71Fitne olmayacak sandılar. Kör ve sağır oldular. Sonra Allah Tevbelerini kabul etti. Sonra içlerinden çokları yine kör ve sağır oldular. Allah yaptıklarını hakkıyle görmektedir. "Ve hasibu enla tekune fitnetün": İbn Kesir, Nâfi, Âsım ve İbn Âmir, nasb ile: "Tekune"; Ebû Amr, Hamze ve Kisâi de, ref ile: "Tekunu” okumuşlardır. "Fitnetün"ün merfu olmasında ise ihtilaf etmemişlerdir. Mekki b. Ebû Talib şöyle demiştir: Kim merfu okursa, "en"i sakileden muhaffefe kılmış olur ve yanında da "he” zamirini gizler ve "hasibu"yu da "eykanu” (kesin bildiler) manasına alır. Çünkü "en” tekit içindir. Tekit ise ancak yakîn ile câiz olur. Takdiri şöyledir: Fitne olmaz bildiler. Kim de nasb ederse, "en"i fi’li nasb eden edat kabul eder, "hasibu"yu da zannettiler manasına alır. Eğer "en"den önce şüpheye uygun olmayan bir fiil olsa idi, sakileden tahfif edilmiş olmaktan başkası câiz olmaz ve onunla fiil de mensûb olmazdı, tıpkı: "Efela yeravne ella yerciu ileyhim” (Taha: 89); "ve alime en sekunu” (Müzzemmil: 20) gibi. Ebû Ali şöyle demiştir: Fiiller üçtür: Fiil vardır sebat ve istikran gösterir, meselâ ilim ve tayakkun gibi. Fiil vardır, sebat ve istikrarın aksini gösterir. Fiil de vardır, bir defa ona, bir defa da buna çeker. Manası bilmek olan fiilden sonra şeddeli "enne” gelir. Çünkü onun manası bir şeyin sabit ve kararlı olmasıdır; meselâ: "Ve yalemune ennallahe huvel hakkul mubin” (Nûr: 25); "elem yalem biennallahe yera” (Alak: 14) gibi. Tamah etmek, korkmak ve umut etmek gibi sebat ve istikrardan başka fiiller ise, ondan sonra enneden tahfif edilmiş "en” gelebilir; meselâ, "fein hiftüm enla yukima hududallahi” (Bakara: 229); "tehafune en yetehattafekümunnasu” (Enfal: 26); "fehaşiyna en yurhikahuma” (Kehf: 80); "atmau en yağfireli” (Şuara: 82) gibi. Hasibtü ve zanentü gibi her iki hal arasında gelip giden fiilleri ise, bir seferinde ilim manasına almak, bir seferinde de umut ve reca manasına almak da câizdir. "Ve hasibu enlatekune fitnetün "de her iki kıraat da câizdir, Kur’ân da onunla inmiştir. Mensûb okuyanlara başka misaller de şunlardır: "Em hasibellezinecterehusseyyiati en necalehüm” (Casiye: 21); "em hasibellezine yamelnuesseyyiati en yesbikuna” (Ankebut: 4); "ehasibennasü en yutreku". (Ankebut: 2) Merfu okuyanlara başka misaller de şunlardır: "Eyahsebune ennema nümiddühüm” (Mü’minun: 55); "em yahsebune enna lanesmau sirrehüm". (Zuhruf: 80) İbn Abbâs da şöyle demiştir: Peygamberleri öldürmek ve onları yalanlamakla Allah’ın kendilerine azap etmeyeceğini ve onları belâya çarptırmayacağını zannettiler. "Kör ve sağır oldular": Zeccâc şöyle demiştir: Bu da aynı şekilde tevil edilir: Onlar işittikleri ve gördükleri mucizelerle amel etmediler, o yüzden kör ve sağır gibi oldular. "Sonra Allah Tevbelerini kabul etti": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Belâ onlardan kaldırıldı, bunu da Mukâtil, demiştir. Başkası da: Bu, onların düşmanlara karşı zaferidir, bu da: "Sonra onlara karşı size tekrar zafer verdik” (İsra: 6) âyetinde zikredilmiştir. İkincisi: Tevbelerini kabul etti’nin manası şudur: Onlara Muhammed’i gönderdi; o da onlara iman edip tasdik ettikleri takdirde Allah'ın Tevbelerini kabul edeceğini öğretti. Bunu da Zeccâc, demiştir. "Sonra yine kör ve sağır oldular": Kavlinde de iki görüş vardır: Birincisi: Belâ kaldırıldıktan sonra Tevbe etmediler, bunu Mukâtil, demiştir. İkincisi: Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in gönderilmesinden sonra iman etmediler, bunu da Zeccâc, demiştir. "İçlerinden çoğu": Yani içlerinden çoğu kör ve sağır oldu, demektir, tıpkı: Caeni kavmüke ekserühüm (kavminin çoğu bana geldi) kavlinde olduğu gibi. İbn Enbari şöyle demiştir: Bu âyet, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem gönderilmeden önce küfür üzere olan bir kavim hakkında indi. O gönderilince zulüm ve kıskançlıklarından dolayı onu yalanladılar. Bu fî’lin onları helak edeceğini ve canlarına okuyacağını takdir edemediler. Allahü teâlâ da: "Fitne kopmayacağını zannettiler": Yani küfürde ısrarlarının onları fitneye düşürmeyeceğini zannettiler; haktan uzaklaşmakla da kör ve sağır oldular (basiretleri bağlandı) dedi. "Sonra Allah Tevbelerini kabul etti": Yani Tevbe etmeseler de Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i göndermekle onları Tevbe ile yüz yüze getirdi. Muhammed ile hakkın açıklanmasından sonra içlerinden çoğu yine kör ve sağır oldular. İkinci gruptan çokları demesi, içlerinden bazılarının Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e muhalefet etmemelerinden dolayıdır. |
﴾ 71 ﴿