114Onların birçok fısıldaşmalarında hayır yoktur. Ancak kim bir sadaka vermeyi veya bir iyilik etmeyi veyahut insanların arasını düzeltmeyi emrederse, onunki müstesnadır. Kim bunu Allah rızasını aradığı için yaparsa, yakında biz ona büyük bir mükafat vereceğiz. "Onların birçok fısıldaşmalarında hayır yoktur": İbn Abbâs: Onlar Tu’me’nin kavmidir, demiştir. Mukâtil de: Hepsi Yahudi’dir ve Tu’me’nin durumu hakkında fısıldaşmışlardır, demiştir. Mücâhid de: O, bütün insanların fısıldaşmaları için geneldir, demiştir. Zeccâc da şöyle demiştir: Necvanın manası: Bir topluluğun veya iki kişinin gizli veya açık olarak bir tarafa çekilmesidir. Necevtüşşey’e lügatte: Bir şeyi ayırıp bir tarafa atmaktır. Necevtülcilde denir ki: Devenin veya başkasının derisini yüzüp çıkardım, demektir. Şair de şöyle demiştir: O ikisine: Onun derisini çıkarıp alın; Onun hörgücü ve iki kürek arası size yeter, dedim. Necevtü fülanen denir ki: Ağzını kokladım, demektir. Şair de şöyle demiştir: Mücalid’in ağzını kokladım, onun Çok eskiden ölmüş murdar köpek gibi koktuğunu gördüm. Bütün bunların aslı necve’den gelir ki, yüksek yer demektir. Şair de seli anlatırkan şöyle demiştir: Tepeye çıkanla düzlükte duran, Evine çekilenle açık araziye çıkan birdir (sel her tarafı kaplamıştır). Onların fısıldaşmalarından maksat da kendi aralarında uydurdukları sözdür. "Ancak sadaka emredeninki müstesna": Bunun manasının: Sadaka vermeyi emredenin fısıldaması müstesnadır, şeklinde olması câizdir. İstisna-i munkatı olması da câizdir ki, mana: Ancak sadaka emreden müstesnadır ki, onların fısıldaşmalarında hayır vardır, demek olur. "Sadaka emretmek” de: Ona teşvik etmektir. "İyilik (ma’ruf)": Üzerinde de iki görüş vardır: Birincisi: O farzdır, İbn Abbâs ile Mukâtil’den rivayet edilmiştir. İkincisi: O bütün iyi işler için geneldir. Bu da Kadı Ebû Ya’lâ ile Ebû Süleyman Dımeşki’nin tercihleridir. |
﴾ 114 ﴿