34

Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler; bu da Allah’ın bazılarını bazılarına üstün kılması ve erkeklerin mallarından kadınların nafakalarını temin etmeleri nedeniyledir. Onun için saliha (iyi) kadınlar itâatkardırlar. Allah kendi haklarını nasıl koruduysa onlar da gıyaben erkeğin (şeref ve namusunu) korurlar. Dik başlılık edeceklerinden korktuğunuz kadınlara gelince, onlara öğüt verin, yataklarda yalnız bırakın. (Yine olmazsa) onları dövün. Eğer size itâat ederlerse, onların aleyhlerine bir yol aramayın. Çünkü Allah çok yücedir, çok büyüktür.

"Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler":

İniş sebebi şeyledir: Bir adam karısına bir tokat attı, kadın Resûlüllah’a şikayet etti, bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Müfessirler bunun Sa’d b. Rebi’ el -Ensari olduğunu zikretmişlerdir.

İbn Abbâs: "Kavvamun": Kadınları hak üzere tedip etmekle görevlidirler, demiştir. Hişam b. Muhammed, babasından:

"Erkekler kadınlar üzerine hakimdirler” kavlinde: Eğer erkeklerse, demiş ve şu beyti okumuştur:

Sen her erkeği erkek mi ve

Gece yanan her ateşi ateş mi sanırsın?

"Bu da Allah’ın, bazılarını bazılarına üstün kılması nedeniyledir": Yani erkekleri kadınlara üstün kılması nedeniyledir. Erkeğin kadından üstün olması; aklının fazlalığı, miras hissesinin daha büyük olması, ganimet, Cuma namazı, cemaat, hilafet, cihad, talakın onun eline verilmesi vs. gibi şeylerledir.

"Ve nafakalarını kendi mallarından temin etmeleriyledir":

İbn Abbâs şöyle demiştir: Yani mehir ve nafakaları ile.

"Salihât” üzerinde de iki görüş vardır:

Birincisi: Kocalarına iyilik eden kadınlardır, bunu İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Hayır işleyenlerdir, bunu da Abdullah b. Mübarek, demiştir,

İbn Abbâs: "Kanitat": Kocalan hakkında Allah’a itâat eden kadınlar;

"gıyaben muhafaza edenler” de: Kocaları yokken muhafaza edenlerdir, demiştir. Atâ’ ile

Katâde de: Kocaları yokken onun malını ve korumaları lâzım gelen kendi nefislerini muhafaza eden kadınlar, demişlerdir.

"Bima hafizallah":

Cumhûr

"Allah” ismini merfu okumuştur, mana da onların kıraatine göre üç türlü olur:

Birincisi: Allah’ın onları muhafaza etmesi sebebiyle, bunu İbn Abbâs, Mücâhid, Atâ’ ve Mukâtil, demişlerdir. İbn Mübarek de Süfyan’dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Allah’ın onları muhafaza edip öyle yapmasıyla.

İkincisi: Allah’ın onların mehirlerini ve lâzım gelen nafakalarını koruması iledir, bunu da Zeccâc, demiştir.

Üçüncüsü: Bunun manası şöyledir: Görünmeyeni Allah’ın emrinin korunduğu şeyle muhafaza edenlerdir. Bunu Zeccâc nakletmiştir. Ebû Cafer de Allah ismini mensûb okumuştur, mana da: Allah’ın onları kendi taatinde koruması iledir.

"Dik başlılık etmelerinden korktuğunuz kadınlara gelince":

Bu korku hakkında iki görüş vardır:

Birincisi: O, bilmek manasınadır, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Dik başlılığın görünen işaretleri dolayısıyla zannetmek manasınadır, bunu Ferrâ’, demiş ve delil olarak da şu mısraı okumuştur:

Ey Sellam, beni ayıplayacağından korkmadım (bunu zannetmedim).

İbn Kuteybe şöyle demiştir: Nüşuz: kadının kocasından nefret etmesidir: Neşezetil meı’etü alâ zevcihe ve neşesat denir ki, ondan nefret etti ve yanında kalmaktan rahatsız oldu, demektir. Nüşuzun aslı: Rahatsız olmaktır.

Zeccâc da: Aslı neşzden gelir ki, yüksek yer manasınadır, demiştir.

"Onlara öğüt verin":

İmam Halil şöyle demiştir: Öğüt: Kalbi heyecana getirecek şeyle hayrı hatırlatmaktır.

Hasen de şöyle demiştir: Ona dili ile öğüt verir; eğer kabul etmezse, yatağını terk eder.

Yatağını terk etme konusunda da dört ayrı görüş belirtmişlerdir:

Birincisi: O, cimaı terk etmektir, bunu Said b. Cübeyr, İbn Ebi Talha ve el - Avf, İbn Abbâs’tan rivayet etmişlerdir. İbn Cübeyr ile Mukâtil de böyle, demişlerdir.

İkincisi: Onu terk etmektir, cimaı terk etmek değildir, bunu da Ebudduha, İbn Abbâs’tan, Husayf da İkrime'den rivayet etmiştir. Süddi ile Sevri de böyle demişlerdir.

Üçüncüsü: Yatakta kötü konuşmaktır; bu da İbn Abbâs, Hasen ve İkrime’den rivayet edilmiştir. Bu durumda mana: Onlara yatakta kötü konuşun, demek olur.

Dördüncüsü: O döşeğini ve yatağım terk etmektir; bu da Hasen, Şa’bî, Nehaî, Muksim ve Katâde'den rivayet edilmiştir.

İbn Abbâs şöyle demiştir: Onu yatakta terk et, eğer kabul ederse ne a’lâ, yoksa Allah sana onu yaralamadan dövmeye izin vermiştir.

Bir grup ilim adamı da şöyle demiştir: Âyet tertip üzeredir: Dik başlılık korkusu halinde öğüt vermek, dik başlılık görüldüğü zaman yatağını terk etmek, bunu tekrar ettiği ve ısrar ettiği takdirde de onu dövmek. Henüz dik başlılığın başında dövmek câiz değildir.

Kadı Ebû Ya’lâ: İmam Ahmed’in mezhebi de böyledir, demiştir: İmam Şâfiî de: Daha dik başlılığın başında dövmek câizdir, demiştir.

"Eğer size itâat ederlerse": Yani yatakta,

"onların aleyhlerine bir yol aramayın": Onu rahatsız etmek için bahaneler uydurmayın, demektir.

Süfyan b. Uyeyne de: Seni sevmeye zorlama, çünkü kalbi onun elinde değildir, demiştir.

İbn Cerir de mana şöyledir, demiştir: Çeşitli bahaneler ileri sürerek bedenleri ve malları hususunda size helâl olmayan bir yol aramayın. Bu da ona: Sen beni sevmiyorsun, deyip de onu dövmek veya ona eziyet etmek gibi şeylerdir.

Şüphesiz Allah çok yücedir (aliyy), çok büyüktür (kebirdir):

Ebû Süleyman Dımeşki şöyle demiştir: Eşlerinize zulmetmeyin, sonra Allah onların intikamını sizden alır.

Hattâbî de şöyle demiştir: Kebir: Celal (azamet) sıfatı ile muttasıl’, şanı yüce, büyüklüğünün yanında bütün büyükler küçük kalır, demektir. Şöyle de denilmiştir: O mahluklarına benzemekten yücedir.

34 ﴿