle dedi: "Hayır! Ancak üç şeyi kendinde bir araya getirdiği zaman kendisine yazıklar olacak. Bu üç şey de namazdan gafil olması, namazı gösteriş için kılması ve mâûn'a engel olmasıdır."

Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, Hâkim ve Beyhakî'nin Sünen'de bildirdiğine göre Ali b. Ebî Tâlib şöyle demiştir: "Mâûn farz olan zekattır. Sûrede bahsedilenler namazlarını gösteriş olarak kılarlar ve zekatı da vermezler."

İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Zeyd b. Eşlem: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bunlar münafıklardır. Namaz açıktan yapıldığı için kılmışlar, zekat (mâûn) gizliden ifa edildiği için de vermemişlerdir."

Beyhakî'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini açıklarken: "Mâûn'dan kasıt zekattır" demiştir.

Abdurrezzâk, Firyâbî, Saîd b. Mansûr, İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr, İbnu'l- Münzir, Taberânî ve Beyhaki, Ebu'l-Muğîre'den bildirir: Hazret-iÖmer: "Mâûn, üzerindeki haklar (zekatı) verilen maldır" dedi. Kendisine: "İbn Mes'ûd, maûn'un insanların aralarında ödünç olarak alıp verdikleri şeyler olduğunu söylüyor" dediğimde, İbn Ömer: "Bunun anlamı sana dediğim gibidir" karşılığını verdi.

İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İkrime: "Mâun'un üst sınırı malın zekatıdır. Alt sınırı ise elek, kova ve iğnedir" demiştir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Saîd b. el-Müseyyeb: "Mâûn, Kureyş lehçesinde mal anlamındadır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Zührî: "Mâûn, Kureyş lehçesinde mal anlamındadır" demiştir.

İbn Ebî Şeybe'nin bildirdiğine göre Dahhâk ile İbnu'l-Hanefiyye: "Mâûn'dan kasıt zekattır" demişlerdir.

İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Muhammed b. Ka'b: "Mâûn iyilikte bulunmak demektir" demiştir.

İbn Merdûye'nin Avfî vasıtasıyla bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini açıklarken şöyle demiştir: İnsanlar mâûn ifadesinin ne anlama geldiği konusunda ihtilaf ettiler. Kimisi âyetin: "Zekatı vermezler" anlamında geldiğini söylerken, kimisi: "Allah'a itaate engel olurlar" anlamına geldiğini söyledi. Bazıları da: "Bir şeylerin ödünç olarak verilmesine engel olurlar" şeklinde anlam vermiştir.

İbn Ebî Şeybe, İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mâûn'a da engel olurlar" âyetini açıklarken: "Burada bahsedilen kişiler henüz gelmedi" demiştir.

0 ﴿