152Yetim malına, en güzeli dışında, erginliğine varıncaya kadar yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz hiç kimseye gücünün yetmediğini teklif etmeyiz. Söz söylediğiniz zaman adil olun, ister ki, akraba olsun. Allah'ın sözünü yerine getirin. İşte Allah size bunları tavsiye etti ki, öğüt alasınız diye. "Yetim malına, en güzeli dışında, erginliğine varıncaya kadar yaklaşmayın": Özellikle yetim malından bahsedilmesi; ona riayet edenlerin azlığı ve sahibinin zayıflığından dolayı ona tamah edenlerin çok olmasından dolayıdır. "En güzeli dışında": Bunda da dört görüş vardır: Birincisi: O, ıslah eden vasinin, malı ihtiyaç halinde usulü dairesinde yemesidir. Bunu da İbn Abbâs ile İbn Zeyd, demişlerdir. İkincisi: Onda ticaret etmektir, bunu da Said b. Cübeyr, Mücâhid, Dahhâk ve Süddi, demişlerdir. Üçüncüsü: Onu teslim anma kadar muhafaza etmektir, bunu da İbn Saib, demiştir. Dördüncüsü: Onu muhafaza etmek ve çalıştırmaktır, bunu da Zeccâc, demiştir. Ve şöyle demiştir: "Hatta” edatı manaya göre denilmiştir, Mana da şöyledir: Yetim erginliğine varıncaya kadar malını onun adına muhafaza edin; erginliğine vardığı zaman da ona teslim edin. Âyette geçen "eşüdd": Gençlik ve kuvvetinin güçlenmesi ve yaşın kemale ermesidir. İbn Kuteybe: Âyetin manası: Yetişip de erkeklik çağına erinceye kadar, demiştir, iyice kemale erip de düşmeye başlamadan öncesine: Belağa eşüddehu denir. Ebû Ubeyde şöyle demiştir: Eşüdd kelimesinin kendi kökünden tekili yoktur, eğer zorlanırlarsa, dabb kalıbında şedd derler, cem’i de edubb (eşüdd)ür. İbn Enbari de şöyle demiştir: Basra ekolünden bir grup dilci: Eşüdd’ün tekili, şinin zammesiyle: Şüd’dür, demişler. Bazı Basralılar da: Eşüdd’ün tekili; Şiddet’tir, demişlerdir, tıpkı: Nimet ve en’üm, gibi. Bazı dilciler de: Eşüd’ün tekili yoktur, demişlerdir. Müfessirlerin eşüd üzerinde sekiz görüşleri vardır: Birincisi: Otuz üç yaşıdır, bunu İbn Cübeyr, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. İkincisi: On sekiz ilâ otuz yaş arasıdır, bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs’tan demiştir. Üçüncüsü: Kırk yıldır, bu da Hazret-i Âişe radıyallahu anha’dan rivayet edilmiştir. Dördüncüsü: On sekiz yaşıdır, bunu da Said b. Cübeyr ile Mukâtil, demişlerdir. Beşincisi: Yirmi beş yıldır, bunu da İkrime, demiştir. Altıncısı: Otuz dört yaşıdır, bunu da Süfyan Sevri, demiştir. Yedincisi: Otuz yaşıdır, bunu da Süddi, demiştir. Ve şöyle demiştir: Bu Âyetten sonra: "Evlenme yaşına varınca” (Nisa: 6) âyeti gelmiştir ki, mensuh olduğuna işaret eder gibidir. Sekizincisi: Aklı başına gelmektir, bunu da Zeyd b. Eslem, Şa’bî, Yahya b. Yamur, Rebia ve Malik b. Enes, demişlerdir. Doğru olan da budur. Bundan önce görüşlerini naklettiklerimizin bu âyeti böyle tefsir ettiklerini zannetmiyorum; ancak tefsirleri toplayanlar, bu görüşleri Allahü teâlâ’nın: "Ve lemma beleğa eşüddehu” (Yûsuf: 22 ve Kasas: 14) kavlinin tefsirini buraya naklettiklerini sanıyorum. Oradaki, erginliğin sonudur, buradaki ise başıdır. Bu onun gibi değildir. İbn Cerir de şöyle demiştir: Kelâmda söylenmeyen kısım vardır, belli olduğu için atılmıştır, çünkü Mana şöyledir: Erginliğine varmaya kadar ona yaklaşmayın, erginliğine varır da ondan akıllılık hissederseniz, ona malını verin. Mûsannif şöyle demiştir: Eğer görülenden bu âyette görüleni kasdederse doğru değildir; akıllılığın sezilmesi ve malın teslimi konusunda başka bir Âyetten istifade edilmiştir. Başka yerde mukayyed olan bu âyette mutlak zikredilmiş; mutlak mukayyede hamledilmiştir. "Ölçüyü tam yapın": Yani eksik yapmayın, demektir. "Vel-mizan": Terazi ile tartılam da demektir. Kıst ise: Adalet manasınadır. "Hiç kimseye gücünün yetmediğini teklif etmeyiz": Yani kaldıramayacağı ve zorlanacağı şeyi demektir. Kadı Ebû Ya’lâ da şöyle demiştir: Ölçü ile tartıda belirsizliği en aza indirmek mümkün olmadığından araştırmakla mükellef kılınmışız, yoksa farkı sıfıra indirmekle değil (o zaman hassas ölçü ve tartı aletleri olmadığını söylemek istiyor. Mütercim). "Söylediğiniz zaman adil olun": Yani konuştuğunuz veya şahitlik ettiğiniz zaman, hakkı söyleyin, ister ki, lehine veya aleyhine şahitlik ettiğiniz akraba olsun. Allah’ın sözü ise: Halkına emredip tavsiye ettiği şeyler ile insanın adak vs. ile kendine vacip kıldığı şeylerdir. "Zaliküm vassaküm bihi lealleküm tezekkerun” (Allah bunları tavsiye ediyor, ki, öğüt alasınız diye): Yani öğüt alıp tutmanız için. İbn Kesir ile Ebû Amr: En’am: 153’te "tezekkerun", En’am: 126’da "yezzekkerun", Meryem 67’de: Yezzekkerül insanu", Furkan: 62’de "En yezzekkere", İsra: 41’de "liyezzekkeru", hepsini şeddeli okumuşlardır. Nâfi', Ebû Bekir de-Âsım’dan naklen - İbn Âmir, bunların hepsini şeddeli, ancak Meryem: 67’de "evela yezzekkerülinsan’ı şeddesiz okumuşlardır. Hafs da Âsım’dan Kur’ân'ın her yerinde zail şeddesiz olarak "yezkürun” okumuştur. Hamze ile Kisâi de, ye ile olunca şeddeli "yezzekkerun", te ile olunca da şeddesiz (tezkürun) okumuşlardır. |
﴾ 152 ﴿