71Mûsa dedi: O şöyle diyor: "O, ne çifte koşulup toprağı süren ne de ekin sulayan bir inek değildir. Salmadır, onda alaca yoktur". İşte şimdi gerçeği getirdin, dediler. Onu boğazladılar. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. "O diyor ki: O ezilmiş bir inek değildir": Katâde şöyle demiştir: Çifte koşularak ezilmiş değildir. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Hayvanlar için: Dabbetün zelulun denir ki, çok ezilmiş demektir. İnsanlar için de recülün zelil denir ki, çok zilletli demektir. "Toprağı sürer": İnek için müşire denir ki, çifte koşulan demektir. Ferrâ’: Okurken zelul kelimesi üzerinde durma, çünkü mana, toprağı süren bir ezilmiş inek değildir, şeklindedir. İbn Kasım da Ebû Hatim es - Sicistani’nin zelul üzerinde vakfı câiz gördüğünü hikaye etmiş, sonra onu ağır şekilde reddetmiştir. Sebep olarak da çifte koşulanın sulamada da kullanılacağım göstermiştir. Ne zaman çifte koşulursa ezilmiş olur. Ekin sulamaz demek de ekin sulamak için dolap çevirmez, demektir. Müsellemetün (salma) demektir, bunda da dört görüş vardır: Birincisi: Kusursuzdur, bunu İbn Abbâs, Ebû’l - Âliyye, Katâde ve Mukâtil demişlerdir. İkincisi: İş yapmaz demektir, bunu da Hasen ile İbn Kuteybe demişlerdir. Üçüncüsü: Alacası yoktur demektir, bunu da Mücâhid ile İbn Zeyd demişlerdir. Dördüncüsü: Ayakları ve gövdesi sağlamdır, demektir, bunu da Atâ’ el - Horasani demiştir. Şiye’ye gelince, Zeccâc: Veşy lügatte bir rengin başka renge karışmasıdır, veşiytüs sevbe eşihi şiyeten ve veşyen denir ki, elbiseyi çeşitli renklere boyadım demektir, tıpkı vediytü fülanen edibi diyeten veznindedir ki, diyetini verdim manasınadır. Laşiyete fiha menfi bir kelâmdır, manası şöyle olur: Onda farklı renk yoktur. Atâ’ el - Horasani de: Tek renklidir, demiştir. "Şimdi gerçeği getirdin": Buradaki el’âne, içinde bulunduğun vakit içindir, o iki zaman arasındaki sınırdır; geçmişin sonu ve geleceğin başıdır. Hakkı getirdin: Açıkladın demektir. "Neredeyse yapmayacaklardı": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Pahalı olduğu için, bunu İbn Ka’b el - Kurazi demiştir. İkincisi: Katili bulmakla skandal çıkacağından korktukları için, bunu da Vehb demiştir. İbn Abbâs şöyle demiştir: İneği bulmak için kırk sene aradılar, nihayet onu bir adamın yanında buldular, o da ancak derisi dolusu altına satmayı kabul etti. Bu; Mücâhid, İkrime, Ubeyde, Vehb, İbn Zeyd, Kelbî ve Mukâtil'in fiyat hakkındaki görüşleridir. Fiyatın niçin yüksek olduğu hususunda da iki ihtimal vardır: Birincisi: Onlar zorlaştırdılar, Allah da onlara zorlaştırdı. İkincisi: Allah ineğin sahibine ikram etmek istedi. Çünkü o, ebeveynine muti birisi idi. Bazı müfessirler şöyle demişlerdir: İsrâil oğullarında babasına muti bir genç vardı, bir adam geldi ondan bir şey almak istedi, o da ona satmak için gitti. Dükkanın anahtarının babasının yanında olduğunu hatırladı, babası ise uyuyordu, onu uyandırmadı ve müşteriyi reddetti. Müşteri de fiyatı katladı, o da babasına döndü, onu uykuda buldu, müşteriye dönüp onu reddetti. Müşteri yine fiyatı katladı, bu birkaç kere tekerrür etti. Nihayet Allah ona babasına itâat ettiği için o ineği verdi. Vehb b. Münebbih’ten uzun bir hadiste şöyle rivayet edilmiştir: Bir delikanlı ebeveynine çok iyi davranırdı, sırtında odun çeker, onu sattığı zaman üçte birini sadaka eder, üçte birini annesine verir, üçte birini de kendine bırakırdı. Annesi bir gün ona: Bana babandan bir inek kaldı, ben de onu Allah’ın ismiyle sürüde bıraktım. Sürüye gittiğin zaman onu İbrahim’in İlâhının ismiyle çağır, dedi. O da gitti, öyle çağırdı, inek de geldi; Allah ineği konuşturdu: Üzerime b., dedi. O da: Annem bana bunu söylemedi, dedi. O da: Ey annesine muti delikanlı, eğer üzerime binseydin, bana gücün yetmezdi, git, eğer dağa yerinden oynamasını emretsen annene iyilik ettiğin için yerinden oynar, dedi. İneği annesine getirince annesi: Onu benim rızam ile üç yüz dinara sat, dedi. Allah bir melek gönderdi: "Bunu kaça satıyorsun?” dedi. O da: Annemin rızası ile üç yüz dinara, dedi. O da: Al sana altı yüz dinar, annene danışma, dedi. O da kabul etmedi. Annesine dönüp durumu anlattı. O da: Rızam ile altı yüz dinara sat, dedi. Melek geldi: On iki b. dinar al, annene danışma, dedi. O da kabul etmedi ve annesine dönüp durumu haber verdi. O da; Evladım, o melektir, kaça satmamı emredersin diye sor, dedi. O da ona gelip bunu dedi. O da: Ey delikanlı, senin bu ineğini İmran oğlu Mûsa, İsrâil oğullarında öldürülecek bir ölüden dolayı satın alacak, dedi. |
﴾ 71 ﴿