33

(Erkek ve kadından) her biri için ana babanın ve akrabaların bıraktıklarından mirasçılar kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını verin. Şüphesiz Allah her şeye şahittir.

"Veliküllin ce’alna mevâliye": Mevâli: Veliler demektir, onlar da asabe olsun diğerlerinden olsun mirasçılardır. Âyetin manası şöyledir: Her insanın terekesine mirasçı olacak varisler vardır.

Vâlidan ve akrabun’un gramerce merfu okunmasının iki sebebi vardır:

Birincisi: Mübtedanın haberi olmak üzere merfu olması, takdiri şöyledir: Humul validani velakrabune. O zaman cümle

"mimma terek"te tamam olur.

İkincisi: Onun malı terk eden fail olmak üzere merfu olmasıdır ki, bu takdirde: el -Validan humul mevla, demek olur.

"Vellezine akadet eymânüküm":

İbn Kesir, Nah, Ebû Amr ve İbn Âmir, elifle "âkadet” okumuşlar; Âsım, Hamze ve Kisâi de, elifsiz olarak okumuşlardır.

Ebû Ali şöyle demiştir: Kim elifle okursa takdiri şöyle olur: Vellezine

"akadethüm eymanüküm. Kim de elifi atarsa mana: Akadet hilfuhum eymenehum, şeklinde olur. Muzah atmış, muzafunileyhi onun yerine geçirmiş olur.

Onların hakkında üç görüş vardır:

Birincisi: Onlar yeminle mirasçı olanlardır; iki adam birbirleriyle yeminleşirlerdi; hangisi ölürse ötekisi ona mirasçı olurdu. Bu: "Veülül erhami baduhum evla biba’d” kavli ile neshedildi. Bunu İbn Ebi Talha, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Ondan Atıyye de şöyle rivayet etmiştir: Cahiliyede bir adam bir adamın arkasına düşer ona katılır ve ona tabi olurdu. Adam öldüğü zaman mirası ailesinin olurdu. Ona tabi olan da eli boş kalırdı. Bunun üzerine Allahü teâlâ "vellezine âkadet eymanüküm” kavlini indirdi, ona da mirasından verildi. Sonra bunun ardından "veülül erhami baduhum evla liba’d” kavli indi. Onların yeminli mirasçılar olduğunu söyleyenlerden bazıları da Said b. Cübeyr, İkrime ve Katâde’dir.

İkincisi: Onlar Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in kardeş yaptığı kimselerdir. Onlar da Ensar ile muhacirlerdir. Muhacirler akrabalarını değil de ensarı mirasçı bırakırlardı; çünkü Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem onları kardeş etmişti. Bunu Said b. Cübeyr, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Bunu İbn Zeyd de, demiştir.

Üçüncüsü: Onlar cahiliyede başkalarının çocuklarını evlat edinirlerdi. Bu da Said b. Müseyyeb ’in görüşüdür. Birinci görüşün sahipleri şöyle demişlerdir: Yardım ve miras üzere antlaşma yapanların hükmü Enfal'ın sonundaki âyetle neshedildi. İbn Abbâs, Hasen, İkrime, Katâde, Sevri, Evzai, Malik, Ahmed ve Şâfiî böyle demişlerdir.

Ebû Hanife ile arkadaşları ise: Bu hüküm bakidir, ancak akrabalar akideşenlerden ileri tutulmuştur. Bir grup da: Bunun manası: Onlara yardım ve nasihat gibi hisselerini verin, demişlerdir. Bu da İbn Abbâs ile Mücâhid’ten rivayet edilmiştir. Başka bir topluluk şuna kani olmuştur: Cahiliyede antlaşma sadece yardım üzerine yapılırdı, İslâm ise bunu değiştirmedi, onu daha da pekiştirdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Cahiliyede ne gibi antlaşma varsa, İslâm onu daha da "kuvvetlendirmiştir.29

29 - Cübeyr b. Mut’im hadisi, İmam Ahmed, Müsned, 4/83.

Bunun yardım ve destek olduğunu kastetmiştir. Bu da Said b. Cübeyr'in görüşüdür. Bu da âyetin muhkem olduğunu gösterir.

33 ﴿