146

Yahudilere de bütün tırnaklıları haram ettik. Sığırdan ve koyundan da iç yağlarını (haram ettik). Ancak bu ikinin sırtlarına veya bağırsaklarına yapışan veyahut kemiğe karışan müstesnadır. Onları zulümlerinden dolayı böyle cezalandırdık. Ve bizler elbette doğrularız.

"Ve alellezine hadu harremna külle zi zufur":

Hasen ile A’meş fenin sükunu ile: "Zufr” okumuşlardır. Bu yasaklama deneme ve azap yasaklaması idi.

"Tırnaklı"larda üç görüş vardır:

Birincisi: Deve, devekuşu, kaz ve ördek gibi parmakları açık olmayanlardır, bunu da İbn Abbâs, İbn Cübeyr, Mücâhid, Katâde ve Süddi, demişlerdir.

İkincisi: Yalnız devedir, bunu da İbn Zeyd, demiştir.

Üçüncüsü: Toynaklı bütün hayvanlar ve pençeli bütün kuşlardır, bunu da İbn Kuteybe, demiştir. Ve: Toynağa tırnak denmesi istiare yolu iledir. Araplar toynakları ve tırnakları istiare yoluyla ayak yerine kullanırlar.

Şu beyti örnek getirmişlerdir:

Onu önleyeceğim yahut onu öyle bir krala

Havale edeceğim ki, tırnakları çatlamamıştır (yalınayak değildir).

Tırnaklardan ayaklarını kasdetmiştir. Çünkü toynak ancak koyunlarda ve sığırlarda olur,

İbn Enbari de şöyle demiştir: Burada zufr insanın tırnağı gibi kabul edilmiştir.

Bunda da üç lügat vardır: En üstünü: Zufr’dur. Zufr ve uzfur de, denilir. Şair de şöyle demiştir:

Görmedin mi ölüm geçenlere yetişti;

Geriye kanadı veya tırnağı olan kalmadı (uçan kaçan elinden kurtulmadı).

Bir başkası da şöyle demiştir:

Benim düşmana karşı dişim de tırnağım da vardı;

Şimdi ise ne dişimden ne de tırnağımdan korkuyorlar.

Bir başkası da şöyle demiştir:

İlk lokması boğazından geçtiği zaman

İkincisi ile aralarında ancak tırnak kadar bir mesafe vardır (durmadan tıkıştırır).

Sığır ile kolunun yağlarına gelince, bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Haram edilen sadece iç yağıdır, bunu da Katâde, demiştir.

İkincisi: İç yağları ile böbrek yağlarıdır, bunu da Süddi ile İbn Zeyd, demişlerdir.

Üçüncüsü: Kemiğe karışmamış ve kemik üzerinde olmayanın dışındaki bütün yağlardır. Bunu da İbn Cüreyc, demiştir.

"Sırtlarına yapışan dışında":

Bunda üç görüş vardır:

Birincisi: O, sırta yapışan yağlardır, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Kuyruk yağlarıdır, bunu da Ebû Salih ile Süddi, demişlerdir.

Üçüncüsü: Sırta ve yana içeriden yapışan yağlardır. Bunu da Katâde, demiştir.

Havaya’ya gelince: Bunda da müfessirlerin manaları biribirine yakın görüşleri vardır.

İbn Abbâs, Hasen, İbn Cübeyr, Mücâhid, Katâde, Süddi ve İbn Kuteybe: Onlar mumbarlardır, demişlerdir.

İbn Zeyd de: Onlar bağırsağı içinde bulunduran yağlı organlardır, demişlerdir.

Ferrâ’ da: Onlar çözlük ve bağırsaklardır, demiştir.

Esmaî de: İç organlardır demiştir. Havaya’nın tekili: Haviya, haviye ve haviyyedir. Şair (Hazret-i Ali) de şöyle demiştir:

Onları öldürüyorum, Muaviye’yi ise göremiyorum,

O patlak gözlü, şişko karınlıyı.

Başkası da şöyle demiştir:

Hububatın onun bağırsaklarındaki guruldaması,

Yılanların fısıldaması veyahut akreplerin ses çıkarması gibidir.

Ebû Ubeyde de şöyle demiştir: Havaya: Karnın ihtiva ettiği yuvarlak kısmıdır (göbektir).

Zeccâc da şöyle demiştir: Havaya: Bağırsakların ihtiva ettiği her şeyin adıdır.

İbn Cerir Taberî de:

Havaya: Karnın ihtiva ettiği toplu ve yuvarlak şeylerdir ki, bağırsaklar ve çözlerdir. Onlara merabıd denir ki, bağırsaklar da onun içindedir, demiştir.

"Veya kemiğe karışan":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O karın ve kuyruk yağlarıdır, çünkü bu ikisi kemik üzerindedir, bunu da Süddi, demiştir.

İkincisi: Ayaklarda, yanda, başta, gözlerde ve kulaklarda olan bütün yağlardır. Bunu da İbn Cüreyc, demiştir. O iki hayvanın sırtlarına yapışan yağlar, istisna edilerek helâl kılınmıştır ki, bunda da ittifak etmişlerdir.

Bağırsaklara yapışan veya kemiğe karışana gelince, bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O, istisnaya dahildir ki, mubahtır,

Mana da şöyledir: Bağırsaklara bağlı olan ve kemiğe karışan yağlar onlara mubah kılınmıştır. Bu da çoğunluğun görüşüdür.

İkincisi: Bu, istisna edilenlere değil, haram edilenlere atfedilmiştir,

Mana da şöyledir: Onlara bu iki hayvanın yağları veya bağırsakları veyahut kemiğe karışan haram edilmiştir, ancak sırta yapışan hariç; çünkü o haram edilmemiştir. Bunu da Zeccâc, demiştir. Burada zikredilen

"ev” edatı ise,

"asimen evkefura” (Dehr: 24) kavlinde olduğu gibi, vav manasınadır.

"Bununla onları cezalandırdık": Yani bu yasak, onların haksızlıklarına karşı onlar için bir cezadır.

Onların haksızlığı üzerinde de iki görüş vardır:

Birincisi: O, peygamberleri öldürmeleri ve faiz yemeleridir.

İkincisi: O, helâl kılmanı haram etmeleridir.

146 ﴿