49

Allah onu İsrâil oğullarına Resul gönderecek. Onlara şöyle diyecek: Size Rabbinizden şöyle bir mucize getirdim: Şüphesiz ben, size çamurdan kuş suretinde bir şey yaparım; ona üflerim; o da Allah'ın izni ile kuş olur. Yine Allah’ın izni ile anadan doğma körü ve baras hastasını iyi ederim. Ve Allah'ın izni ile ölüleri diriltirim. Yediklerinizi ve evlerinizde biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz bunda, eğer inanan kimseler iseniz sizin için elbette bir ibret vardır.

"Resulen":

Zeccâc şöyle demiştir: Mansûb okunmasının iki izahı vardır:

Birincisi: nec’aluhu resulen, demektir. Benim tercihim ise: Veyükellimünnase resulen, demektir.

"Enni ahluku": Çoğunluk feth ile

"enni” okumuş ve onu âyet kelimesinden bedel yapmıştır, sanki kadci’tüküm bienni ahluku leküm, demiş gibi olur. Nâfi ise kesr ile

"inni” okumuştur.

Ebû Ali de şöyle demiştir: İki yoruma da ihtimali vardır:

Birincisi: Cümle başı olmasıdır.

İkincisi: Âyeti, inni ahluku (usavvirü ve ukaddirü) kavli ile tefsir etmiş olur.

İbn Abbâs da şöyle demiştir: Bir çamur aldı, ondan bir yarasa şekli yaptı ve ona üfürdü, baktılar ki, uçuyor. Yarasadan başka bir şey yapmadığı söylenmiştir. İsrâil oğullarının ondan bunu istedikleri de söylenmiştir. Çünkü yarasa acaip yaratılışlı bir kuştur. Ebû Said el - Hudri’den rivayet edildiğine göre onlara: "Ne istiyorsunuz?” dedi. Onlar da: Yarasa, dediler. Ondan yaratılması en zor kuşu istediler, çünkü o tüysüz uçar.

Vehb de şöyle demiştir: Yaptığı şey insanlar ona baktığı sürece uçardı, gözlerinden kaybolunca ölür yere düşerdi. Maksat halkın yaptığı ile Halık’ın yaptığının ayrılması idi. Çoğunluk "feyekune tayren” okumuşlardır. Nâfi ise burada ve Maide suresinde tairen okumuştur.

Ebû Ali de şöyle demiştir: Cumhûrun delili Cenab-ı Allah’ın "keheyetit tayri” kavlidir, orada: Keheyetit tairi, dememiştir. Nâfi kıraatinin izahı da şöyledir: O: Üfürdüğüm veya heykelini yaptığım şey kuş olur, demek istemiştir.

"Ekmeh"te ise dört görüş vardır:

Birincisi: O kör olarak doğandır, bunu Dahhâk, İbn Abbâs’tan, Said de Katâde’den rivayet etmiştir. Yezidi, İbn Kuteybe ve Zeccâc da böyle demişlerdir.

İkincisi: O amadır, bunu İbn Cüreyc, İbn Abbâs’tan, Ma’mer de Katâde’den rivayet etmiştir. Hasen ile Süddi de böyle demişlerdir. Zeccâc da Halil'den, ekmeh’in âmâ doğduğunu, gözlü doğup da sonradan kör olduğunu nakletmiştir.

Üçüncüsü: O gözü iyi görmeyendir, bunu da İkrime demiştir.

Dördüncüsü: O gündüz görüp gece görmeyendir, bunu da Mücâhid ile Dahhâk, demişlerdir.

Abras ise derisinde parlaklık, beyazlık olandır. İsa aleyhisselam zamanında tıp ilmi ileri idi, onlara o türden mucize gösterdi. Ancak tıpta gözsüzü ve abraşı iyi etmek yoktu. Bu da onun doğruluğuna delildi.

Vehb de şöyle demiştir: Bazen Hazret-i İsanın başına bir günde elli bin hasta toplanırdı, onları sadece dua ile tedavi ederdi.

Müfessirler onun dört ölüyü dirilttiğini söylemişlerdir.

İbn Abbâs da şöyle demiştir: O dördün hepsi yaşadılar, çoluk çocukları oldu, ancak Sam b. Nûh yaşamadı.

"Size yediklerinizi haber veririm":

Said b. Cübeyr şöyle demiştir: İsa aleyhisselam onlara yediklerini haber verirdi ve çocuğa:

"Ey delikanlı, ailen sana şöyle şöyle yiyecek hazırladı, ondan bana da yedirir misin?” derdi.

Mücâhid de: Size dün akşam yediklerinizi ve ondan ne sakladığınızı haber veririm, demiştir.

Müfessirler böyle derler, ancak

Katâde: Size gökten inen sofradan ne yediklerinizi ve ondan ne sakladıklarınızı haber veririm, demiştir. Onlara o sofradan yemelerini ve ondan bir şey saklamamalarını söylerdi. Ona hiyanet edince domuza çevrildiler.

49 ﴿