NASR SURESİ(MEDENÎ BİR SÛREDİR) İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Nasr Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre Abdullah b. ez-Zübeyr: "Nasr Sûresi, Medine'de nazil oldu" demiştir. 1Bkz. Ayet:3 2Bkz. Ayet:3 3"Allah'ın yardımı ve fetih (Mekke fethi) geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir. İbn Cerîr, Atâ b. Yesâr'dan bildirir: "Nasr Sûresi, tamamıyla Mekke'nin fethinden ve insanların akın akın İslam dinine girmeye başlamasından sonra Medine'de nazil oldu. Bu sûrede Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceği haberini de vermiş oldu." İbn Ebî Şeybe, Abd b. Humeyd, Bezzâr, Ebû Ya'lâ, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de İbn Ömer'den bildirir: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetleri Vedâ haccı sırasında, teşrîk günlerinin ortasında Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Minâ'da İken nazil oldu. Bu Sûre ile Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceğini ve bu haccın Veda haccı olduğunu bildi." Ebû Ubeyd ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs bu sûreyi: "(=Allah'ın fethi ve yardımı geldiği zaman...)" şeklinde okumuştur. İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Fetihten kasıt, Mekke'nin fethidir. Bu sûreyle Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'ın yardımı gelip Mekke fethedildiğinde, insanlar da akın akın İslam dinine girmeye başladığında Rabbini tesbih et ve ondan bağışlanma dile. Zira bunlar olduğu zaman sen de vefat edeceksin" denilmiştir. İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) ifadesini:" Bölük bölük, gruplar halinde" şeklinde açıklamıştır. İbn Cerîr'in bildirdiğine göre Dahhâk, Nasr Sûresi'ni açıklarken: "Bu sûre Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceğinin de habercisiydi" demiştir. Abd b. Humeyd, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde, Nasr Sûresi'ni açıklarken şöyle demiştir: Bize bildirilene göre İbn Abbâs şöyle demiştir: "Bu sûre Yüce Allah'ın Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) verdiği bir işaret ve ömrüne yönelik koyduğu bir sınırdır. Bu sûreyle Yüce Allah, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem): «Burada bahsedilenler olduktan sonra sen de fazla yaşamayacaksın» demiştir." Vallahi Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûrenin nazil olmasından sonra fazla yaşamadı; iki yıl sonra vefat etti. Ahmed, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ölüm haberim bana verildi" buyurdu. Yani aynı yıl içinde vefat edeceği bildirildi. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Vefat edeceğim haberi verildi ve ecelim yaklaştırıldı" buyurdu. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: "Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceğinin de haberinin verildiğini bildi." Tayâlisî, İbn Ebî Şeybe, Ahmed, Taberânî, Hâkim, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de Ebû Saîd el-Hudrî'den bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onu sonuna kadar okudu ve: "Ben ve ashabım bir tarafa diğer insanlar bir tarafadır. Fetih'ten (Mekke'nin fethinden) sonra artık hicret kalmamıştır. Bundan sonrasında artık sadece cihat ve niyetler vardır" buyurdu. Nesâî, Abdullah b. Ahmed Zühd'e zevâidinde, İbn Ebî Hâtim, Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: "Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat haberi de verilmiş oldu. Bundan dolayıdır ki Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûrenin nazil oluşundan sonra âhiretine yönelik her zamankinden daha fazla büyük bir çabanın içine girdi." İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye, Ümmü Habîbe'den bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah ne zaman bir peygamber gönderse ümmeti içinde yaşama süresini bir önceki peygamberin ümmeti içinde yaşama sürenin yarısı kadar kılar. İsa b. Meryem de israil oğulları içinde kırk yıl kaldı. Benim için bu süre yirmi yıldır. Bundan dolayı bu sene içinde öleceğim" buyurdu. Bunu duyan Hazret-i Fâtıma ağlamaya başlayınca, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ailem içinde bana ilk kavuşacak kişi sen olacaksın" buyurdu. Bunun üzerine Hazret-i Fâtıma gülümsedi. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Huneyn savaşı dönüşünde Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Nasr Sûresi nazil oldu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Ey Ali b. Ebî Talibi Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Allah'ın yardımı ile fethi geldi. İnsanların da Allah'ın dinine akın akın girdiklerini gördüm. Bundan dolayı Rabbimi hamdiyle tesbih eder, ondan bağışlanma dilerim. Şüphesiz Rabbim tövbeleri kabul edendir." Hatîb ve İbn Asâkir, Hazret-i Ali'den bildirir: "Yüce Allah, Nasr Sûresi'ni indirerek Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) vefat edeceği haberini de verdi. Mekke'nin fethi hicretin sekizinci yılında gerçekleşti. Hicretin dokuzuncu yılında kabileler peşpeşe Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) gelip Müslüman olmaya başladılar. Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) bu sûreyle vefat haberi verildi, ancak bunun gece mi gündüz mü olacağını bilmiyordu. Bundan dolayı vakit kaybetmeden elinden ne geliyorsa yaptı. Sünnetleri en geniş şekliyle ortaya koydu. Farzları sağlamlaştırdı. Ruhsatları netleştirip ortaya koydu. Hadislerden birçoğunu neshetti. Tebûk savaşma çıktı. Hepsini de veda etmek üzere olan kişi edasıyla yaptı." Taberânî, İbn Abbâs'tan bildirir: Huneyn savaşı dönüşünde Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) Nasr Sûresi olan: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetleri nazil oldu. Bunun üzerine Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) : "Ey Ali b. Ebî Talibi Ey Muhammed'in kızı Fâtıma! Allah'ın yardımı ile fethi geldi. İnsanların da Allah'ın dinine akın akın girdiklerini gördüm. Bundan dolayı Rabbimi hamdiyle tesbih eder, ondan bağışlanma dilerim. Şüphesiz Rabbim tövbeleri kabul edendir. Ey Ali! Benden sonra müminlerle mücadele olacaktır" buyurdu. Ali: "İman ettiklerini söyleyen müminlerle ne üzerine mücadele edeceğiz?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Kendi şahsi görüşlerine göre hareket etmeleri yüzünden dinde yeni şeyler çıkarmaları üzerine mücadele edeceksiniz. Zira emir ve yasaklarıyla birlikte din ancak Yüce Allah'tandır" buyurdu. Ali: "Yâ Resûlallah! Hakkında Kur'ân'da bir hüküm bulunmayan ve senin sünnetinde de bir uygulaması olmayan bir konuyla karşı karşıya kaldığımızda ne yapalım?" diye sorunca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu: "Böylesi konularda âbid olan müminlerle istişarede bulunarak karar alır şahsi görüşlerinize göre hüküm vermezsiniz. Şayet benden sonra birini halife bırakacak olsaydım bunu en çok hakeden sen olurdun. Zira ilk Müslümanlardansın, benim akrabam ve damadımsın. Yanında da eş olarak mümin kadınların efendisi bulunuyor. Hepsinden önce de Ebû Tâlib'in benim için çektiği sıkıntılar var. Kur'ân bana nazil olmaya başladığında da onun çocuklarını gözetme konusunda elimden geleni yapıyordum. " Ahmed, Taberânî, İbn Merdûye ve Beyhakî Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğunda Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) kızı Fâtıma'yı çağırdı ve: "Vefat edeceğim haberi verildi" buyurdu. Saîd b. Mansûr, İbn Sa'd, Buhârî, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, Taberânî, İbn Merdûye, Ebû Nuaym Delâil'de ve Beyhakî Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Hazret-iÖmer, Bedir savaşına katılan yaşlı kişilerle birlikte beni de meclisinde bulundururdu. Bir defasında Abdurahman b. Avf ona: "Onun kadar çocuklarımız varken neden bu genci de bizimle birlikte meclisine alıyorsun?" diye sorunca, Ömer: "Ama o konumunu sizin de iyi bildiğiniz biridir" karşılığını verdi. Daha sonraları bir gün Ömer onları yanında topladı ve beni de çağırdı. Ancak Ömer'in beni de çağırmasının onlara beni kanıtlamak için olduğunu anladım. Herkes toplandığında: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetlerini okudu ve: "Bu âyetler hakkında ne diyorsunuz?" diye sordu. Bazıları: "Yüce Allah burada, ilahi yardım ile fethin gelmesi halinde kendisine hamdedip bağışlanma dilememizi emrediyor" dedi. Bazıları da buradaki kastı bilmediklerini söyledi. Bazıları ise susup hiçbir şey demedi. Ömer bana: "Ey İbn Abbâs! Sen de böyle mi düşünüyorsun?" diye sorunca, ben: "Hayır!" karşılığını verdim. Ömer: "Sen bu konuda ne diyorsun?" diye sorunca, şu cevabı verdim: "Burada Yüce Allah, Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) ecelinin geldiğini haber vermektedir. Yani Allah'ın yardım ile fethi geldiği zaman -ki buradaki fetihten kasıt, Mekke'nin fethidir- vefat anın da yaklaşmış demektir. Onun için Rabbini hamd ile tesbih et ve ondan bağışlanma dile. Zira Rabbin tövbeleri kabul edendir, denilmiştir." Ben bu cevabı verince Hazret-iÖmer: "Bu sûrenin manası konusunda ben de senin bildiğinden başkasını bilmiyorum" dedi. İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Ömer bize Nasr Süresi'ni sorunca bazıları: "Buradaki fetihten kasıt, Medâin'in fethi ile bazı sarayların ele geçirilmesidir" dedi. Ömer bana: "Ey İbn Abbâs! Sen ne diyorsun?" diye sorunca, ben: "Bu, Muhammed'e (sallallahü aleyhi ve sellem) yapılan bir örneklemedir ve yakın zamanda vefat edeceği haberi verilmiştir" dedim. İbn Merdûye, Ebû Nuaym Fadâilu's-Sahâbe'de, Hatîb Tâli't-Talhî,s'de ve İbn Asâkir, İbn Abbâs'tan bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Abbâs, Hazret-iAli'nin yanına geldi ve: "Haydi Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) gidelim. Şayet ondan sonra hilafet bizde olacaksa bu konuda Kureyşliler bizimle çekişmeyecektir. Ancak bu iş başkasına bırakılacaksa kendisiyle konuşalım da bizim için gerekli tavsilerde bulunsun" dedi. Ali: "Hayır!" karşılığını verdi. Bunun üzerine ben gizlice Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem) geldim ve durumu ona haber verdim. Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yüce Allah, dini ve vahyi üzerinde Ebû Bekr'i benden sonra halife kıldı. Bu görev ona verilmiştir. Onu dinleyip itaat edin ki doğru yolu bulup kurtuluşa eresiniz. Ona tâbi olun ki doğru yolda kalasınız" buyurdu. Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) vefatından sonra bazı Arap kabilelerinin irtidad etmesi olayında Ebû Bekr'in savaş isteğine ashâb muhalefet ederken onunla aynı görüşü paylaşan, ona destek veren ve bu konuda atacağı adımlara yardımcı olan tek kişi Abbâs'tı. Vallahi Ebû Bekr ile Abbâs'ın bu konudaki görüşü ile kararlılığını yeryüzündeki hiç kimse değiştirecek değildi ve değiştiremedi." Taberânî ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O'ndan bağışlama dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetlerini açıklarken şöyle demiştir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) burada ashaba kendi ölüm haberini vermiştir. Bu sûrede Resûlullah'a (sallallahü aleyhi ve sellem), insanların akın akın Müslüman olduklarını gördüğün zaman vefat anın da yaklaşmış demektir. Onun için Rabbini hamd ile tesbih et ve ondan bağışlanma dile. Zira Rabbin tövbeleri kabul edendir, denilmiştir." İbn Merdûye, Hatîb ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre Ebû Hureyre: "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman" âyetini açıklarken şöyle demiştir: "Bu sûreyle Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) eceli belirlenmiş ve vefatının yakın olduğu haberi verilmiştir. Yani kendisine: "Mekke'nin fethinden sonra sadece kısa bir süre hayatta kalacaksın" denilmiştir. İbn Ebî Şeybe ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: "Kur'ân'da tam olarak nazil olan son sûre Nasr Sûresi'dir." İbnu'n-Neccâr'ın Sehl b. Sa'd'dan bildirdiğine göre Ebû Bekr: "Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) yakında vefat edeceği haberinin kendisine verildiğini de anladı" demiştir. Beyhakî'nin Delâil'de bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Mekke'nin fethi Ramazan ayının on üçünde gerçekleşti" demiştir. Beyhaki, İbn Şihâb'dan bildirir: "Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Mekke'nin fethi için Medine'ye hicretinden sekiz buçuk yıl sonra Müslümanlardan on bin kişiyle yola çıktı. Mekke'yi Ramazan ayının on yedisinde fethetti." İbn Ebî Şeybe, Müslim, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çokça: "Allah'ı hamd ile tesbih ederim. Allah'tan bağışlanma diler ona tövbe ederim" derdi. Ona: "Yâ Resûlallah! Bakıyorum da çokça «Allah'ı hamd ile tesbih ederim. Allah'tan bağışlanma diler ona tövbe ederim» diyorsun" dediğimde şöyle buyurdu: "Rabbim, ümmetim konusunda bir işaret göreceğimi bildirdi. Bu işareti gördüğüm zaman da çokça «Allah'ı hamd ile tesbih ederim. Allah'tan bağışlanma diler ona tövbe ederim» diyeceğim. Söz konusu işareti de Mekke'nin fethi ile, "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetleriyle gördüm. " Abdurrezzâk, Ahmed, Buhârî, Müslim, Ebû Dâvud, Nesâî, İbn Mâce, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem), Nasr Sûresi'nin nüzulundan sonra rükû ile secdelerinde çokça: "Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim! Allahım beni bağışla!" diye dua ederdi. İbn Cerîr, Hazret-i Âişe'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem), Nasr Sûresi kendisine nazil olduktan sonra dualarını sûrede ifade edildiği gibi hep: "Allahım! Rabbimiz! Seni hamdinle tesbih ederim! Allahım! Beni bağışla!" şeklinde ettiğini işitirdim. İbn Cerîr ve İbn Merdûye, Ümmü Seleme'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) son zamanlarında oturup kalkarken, gidip gelirken devamlı olarak: "Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Senden bağışlanma diler, sana tövbe ederim" derdi. Neden devamlı olarak bunu dediğini sorduğumda da: "Böyle demem emredildi" karşılığını verdi ve: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetlerini okudu. Abdurrezzâk, Muhammed b. Nasr es-Salât'ta, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye, İbn Mes'ûd'dan bildirir: Nasr Sûresi nazil olduktan sonra Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) çokça: "Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Beni bağışla! Sen ki tövbeleri kabul edensin, merhamet sahibisin" şeklinde dua ederdi. Hâkim ve İbn Merdûye, İbn Mes'ûd'dan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) çokça: "Rabbimiz! Seni hamdinle tesbih ederim" diye dua ederdi. Nasr Sûresi nazil olduktan sonra ise: "Allahım! Seni hamdinle tesbih ederim. Beni bağışla! Sen ki tövbeleri kabul edensin, merhamet sahibisin" şeklinde dua etmeye başladı. İbn Merdûye, Ebû Hureyre'den bildirir: Nasr Sûresi nazil olduğu zaman Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Yemenliler geldi. Onlar herkesten fazla yumuşak kalpli insanlardır. îman Yemenli, fıkıh Yemenli, hikmet de Yemenlidir" buyurdu. Taberânî ve İbn Merdûye, İbn Abbâs'tan bildirir: Bir ara Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) Medine'de iken: "Allahu Ekberl Allah'ın yardımı ile fethi geldi! Yemenliler de geldi. Onlar yumuşak kalpli, itaatkâr insanlardır. îman Yemenli, fıkıh Yemenli, hikmet de Yemenlidir" buyurdu. Hâkim, Ebû Hureyre'den bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "İnsanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde" âyetini okudu ve: "İnsanlar bu dine bölük bölük girdikleri gibi bu dinden bölük bölük çıkacaklardır" buyurdu. Taberânî, İbn Merdûye ve Ebû Nuaym Hilye'de İbn Abbâs'tan bildirir: "Allah'ın yardımı ve fetih gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girdiğini gördüğünde, Rabbine hamd ederek tesbihte bulun ve O'ndan bağışlanma dile. Çünkü O, tövbeleri çok kabul edendir" âyetleri nazil olduğu zaman, Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem): "Ey Cebrail! Burada vefat haberi verilen kişi benim" buyurdu. Cebrail de: "Âhiret senin için dünyadan daha hayırlıdır" karşılığını verdi. İbn Merdûye, Câbir b. Abdillah'tan bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem): "İnsanlar bu dine bölük bölük girdiler ve bölük bölük de çıkacaklardır" buyurduğunu işittim. İbn Asâkir, İbn Abbâs'tan bildirir: Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem): "Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman" âyetini okudu ve şöyle buyurdu: "Yemenliler de geldi. Onlar yumuşak kalpli, yumuşak huylu insanlardır. Hüzünlü bir kalpleri Allah'a karşı büyük bir haşyetleri vardır. Onlar bölük bölük Allah'ın dinine girmişlerdir." |
﴾ 0 ﴿