6Yetimleri deneyin: Nikah (evlilik) çağına yaklaştıkları zaman, eğer onlardan rüşdüne erdiklerini sezerseniz, mallarını onlara verin. Onları (mallarını) israf ederek ve büyürler de (ellerinizden alırlar) diye aceleye getirerek yemeyin. Kim zengin ise (yemekten) çekinsin. Kim de fakir ise örfe göre yesin. Onlara mallarını verdiğiniz zaman şahit tutun. Hesap görücü olarak Allah yeter. "Yetimleri deneyin": İniş sebebi şudur: Rifaa adında bir adam öldü, Sabit adında küçük bir çocuk bıraktı; amcası ona veli oldu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi: "Kardeşimin oğlu yetim olarak benim kucağımdadır, onun malından bana ne helaldir ve malını ona ne zaman vereceğim?” dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. Aynısını Mukâtil de zikretmiştir. İbtila denemedir. Ne ile denenecekler? Bunda da üç görüş vardır: Birincisi: Onların akılları denenir, bunu İbn Abbâs, Süddi, Süfyan ve Mukâtil, demişlerdir. İkincisi: Akıllarında ve dinlerinde denenirler, bunu da Hasen ile Katâde, demişlerdir. Mücâhid’ten bu iki görüşün benzeri nakledilmiştir. Üçüncüsü: Akıl ve dinlerinde, mallarını muhafazada denenirler, bunu da Sa’lebî, demiştir. Kadı Ebû Ya’lâ da: Bu denemenin buluğdan önce olacağını söylemiştir. "Nikah çağına yaklaştıkları zaman": Yani kadınları nikah etme çağına demektir. "Fe-in ânestüm": Bilirseniz manasınadır. Esas ânestü: Gördüm, demektir. Rüşd için de dört görüş vardır: Birincisi: dinde salâh ve malı muhafaza etmektir, bunu İbn Abbâs ile Hasen, demişlerdir. İkincisi: Akılda usluluk ve malı korumaktır, bu da İbn Abbâs ile Süddi’den rivayet edilmiştir. Üçüncüsü: O akıldır, bunu da Mücâhid ile Nehaî, demişlerdir. Dördüncüsü: Akıl ve dinde salâhtır, bu da Süddi’den rivayet edilmiştir. Bil ki: Allahü teâlâ yetimlerden kısıtlılığın kaldırılmasını iki şeye bağlamıştır: Buluğ ve rüşt. Velilere de onları denemelerini emretmiştir. Rüşdüne erdikleri anlaşılırsa mallarını onlara teslim etmek velilere vacip olur. Buluğ da beş şeyden biriyle olur, üçünde kadınlarla erkekler ortaktır; onlar da düş azmak, on beş yaşını doldurmak ve kıl bitmektir. İki şey de kadınlara özeldir; bunlar da hayız ile gebeliktir. "O malları israf ederek yemeyin": Velilere hitaptır, İbn Abbâs: Onları haksız yere yemeyin, demiştir. "Bidaren": Bu da malı çocuğun buluğa ermesinden önce yiyip bitirmektir. "Kim zengin ise yemekten çekinsin": Yani kendi malından yesin, yetimin malını yemesin. Ma’rûf: Örfe göre yemede de dört görüş vardır: Birincisi: O ödünç olarak almaktır, bu, Hazret-i Ömer, İbn Abbâs, İbn Cübeyr, Ebû’l - Âliyye, Ubeyde, Ebû Vâil , Mücâhid ve Mukâtil'den rivayet edilmiştir. İkincisi: İsraf etmeden muhtaç olduğu kadar yemektir, bu İbn Abbâs, Hasen, İkrime, Atâ’, Nehaî, Katâde ve Süddi’den rivayet edilmiştir. Üçüncüsü: O yetim için çalıştığı zaman ücretini almaktır. Bu da İbn Abbâs ile Hazret-i Âişe’den rivayet edilmiştir. Ebû Talib ile Mansur’un İmam Ahmed radıyallahu anh’ten rivâyetleri de böyledir. Dördüncüsü: O zaruret anında almaktır, eğer eli bollaşırsa onu geri öder. Eğer bollaşmazsa, ona helaldir, bu da Şa’bî’nin görüşüdür. Âlimler bu âyetin muhkem yahut mensuh olduğunda iki görüş belirterek ihtilaf etmişlerdir: Birincisi: Muhkemdir; bu da Hazret-i Ömer, İbn Abbâs, Hasen, Şa’bî, Ebû’l - Âliyye, Mücâhid, İbn Cübeyr, Nehaî, Katâde ve diğerlerinin görüşleridir. Bunlara göre hükmü şöyledir: Zengine yetimin malından hiçbir şey yemek helâl değildir. Yetecek kadar malı olmayan ve yetimin malına bakmak kendisini geçiminden alıkoyan fakire gelince: örfe göre ve israf etmeden yetecek kadar alması câizdir. Zenginleştiği zaman tazmin edip öder mi? Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Tazmin etmez, işinin ücreti gibi olur, bu da Hasen, Şa’bî, Nehaî, Katâde ve Ahmed b. Hanbel’in görüşleridir. İkincisi: Zengin olduğu zaman tazmin etmesi vaciptir, bu da Hazret-i Ömer ile diğerlerinden rivayet edilmiştir. İbn Abbâs'tan da iki görüşün benzeri nakledilmiştir. İkinci görüş: O: "Mallarınızı aranızda bâtıll sebeplerle yemeyin” (Nisa: 29) âyetiyle mensuhtur. Bu da İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir ki, sahih değildir. "Onlara şahit tutun": Kadı Ebû Ya’lâ: Bu, yetim ve veli için ihtiyattır, vacip değildir, demiştir. Yetim için ihtiyattır; çünkü şahit olursa malı almadığını kolay kolay iddia edemez. Veliye gelince: Emin olduğu meydana çıkar ve yetim malın verildiğini inkâr ettiği zaman yemin etmek mecburiyetinde kalmaz. "Hasîb” üzerinde de üç görüş vardır: Birincisi: O şahit, demektir, bunu İbn Abbâs, Süddi ve Mukâtil, demişlerdir. İkincisi: O yeter, demektir, ahsebeni hazeşşey’ü’den gelir ki, bana yeter, demektir. Şair de şöyle demiştir: Mahallenin çocuğu aç ise onu en iyi yiyeceklere besleriz, Eğer aç değilse, ona her şeyimizle yeteriz. Üçüncüsü: O hesaba çeken, demektir, o zaman celîs, ekil ve şerîb gibi ismi fail manasına gelir, bunu da İbn Kuteybe ile Hattâbî nakletmişlerdir. |
﴾ 6 ﴿