14Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere karşı aşırı istek insanlara süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının faydasıdır. Varılacak yerin güzeli Allah'ın yanındadır. "Züyyine linnasi hubbüşşehevati": Ebû Rezin el - Ukayli, Ebû Recâ’ el - Utaridi, Mücâhid ve İbn Muhaysın zenin fethasiyle "zeyyene” ve benin nasbi ile "hubbe” okumuşlardır. Süslemenin açıklaması da Bakara suresinde geçmişti. Kanatir: Kantarın çoğuludur. İbn Düreyd: Ondakinun asli değildir, onun Arapçalaşmış olduğunu sanıyorum, demiştir. Âlimler, onun sınırlı mı sınırsız mı olduğunda ihtilaf etmişlerdir? Bunda iki görüş vardır: Birincisi: O sınırlıdır; sonra bunda da on bir görüş vardır: Birincisi: O b. iki yüz okkadır, bunu Übey b. Ka’b, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir. Muaz b. Cebal, İbn Ömer, Âsım b. Ebinnücud ve bir rivayette de Hasen de böyle demişlerdir. İkincisi: O on iki b. okkadır, bunu da Ebû Hureyre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir. Ebû Hureyre’den iki görüşün benzeri rivayet edilmiştir. Yine Ebû Hureyre’den onun on iki okka olduğu rivayet edilmiştir. Üçüncüsü: O b. iki yüz dinardır, bunu da Hasen demiş ve onu el - Avfi, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Dördüncüsü: O on iki b. dirhem veya b. dinardır, bunu İbn Ebi alha, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Hasen ile Dahhâk’tan da bunun ve bir öncekinin benzeri rivayet edilmiştir. Beşincisi: O yetmiş b. dinardır, bu da İbn Ömer ile Mücâhid’ten rivayet edilmiştir. Altıncısı: Seksen b. dirhem veya yüz rıtıl altındır, bu da Said b. Müseyyeb ile Katâde’den rivayet edilmiştir. Yedincisi: O yedi b. dinardır, bunu da Atâ’, demiştir. Sekizincisi: O sekiz b. miskaldır, bunu da Süddi, demiştir. Dokuzuncusu: O b. miskal altın veya gümüştür, bunu da Kelbî, demiştir. Onuncusu: O bir öküz derisi dolusu altındır, bunu da Ebû Nadre ile Ebû Ubeyde, demişlerdir. On Birincisi: Bir rıtıl altın veya gümüştür, bunu da İbn Enbari nakletmiştir. İkinci görüş: Kantarın belli bir miktarı yoktur. Rebi’ b. Enes: Kantar üst üste yığılmış çok maldır, demiştir. Ebû Ubeyde'den, Araplarca kantarın belli bir miktarı yoktur, dediği rivayet edilmiştir. İbn Cerir Taberî’nin tercihi de budur. İbn Enbari de şöyle demiştir: Bazı dilciler: Kantarın sağlam istif edilmiş mal olduğunu söylemişlerdir. “Kantar” tabiri hakkında da üç görüş vardır: Birincisi: Kat kat edilmiştir, İbn Abbâs: Üç kantar veya dokuz kantardır, demiştir. Ferrâ’’nın görüşü de böyledir. İkincisi: O tekmil edilmiş manasınadır, meselâ bedrün mübeddere, elfün müellefe denildiği gibi. Bu İbn Kuteybe’nin görüşüdür. Üçüncüsü: Darb edilip dinar ve dirhem haline getirilmiş, demektir, bunu da Süddi, demiştir. "Müsevveme” hakkında da üç görüş vardır: Birincisi: Otlayan atlar demektir, bunu el - Avfi, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş; Said b. Cübeyr, bir rivayette Mücâhid, Dahhâk, Süddi, Rebi’ ve Mukâtil, demişlerdir. Sametil haylü ve hiye saimetün denir ki, atlar otladı demektir. Esemtüha ve müsametün ve sevvemtüha, otlayan atlar demektir. Başka yerdeki müsevveme ise savaşta işaretlenen, yani kendisine alâmet vurulan at manasınadır. İkincisi: İşaretli demektir, bunu da İbn Ebi Talha, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir. Katâde de böyle demiş ve Zeccâc da onu tercih etmiştir. Hasen'den de iki görüşün benzeri nakledilmiştir. Alâmetli kelimesinde de üç görüş vardır: Birincisi: Farklı renkle alâmet vurulmuştur, bu Katâde’den rivayet edilmiştir. İkincisi: Dağ vurulmuştur, bu da Müerric’ten rivayet edilmiştir. Üçüncüsü: Alacalı demektir, bunu da İbn Keysan, demiştir. Üçüncü görüş: O güzel demektir, bunu da İkrime ile Mücâhid, demişlerdir. "En’am” ise deve, sığır ve koyundur. Tekili neâmdir, bu cemidir, lâfzından tekili yoktur. Meâb ise dönecek yer, demektir. Bu şeyler bazen iyi niyetle bulundurulur ve kul ondan sevap kazanır. Ancak onlarda ve onlara kötü niyet eşlik ettiği zaman kınanır. |
﴾ 14 ﴿