62Şüphesiz iman edenler, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiîlerden her kim (son Peygamber Muhammed aleyhisselam’ın şeriatına uygun) Allah’a ve ahiret gününe iman eder ve iyi bir iş yaparsa, onlar için Rableri katında mükâfatları vardır, onlara korku yoktur. Onlar üzülecekler de değillerdir. "Şüphesiz iman edenler": Bunların kim oldukları hakkında beş görüş vardır: Birincisi: Onlar Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem gönderilmeden önce İsa’ya iman edenlerdir, bunu İbn Abbâs söylemiştir. İkincisi: Onlar İsa aleyhisselam gelinceye kadar Mûsa’ya iman edip onun şeriati ile amel edenlerdir, Sonra İsa’ya iman ettiler, Muhammed aleyhisselam gelinceye kadar onun şeriati ile amel ettiler. Bu Suddi’nin şeyhlerinden naklettiği görüşüdür. Üçüncüsü: Onlar münafıklardır, bunu da Süfyan Sevri demiştir. Dördüncüsü: Onlar İslâm’ı arayanlardır, meselâ Kus b. Saide, rahip Bahire, Varaka b. Nevfel ve Selman gibi. Beşincisi: Onlar bu ümmetin mü’minleridir. Yahudiler: Âyette geçen hâdu aslında Tevbe edenler demektir. İbn Mes’ûd’dan şöyle rivayet edilmiştir: Onlara böyle denmesi Mûsa’nın "hüdna ileyk” (sana döndük) (A’raf: 156); Hıristiyanlara da böyle denmesinin sebebi, İsa’nın "men ensari ilallah” demesindendir. (Al-i İmran: 52) Onlara Nasrani denmesi İsa’nın konuk olduğu Nasıra köyünden dolayıdır, yahutta tenasur (yardımlaşma)larındandır, denilmiştir. Sabiîlere gelince bu kelime Kur’ân’ın her yerinde hemze ile okunmuştur. Nâfi ise hiçbirini hemze ile okumazdı. Zeccâc şöyle demiştir; Sabiîler, bir dinden başka dine geçenler demektir. Sabee fülanün denir ki, din değiştirdi demektir, sabeetin nucum da yıldızlar doğdu manasınadır. Sabiîler hakkında da yedi görüş vardır: Birincisi: Onlar Hıristiyanlardan bir cemaattir, daha yumuşak görüşleri vardır, onlar seyahat eder, başlarının ortasını kazırlar. Bu İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir. İkincisi: Onlar Hıristiyanlarla mecusiler arasında bir kavimdir, dinleri yoktur, bunu da Mücâhid demiştir. Üçüncüsü: Onlar Yahudilerle Hıristiyanlar arasında bir kavimdir, bunu da Said b. Cübeyr demiştir. Dördüncüsü: Onlar Mecusiler gibi bir kavimdir, bunu da Hasen ile Hakem demişlerdir. Beşincisi: Onlar ehl-i kitaptan Zebur okuyan bir kavimdir, bunu da Ebû’l - Âliyye demiştir. Altıncısı: Onlar kıbleye dönerek namaz kılarlar, meleklere taparlar, Zebur okurlar, bunu da Katâde demiştir. Yedincisi: Onlar yalnız lâilâhe illallah derler, onların ne ameli ne kitabı ne de peygamberi vardır. Bunu da İbn Zeyd demiştir. "Kim iman ederse": îmanın tekrar zikredilmesi hususunda da üç görüş vardır: Birincisi: Mü'minlerle beraber bir bölük kâfir de zikredilince tekrar "kim imarı ederse” denilmiştir. İkincisi: Mana, kim imanında durursa demektir. Üçüncüsü: Birinci iman münafıkların îslamı söylemeleri, İkincisi de kalplerdeki itikattır. "İyi bir iş yaparsa": İbn Abbâs: Farzları yerine getirirse, demiştir. Bu âyetler, muhkem midir yoksa mensuh mudur? Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Muhkemdir, bunu Mücâhid, Dahhâk ve diğerleri demiş ve sözü şöyle takdir etmişlerdir: İman edenler, Yahudilerden iman edenler. İkincisi: Bu âyet "kim İslâm’dan başka bir din ararsa ondan asla kabul olunmaz.” (Al-i İmran: 85) âyeti ile mensuhtur, bunu da bir grup müfessir demiştir. |
﴾ 62 ﴿