135Ve onlar ki, çirkin bir şey yaptıkları veyahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah’ı hatırlar ve günahlarının bağışlanmasını isterler. Zaten günahları Allah’tan başka kim bağışlar? Ve onlar yaptıkları şeyin üzerinde bilerek ısrar etmezler. "Ve onlar ki, çirkin bir şey yaptıkları zaman": Sebeb-i nüzûlü için üç görüş vardır: Birincisi: Bir kadın Hurmacı Nebhan’a geldi, ondan hurma almak istedi, o da kadına sarılıp onu öptü, sonra da pişman oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e gelip bunu anlattı, bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Atâ’, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir. İkincisi: Bir ensari ile bir Sakifli kardeş oldular, Sakifli Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile bir gazaya çıktı. Ensari Sakiflinin ailesini kontrol ederdi. Bir gün geldi, kadını yıkanmış, saçlan dağınık halde gördü; izin almadan içeri girdi ve onu öpmeğe kalkıştı; kadın da elini yüzüne koydu, adam da elini öptü, sonra da pişman oldu, dönüp gitti. Kadın da: Sübhanallah, emanete hiyanet ettin, Rabbine karşı geldin ve ihtiyacını da göremedin, dedi. Adam yürüyerek dağlara çıktı, günahından Allah’a Tevbe etmek istedi. Sakilli dönünce kadın ona kardeşinin yaptığını anlattı, o da onu aramaya çıktı. Nihayet yerini söylediler, o da yaptığına pişman oldu. Onu secdede buldu: Ben kardeşime hiyanet ettim, diyordu. Ona; Ey filan, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e git, ona günahını sor, belki Allah senin için bir çıkış yolu gösterir, dedi. Adam Medine’ye döndü, bu âyet bunun üzerine indi. Bunu Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş, Mukâtil de zikretmiştir. Üçüncüsü: Müslümanlar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e: "İsrâil oğulları Allah nazarında bizden kıymetli mi idiler? Onlardan biri bir günah işlediği zaman sabahleyin günahlarının kefareti kapısının eşiğine yazılırdı. Bu âyet bunun üzerine indi; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem: "Size bundan daha hayırlısını haber vereyim mi?” dedi, bu âyeti ve öncesini okudu. Bu Atâ’’nın görüşüdür. Bu âyet bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanları mı niteliyor? Yoksa başkalarını mı? Bunda da iki görüş halinde ihtilaf ettiler: Birincisi: Bu, onları niteliyor, bunu da Hasen, demiştir. İkincisi: Bu, başka bir sınıfı niteliyor, bunu da Ebû Süleyman Dımeşkî, demiştir. Fâhişe: Çirkin şeydir, haddini aşan her şey fahiştir. Burada bundan ne murat edildiği hususunda iki görüş vardır: Birincisi: O, zinadır, bunu Cabir b. Zeyd, Süddi ve Mukâtil, demişlerdir. İkincisi: O, bütün büyük günahlardır, bunu da müfessirlerden bir grup demiştir. Bunun arkasından zikredilen "zulüm” hakkında da ihtilaf etmişlerdir; Bir bölük onunla fahişe arasında fark görmeyip: Nefse zulüm de fahişedir, demişlerdir. Bir grup da aralarında fark görmüş; o küçük günahlardır, demişler. "Allah’ı zikrederler": Hakkında iki görüş vardır: Birincisi: O, dille istiğfardır, bunu İbn Mes’ûd, Atâ’ ve diğerleri demiştir. İkincisi: O, kalp ile zikirdir, sonra bunda da beş görüş vardır: Birincisi: O, Allahü teâlâ'ya arz olunmayı zikretmektir, bunu Dahhâk, demiştir. İkincisi: O, kıyamet gününde hesaba çekilmeyi zikretmektir, bunu da Vakıdi, demiştir. Üçüncüsü: Yaptıklarına karşı Allah’ın tehdidini zikretmektir, bunu da İbn Cerir Taberî, demiştir. Dördüncüsü: Allah'ın onları men ettiği şeyleri zikirdir. Beşincisi: Allah’ın bağışlamasını zikirdir. Son iki görüşü Ebû Süleyman Dımeşki beyan etmiştir. Israra gelince: Zeccâc şöyle demiştir: O, bir şey üzerinde durmadır. İbn Fâris de şöyle demiştir: O bir şeye azm edip üzerinde sebat etmektir. Isrardan ne murat edildiği hususunda da müfessirlerin üç görüşü vardır: Birincisi: O günahı düşünüp gerçekleştirmektir, bu Mücâhid'in görüşüdür. İkincisi: O, istiğfar etmeden günah üzerinde sebat etmektir, bunu da Katâde ile İbn İshak, demişlerdir. Üçüncüsü: O günaha istiğfarı terk etmektir, bu da Süddi’nin görüşüdür. "Onlar bilirler” kavlinin üzerinde de üç görüş vardır: Birincisi: Onlar ısrarın zararlı ve onu terk etmenin sürdürmeden daha iyi olduğunu bilirler, bunu İbn Abbâs ile Hasen, demiştir. İkincisi: Allah’ın Tevbe edenin Tevbesini kabul ettiğini bilirler, bunu Mücâhid ile Ebû îmare demişlerdir. Üçüncüsü: Onlar günah işlediklerini bilirler, bunu da Süddi ile Mukâtil, demişlerdir. |
﴾ 135 ﴿