112

Kim de bir hata veyahut bir günah kazanır, sonra da onu bir suçsuzun üzerine atarsa gerçekten bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.

"Kim bir hata veyahut bir günah kazanırsa": Ulemanın büyük çoğunluğu bu âyetin Tu’me b. Ubeyrık kıssası ile ilgili olarak indiğinde müttefiktirler.

Dahhâk, İbn Abbâs’tan bunun Hazret-i Âişe’ye iftira atan Abdullah b. Übey b. Selul hakkında indiğini rivayet etmiştir.

"Hatieten ev ismen": Bunda da dört görüş vardır:

Birincisi:

"Hatîe” hırsızın yalan yeminidir,

"ism” de zırhtçalması ve Yahudi’nin üzerine atmasıdır. Bunu da İbn Saib, demiştir.

İkincisi:

"Hatie” günahla ilgili şeydir,

"ism” de suçsuza iftira etmesidir. Bunu da Mukâtil, demiştir.

Üçüncüsü:

"Hatie” bazen kasıtlı olur, bazen de yanlışlıkla olur,

"ism” ise hep kasıtlı olur. Bunu da İbn Cerir ile Ebû Süleyman Dımeşki, demişlerdir.

Zeccâc da şöyle nakletmiştir: Hatie, günahı kaldırılan yanlışlıkla adam öldürme gibi şeydir (hata).

Dördüncüsü: Allahü teâlâ bazı masiyetlere hatie, bazılarına da ism ismini vermekle şunu bildirmiştir ki, kim bu iki ismin altına girer, bir şey yapar da sonra da onu bir suçsuzun üzerine atarsa, bühtan etmiş olur. Bunu da Zeccâc, demiştir.

"Sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa": Yani yaptığı cinâyeti bir suçsuzun üzerine yıkarsa, demektir.

Eğer:

"Hatîe ve ism ikilidir, sonradan nasıl (tekil zamirle) bihi demiştir?” denilirse, buna dört türlü cevap verilir:

Birincisi: Şöyle demek istemiştir: Sonra o ikisini bir suçsuzun üzerine atarsa. İsm demekle hatie kelimesini tekrara gerek kalmamıştır. Meselâ:

"İnfaddu ileyha” kavli gibi ki, bundan özellikle ticareti zikretmiş, mana ise ticaret ve eğlence, demektir.

İkincisi: “He” zamiri kazanca râcîdir, "kazanırsa” kelimesi kazanca delalet edince onun yerine zamir kullanmıştır.

Üçüncüsü: He hatie ve ism’in manasına râcîdir, sanki "Kim bir günah kazanır da sonra onu bir suçsuza atarsa, demiş gibidir. Bu görüşleri İbn Enbari, zikretmiştir.

Dördüncüsü: “He” zamiri özellikle ism’e râcîdir, bunu İbn Cerir Taberî demiştir.

Hırsızın iftira ettiği suçsuzdan kimin kasdedildiği hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O, Yahudi idi, bunu da İbn Abbâs, İkrime, İbn Sîrin, Katâde ve İbn Zeyd demişlerdir. İkrime ile Katede, isminin: Zeyd b. Sümeyr olduğunu demişlerdir.

İkincisi: O Müslüman idi, bunu da İbn Abbâs, Katâde b. Numan, Süddi ve Mukâtil, demişlerdir. Bu müslümanın da kim olduğunda ihtilaf etmişlerdir:

Dahhâk, İbn Abbâs’tan onun İbn Übey’in iftira attığı Hazret! Âişe olduğunu rivayet etmiştir.

Katâde b. Numan da: O Lebid b. Sehl'dir, demiştir.

Süddi ile Mukâtil de; O, Ebû Müleyl en - Ensaridir, demişlerdir. Bühtan ise, büyüklüğünden dolayı insanı şaşırtan (kuyruklu) yalandır. Bühiterrecülü denir ki: Adam şaştı, demektir.

İbn Saib de şöyle demiştir: Suçsuza iftira etmekle bühtan yüklenmiş, yalan yemin etmekle de açık bir günah yüklenmiştir.

112 ﴿