158

Bilakis onu Allah kendi katına kaldırdı. Allah mutlak galip, ince hikmet sahibidir.

"Mesih'i öldürdük demeleri sebebiyle":

Zeccâc şöyle demiştir: Onu öldürmedikleri halde öldürdük diyerek itiraf ettikleri için öldürmüş gibi azap edilecekler. Çünkü onlar, öldürdükleri kimseyi, Peygamber olarak öldürdüler.

"Allah’ın Resul’ü": kavlinde de iki görüş vardır:

Birincisi: Bu, Yahudilerin sözlerindendir, o zaman mana: İddialarına göre o, Allah’ın Resul’üdür.

İkincisi: O, Allah’ın sözüdür, o zaman da mana, onlardan hikaye etme (aktarma) şeklinde ölür.

"Ancak (maktul) onlara karıştırıldı": Yani bir benzerini öldürdüler.

Ona benzeyen kimse hakkında da iki görüş vardır:

Birincisi: O, Allahü teâlâ’nın Yahudilerden öldürülmesini istediği biridir. Ebû Salih, İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmiştir: Yahudiler İsa’yı öldürmeye karar verince, Cebrâil onu bir kulübeye soktu, duvarda küçük bir dolap vardı. Arkasından bir adam girdi. Allah onu İsa'ya benzetti. Arkadaşlarının yanına çıkınca onu İsa zannederek öldürdüler. Sonra da onu astılar. Mukâtil ile Ebû Süleyman böyle, demişlerdir.

İkincisi: O; Hazret-i İsa’nın arkadaşlarından biridir, Said b. Müseyyeb , İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmiştir: Allahü teâlâ İsa’yı göğe kaldırmak isteyince, İsa arkadaşlarına çıktı:

"Hanginiz bana benzemek ve benim yerime öldürülmek ister ki, cennette benim derecemde olsun?” dedi. Bir genç kalktı: Ben, dedi. Ona: Otur, dedi, sonra da sözünü ona tekrar etti; genç yine kalktı, İsa: Otur, dedi. Sonra sözünü yine tekrar etti, genç yine: Ben, dedi. O da. Peki, öyleyse sen, dedi. Hazret-i İsa’nın kılığına girdi, İsa da göğe kaldırıldı. Yahudiler geldiler, o adamı yakalayıp öldürdüler, sonra da onu astılar. Bu görüş; Vehb b. Münebbih, Katâde ve Süddi’ye aittir.

"Onun hakkında ihtilaf edenler":

İhtilaf edenler hususunda iki görüş vardır:

Birincisi: Onlar Yahudilerdir.

Buna göre "fihi"deki “He” zamiri hakkında da iki görüş vardır.

Birincisi: O, onun öldürülmesine râcîdir ki, onu öldürüp öldürmediklerinde ihtilaf ettiler.

Bu hususta ihtilaf sebeplerinde de iki görüş vardır:

Birincisi: Onlar Hazret-i İsa'ya benzeyen kişiyi öldürdükleri zaman ona sadece başı benzetilmişti, cesedi benzetilmemişti, bunun üzerine: Yüzü İsa’nın yüzü, ceset başkasının cesedi, dediler. Bunu da İbn Saib, demiştir.

İkincisi: Onlar:

"Eğer bu, İsa ise, o adam nerede? Eğer o adam ise, İsa nerede?” dediler. Bu da Süddi’nin görüşüdür.

İkincisi:

"He” zamiri Hazret-i İsa’ya râcîdir. O konuda ihtilaf etmeleri de kiminin o veled-i zinadır, kiminin de, sihirbazdır, demeleridir.

İkincisi: İhtilaf edenler Hıristiyanlardır.

Buna göre de "fihi"deki “He” zamirinde de iki görüş vardır:

Birincisi: O, öldürülmesine râcîdir, öldürüldü mü yoksa değil mi?

İkincisi: Ona râcîdir; o İlâh mıdır değil midir?

"Minhu"nun hesinde ise iki görüş vardır:

Birincisi: O, onun öldürülmesine râcîdir.

İkincisi: Bizzat ona râcîdir; o İlâh mıdır? Yoksa veled-i zina mıdır? Yoksa büyücü müdür?

"Malehüm bihi min ilmin illettibaaz zanni":

Zeccâc şöyle demiştir: O, birinciden (ilimden) istisna değildir,

Mana da şöyledir: Onların bir bilgileri yoktur, ancak onlar zanna tabi olurlar. Eğer merfu olursa, onların bilgileri zanna tabi olmaktır şeklinde olur. Nitekim Araplar: Senin selamın dayaktır, derler.

"Vema kateluhu":

"He” zamirinde üç görüş vardır:

Birincisi: O zanna râcîdir;

Mana da şöyledir: Zanlarını kesin olarak öldürmediler. Bu da İbn Abbâs’ın görüşüdür.

İkincisi: O ilme râcîdir, yani: Onu bilmeyi kesin olarak öldürmediler. Görüş ve konuşma için: Onu kesin olarak öldürdüm ve onu bilerek öldürdüm, dersin. Bu da Ferrâ’ ile İbn Kuteybe'nin görüşüdür.

İbn Kuteybe şöyle de demiştir: Bunun aslı şudur: Bir şeyi öldürmek onu ezmek, tepelemek ve yenmekle olur. Demek istiyor ki: Mesih’i öldürme bilgileri kavranılan bir bilgi değildi, ancak bir zan idi.

Üçüncüsü: O, İsa'ya râcîdir, bu takdirde mana şöyle olur: İsa’yı gerçekten öldürmediler. Bu da Hasen Basri’nin görüşüdür.

İbn Enbari de şöyle demiştir: Yakin kelimesi mana bakımından daha sonradır, takdiri şöyledir: Onu öldürmediler, bilakis Allah onu yakinen (kesinlikle) kendisine kaldırdı.

158 ﴿