154

Sonra Mûsa’ya o kitabı iyilik edene (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için bir hidayet ve rahmet olarak verdik ki, Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler.

"Sonra Mûsa’ya o kitabı verdik (sümme ateyna Musel kitabe)":

Zeccâc şöyle demiştir: "Sümme” edatı okumanın manasına atıf içindir,

Mana da şöyledir: Ütülü ma harreme rabbüküm sümmetlü aleyküm ma atahullahu Mûsa.

İbn Enbari de şöyle demiştir: "Sümme"den sonraki kısım mana bakımından daha öncedir, takdir şöyledir: Sonra biz Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'e Kur’ân’ı indirmeden önce Mûsa’ya o kitabı vermiştik.

"Temamen ale’llezi ahsene":

Temamen üzerinde iki görüş vardır:

Birincisi: O, kendinden sonra gelene bitişiktir, şöyle dersin: A’teytüke keza temamen alâ keza ve temamen likeza (şunu tamamlamak için sana şunu da verdim). Bu da cumhûrun görüşüdür.

İkincisi: Temamen kelimesi, kendi başına bir kelimedir, arkasındaki ile ilişkisi yoktur. Takdir şöyledir: Mûsa’ya kitabı tam olarak verdik, yani bir defada verdik, onu Kur’ân gibi azar azar indirmedik. Bunu da Ebû Süleyman Dımeşki, demiştir.

"Ahsene(iyilik eden) kelimesiyle işaret edilenin kim olduğu üzerinde de dört görüş vardır:

Birincisi: O, aziz ve celil olan Allah’tır.

Sonra Kelâmın manasında da iki görüş vardır:

Birincisi: Allah’ın peygamberlerine ihsanını tamamlamak için, bunu da İbn Zeyd, demiştir.

İkincisi: Allah’ın Mûsa’ya olan ihsanını tamamlamak için.

Bu iki görüşe göre

"ellezi

"ma = şey) manasına olur.

Birincisi: O İbrahim aleyhisselam’dır, Mana da şöyledir: Allah’a güzel itâat eden İbrahim’e nimeti tamamlamak için.

İkincisi: Mûsa'nın peygamberliği İbrahim’e nimet idi, çünkü Mûsa onun soyundandır. Bunu da Maverdi, demiştir.

Üçüncüsü: O; iyilik eden bütün peygamberler ve diğerleridir.

Mücâhid de şöyle demiştir: İyilik edenlere tamamlamak için, yani bütün iyilik edenlere nimeti tamamlamak için. Buna göre de

"ellezi",

"men” (kim),

“alâ” da cer lamı (lehu) manasına olur. Arapların: Etimme aleyhi ve etimme lehu (ona tamamla) sözü de bundandır.

Şair Rai şöyle demiştir:

O deveyi aylarca otlattı ve onunla kendisi baş başa kaldı.

Burada aleyha, leha manasına kullanılmıştır.

İbn Kuteybe de şu sözün de böyledir, demiştir: Malımı gaza ve haccedene vasiyet ediyorum, yani gazilere ve hacılara demektir.

Dördüncüsü: O, Mûsa’dır,

sonra iyilik edenin manasında da iki görüş vardır:

Birincisi: Dünyada aziz ve celil olan Allah’a itâat etmekle iyilik etti, demektir. Hasen ile

Katâde de şöyle demiştir: Dünyadaki iyiliğine cennetteki iyiliği katıp tamamlamak için. Rebi’ de şöyle demiştir: O, itâati dolayısıyla Mûsa’ya ihsanıdır.

İbn Cerir de şöyle demiştir: Emir ve yasaklarımızı yerine getirmekle iyilik ettiği için ona olan nimetimizi tamamlamak için.

İkincisi: İlimden ve Allah'ın eski kitaplarından ilâve (ziyade) etti, sanki Tevrat’tan verdiğine ilâve etmiştir. O zaman

"tamam” ziyade manasına olur. Bunu da İbn Enbari zikretmiştir. Bu iki görüşe göre

"ellezi” "ma = şey” manasına olur. Ebû Abdurrahman es - Sülemi, Ebû Rezin, Hasen ve İbn Yamur, ref ile:

"Alellezi ahsenü” okumuşlardır ki, manası da: Şeylerin en güzeli üzerine, demektir. Abdullah b. Yamur, Ebû'l - Mütevekkil ve Ebû’l - Âliyye de hemzenin refi, “sîn” in kesri ve nunun fethi ile :

"Alellezi uhsine” okumuşlardır ki, ihsana da ihtimali vardır, ilme de ihtimali vardır.

"Her şeyi açıklamak için": Yani bilme ihtiyacında oldukları şeriat işleriyle ilgili her şeyi açıklamak için, o zaman öldükten sonra dirilmeye ve cezaya iman ederler.

154 ﴿