TEBBET SURESİ
İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Tebbet Sûresi, Mekke'de nazil oldu" demiştir. İbn Merdûye, İbnu'z-Zubeyr ile Hazret-i Âişe'den aynısını bildirir. 1Bkz. Ayet:5 2Bkz. Ayet:5 3Bkz. Ayet:5 4Bkz. Ayet:5 5"Ebû Leheb'în elleri kurusun. Zaten kurudu. Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı. O, bir alevli ateşe girecektir. Boynunda bükülmüş burma liflerinden bir ip olduğu hâlde sırtında odun taşıyarak karısı da (o ateşe girecektir)." Ebû Nuaym Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: Ebû Leheb Kureyş kafirlerinden birisiydi. Kureyşliler işbirliği yapıp bizleri Şi'b'de (Ebû Tâlib mahallesi) ablukaya aldıklarında Ebû Leheb bu mahalleden ayrılıp Kureyşli müşriklere destek çıktı. Ebû Leheb abluka altındaki akrabalarını bırakıp mahalleden çıktıktan sonra Utbe b. Rabîa'nın kızı Hind ile karşılaştı. Ona: "Ey Utbe'nin kızı! Bunu yaparak Lât ile Uzza'ya yardım etmedim mi?" diye sordu. Hind: "Evet, ettin! Allah sana hayırlar versin ey Ebû Utbe!" karşılığını verdi. Ebû Leheb: "Muhammed bizlere olmayacak şeyleri vaad ediyor. Ancak kendisi ölümden sonra bunların olacağını iddia ediyor. Oysa şimdi ellerime bıraktığı bir şey var mı?" diye sorduktan sonra açık duran ellerine doğru üfledi ve: "Kuruyun emi! Zira İçinizde Muhammed'in vaad ettiği şeylerden bir şey göremiyorum!" dedi. Bunun üzerine: "Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu. Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. O, bir alevli ateşe girecektir. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır" âyetleri nazil oldu. Şi'b'de üç yıl boyunca ablukaya alındık. Bu süre içinde Kureyşliler her türlü yiyecek girişine engel oldular. Öyle ki bizden biri mahalleden çıkıp parayla bir şey satın almak istiyor, ancak kimseler ona bir şey satmadan geri dönüyordu. Bu muhasara altında içimizden ölenler de oldu. Saîd b. Mansûr, Buhârî, Müslim, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye, Ebû Nuaym Delâil'de ve Beyhakî Delâil'de İbn Abbâs'tan bildirir: "Yakın akrabalarını uyar. İhlasa erdirilmiş taraftarlarını da" âyeti nazil olduğu zaman Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Safâ tepsine çıktı ve: "Baskın var!" diye bağırdı. Kureyşliler bu uyarı üzerine orada toplanınca Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) onlara: "Bu dağın arkasında size saldırmak üzere bekleyen bir süvari birliği var desem bana inanır mıydınız?" diye sordu. Kureyşliler: "Daha önce yalan söylediğini hiç görmedik" karşılığını verdiler. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "O zaman önünüzde bekleyen çetin bir azaba karşı sizleri uyarıyorum!" buyurunca, orada bulunan Ebû Leheb: "Kahrolasıca! Bizi bunun için mi buraya topladın!" dedi. Bunun üzerine de Tebbet Sûresi nazil oldu. Abd b. Humeyd, İbnu'l-Münzir ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer: (.....) ifadesini: "Hüsrana uğrasın" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: (.....) âyetini: "Ebû Leheb'in iki eli hüsrana uğrasın, uğradı da" şeklinde açıklamıştır. Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Katâde: (.....) âyetini: "Ebû Leheb'in iki eli hüsrana uğrasın, uğradı da" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim, Hasan(-ı Basrî)'den bildirir: "Ebû Leheb'e güzelliğinden dolayı bu isim verilmiştir." İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hazret-i Âişe: "Kişinin yiyeceği en temiz ve helal şey kendi kazancından yedikleridir. Kişinin çocuğu da kazançlarından biridir" demiştir. Hazret-i Âişe sonra: "Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı" âyetini okumuş ve: "Burada kazandığından kasıt çocuklarıdır" demiştir. Abdurrezzâk, Atâ'dan bildirir: "Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı" âyetindeki kazançtan kastın kişinin çocukları olduğu söylenirdi. Mücâhid ile Hazret-i Âişe de aynı şeyi söylemiştir. Taberânî, Katâde'den bildirir: "Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) kızı Rukayye, Ebû Leheb'in oğlu Utbe ile nikahlanmıştı. Yüce Allah, Tebbet Sûresi'ni indirince Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Utbe'den Rukayye'yi boşamasını istedi. Utbe boşayınca Osman onunla evlendi." Taberânî, Katâde'den bildirir: Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kızı Ümmü Gülsüm, Ebû Leheb'in oğlu Uteybe ile evliydi. Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) diğer kızı Rukayye ise Ebû Leheb'in diğer oğlu Utbe ile evliydi. Yüce Allah, Tebbet Sûresi'ni indirince Ebû Leheb iki oğluna: "Şayet Muhammed'in kızlarını boşamazsanız sizinle bir arada bulunmamız haram olsun!" dedi. Harb b. Umeyye'nin kızı olan anneleri de -ki âyette odun taşıyıcısı olarak zikredilen kendisidir- onlara: "Bu kızları boşayın! Zira dinimizden çıktılar" deyince Uteybe ile Utbe, Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) kızlarını boşadılar. Abdurrezzâk, Hâkim ve İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı" âyetini açıklarken: "Buradaki kazançtan kasıt, hem kendi kazandıkları hem de çocuklarıdır" demiştir. Abdurrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Ona ne malı fayda verdi, ne de kazandığı" âyetini açıklarken: "Buradaki kazançtan kasıt çocuklarıdır" demiştir. İbn Cerîr, Hemdânlı biri olan Yezîd b. Zeyd'den bildirir: Ebû Leheb'in karısı eziyet etmek için Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) geçeceği yollara diken atardı. Bu konuda da: "Ebû Leheb'in elleri kurusun. Zaten kurudu. Malı ve kazandığı kendisine fayda vermedi. O, bir alevli ateşe girecektir. Karısı da, boynunda bir ip olduğu halde ona odun taşıyacaktır" âyetleri nazil oldu. Bu âyetler nazil olunca Ebû Leheb'in karısına: "Peygamber seni hicvediyor!" haberi ulaştırıldı. Ebû Leheb'in karısı bunu duyunca: "Beni ne diye hicvediyor? Siz beni hiç Muhammed'in dediği gibi boynumda bir iple odun taşıdığımı gördünüz mü?" dedi. Bir süre sonra Hazret-i Peygamber'in (sallallahü aleyhi ve sellem) yanına geldi ve: "Rabbin seni bıraktı ve sana darıldı" dedi. Bunun üzerine Yüce Allah: "Kuşluk vaktine ve karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun ki Rabbin seni bırakmadı ve sana darılmadı" âyetlerini indirdi. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre İbn Zeyd: "Odun taşıyan karısı da" âyetini açıklarken: "Ebû Leheb'in karısı Resûlullah'ın (sallallahü aleyhi ve sellem) geçeceği yollara gece vakti dikenli dallar getirip atardı" demiştir. İbn Ebi'd-Dünya Zemmu'l-Ğîbe'de, İbn Cerîr, İbnu'l-Münzir ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Mücâhid: "Odun taşıyan karısı da" âyetini açıklarken: "Odun taşıması, dedikodu yapması ve laf taşıması anlamındadır" demiştir. "Boynunda mesedden bir ip de olduğu halde" âyetini açıklarken de: "Bu ip ateşten bir iptir" demiştir. İbn Cerîr ve İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Katâde: "Odun taşıyan karısı da" âyetini açıklarken: "Odun taşıması insanlar arasında laf taşıması anlamındadır" demiştir, (.....) ifadesini de: "Boynunda" şeklinde açıklamıştır. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Hasan(-ı Basrî): "Odun taşıyan karısı da" âyetini açıklarken: "Kureyş boyları arasında laf taşır, koğuculuk yapardı" demiştir. İbn Cerîr, İbn Ebî Hâtim, İbn Merdûye ve İbnu'l-Enbârî'nin Mesâhifde bildirdiğine göre Urve b. ez-Zubeyr: "Boynunda mesedden bir ip de olduğu halde" âyetini açıklarken: "Cehennemde boynuna yetmiş arşın uzunluğunda demirden bir zincir takılacaktır" demiştir. İbn Ebî Hâtim'in bildirdiğine göre Şa'bî: "...Mesedden bir ip..."âyetini: "Liften bir ip" şeklinde açıklamıştır. İbnu'l-Enbârî'nin bildirdiğine göre Mücâhid: "Boynunda mesedden bir ip de olduğu halde" âyetini açıklarken: "Makaranın ortasındaki demirden uzanır gibi boynunda bir ip olacaktır" demiştir. İbnu'l-Enbârî'nin bildirdiğine göre Katâde: "Boynunda mesedden bir ip de olduğu halde" âyetini açıklarken: "Mesed'den kasıt, boncuk gerdanlıktır" demiştir. İbn Cerîr, Beyhakî Delâil'de ve İbn Asâkir'in bildirdiğine göre İbn Abbâs: "Odun taşıyan karısı da" âyetini açıklarken: "Ebû Leheb'in karısı eziyet vermek için dikenli dallar taşıyıp Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) ile ashâbının geçeceği yollara atardı. Aynı şekilde laf taşıma, koğuculuk yapma işi de "odun taşımak" deyimiyle ifade edilir" demiştir: "Boynunda mesedden bir ip de olduğu halde" âyetini açıklarken de: "Mesed, Mekke'de kullanılan bir çeşit kalın iptir. Makaranın ortasındaki demire de mesed denilir. Aynı şekilde boncuk gerdanlığa da mesed denilir" demiştir. İbn Asâkir, Câfer b. Muhammed'den, o da babasından bildirir: Akîl, Muâviye'nin yanına girince, Mûaviye (istihza babında) ona: "Sana göre amcan Ebû Leheb'in Cehennemdeki yeri neresidir?" diye sordu. Akîl: "Cehenneme girdiğin zaman hemen sol tarafta, odun taşıyıcısı olan halanın üzerinde! Sen de bilirsin ki binen her zaman binilenden üstündür" karşılığını verdi. İbn Asâkir içinde el-Küdamî'nin bulunduğu bir senedle Ebû Saîd el- Hudrî'den bildirdiğine göre Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: "Peygamber olarak gönderildiğimde dört tane amcam vardı. Biri Ebu'l-Fadl künyeli olan Abbâs'tır. Kıyamet gününe kadar soyuna ihsanlarda bulunulacaktır. Diğeri Ebû Ya'lâ künyeli Hamza'dır. Yüce Allah dünyada da âhirette de onun kadrini yüceltmiştir. Diğeri Ebû Leheb künyeli Abduluzzâ'dır. Yüce Allah onu Cehenneme koymuş ve ateşini alevlendirmiştir. Bir diğeri de Ebû Tâlib künyeli Abdumenâf tır. Kıyamet gününe kadar hem kendisi, hem de soyu başı dik ve onurlu olacaktır. " İbn Ebi'd-Dünya ve İbn Asâkir, Câfer b. Muhammed'den, o da babasından bildirir: Ebû Leheb'in kızı Durre bir adamın önünden geçince adam: "Bu kız Allah düşmanı olan Ebû Leheb'in kızıdır!" dedi. Durre de adama dönüp: "Yüce Allah, zekası ve tanınmışlığından dolayı babamı kitabında zikretti. Babanı ise cahilin biri olduğundan dolayı zikretmeye değer bulmadı" karşılığını verdi. Daha sonra Durre bu olayı Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) aktarınca, Allah Resûlü (sallallahü aleyhi ve sellem) insanlara bir konuşma yaptı ve: "Kafir biri üzerinden Müslüman birine eziyet edilmesini" buyurdu. İbn Merdûye'nin bildirdiğine göre İbn Ömer, Ebû Hureyre ve Ammâr b. Yâsir şöyle demişlerdir: Ebû Leheb'in kızı Durre hicret ederek Medine'ye geldi. Onu gören bazı kadınların: "Sen, Yüce Allah'ın, hakkında: "Ebû Leheb'in elleri kurusun! Kurudu da" buyurduğu Ebû Leheb'in kızı değil misin?" demeleri üzerine Durre, durumu Hazret-i Peygamber'e (sallallahü aleyhi ve sellem) iletti. Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) de bir hutbe verip şöyle buyurdu: "Ey insanlar! Neden beni akrabalarım üzerinden incitiyorsunuz? Vallahi kıyamet gününde bazıları bana akrabalıklarından dolayı şefaatime nail olacaklardır. Hatta Hakem, Hâ, Sudâ ve Selheb kabileleri bile bana olan yakınlıklarından dolayı şefaate mazhar olacaklardır. " |
﴾ 0 ﴿