74Gittiler. Nihayet bir oğlan çocuğuna rastladılar; onu öldürdü. (Mûsa): "Tertemiz bir canı can karşılığı olmaksızın mı öldürdün? Yemin olsun, sen kötü bir şey yaptın” dedi. "İkisi gittiler": Yani Mûsa ile Hızır, demektir. Maverdi şöyle demiştir: Yuşa’ın onlardan geri kalma ihtimali vardır; çünkü haber ikisinden verilmektedir. Yanlarında olup da Mûsa’ya tabi olduğu için anılmama ihtimali de vardır. "Nihayet bir oğlan çocuğuna rastladılar": Bu çocuk buluğa ermiş miydi değil miydi, diye iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir: Birincisi: Buluğa ermemişti, bunu da İbn Abbâs, Mücâhid ve çoğunluk, demişlerdir. İkincisi: O genç idi, sakalı föir tutam idi, bunu da Maverdi, yine İbn Abbâs’tan nakletmiş ve buluğa ermeyenin sorumlu olmayacağını ve öldürülmeyi hak etmeyeceğini delil olarak ileri sürmüştür. Bazen erkeğe de ğulam (oğlan) denir. Nitekim Leyla Ahyeliyye, Haccac’ı methederken şöyle demiştir: Öyle bir oğlandır ki, mızrağı salladığı zaman orayı sular (sorunu çözer). Onu nasıl öldürdüğünde de üç görüş vardır: Birincisi: Kafasını kopardı. Biz de bunu Übey hadisinde zikretmiştik. İkincisi: Boynunu kırdı, bunu da İbn Abbâs, demiştir. Üçüncüsü: Onu yatırıp bıçakla kesti. Bunu da Said b. Cübeyr, demiştir. "Ekatelte nefsen zekiyyeten": Kufeliler ile İbn Âmir: Elifsiz ve şeddeli ye ile "zekiyyeten” okumuşlardır. Diğerleri ise elifle şeddesiz olarak (zakiyeten) okumuşlardır. İkisi de lügattir, bunlar: Kasiye ve kasiyye gibidir. Müfessirlerin de bunun üzerinde altı görüşleri vardır: Birincisi: O Tevbe edendir, İbn Abbâs’tan: O, Tevbe edendir, dediği rivayet edilmiş; Dahhâk da böyle demiştir. İkincisi: O, müslümandır, yine bu da İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir. Üçüncüsü: O, hata yapma çağına gelmemiş temiz (masum) çocuktur, bunu da Said b. Cübeyr, demiştir. Dördüncüsü: O gelişmekte olan bir çocuktur, bunu da Katâde, demiştir. İbn Enbari de: Güçlü kuvvetli, demiştir. Beşincisi: Zekiye, temiz, demektir, bunu da Ebû Ubeyde, demiştir. Altıncısı: Zekiye: Ölümünü gerektirecek bir şey görünmeyen kimse demektir, bunu da Zeccâc, demiştir. Bazıları da zakiye ile zekiyye arasında fark görmüşlerdir; Ebû Amr b. Alâ’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: Zakiye: Hiç günah işlemeyendir, zekiyye ise: Günah işleyip de sonra Tevbe edendir. Ebû Ubeyde’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Zakiye bedende olur, zekiyye dinde olur. "Biğayri nefs": Yani can karşılığı olmaksızın, demektir. "Lekad ci’te şey’en nükra": İbn Kesir, Ebû Amr, Hamze ve Kisâi, Kur’ân’ın her yerinde hafifçe "nükren” okumuşlardır, ancak "ilâ şey’in nükür” (Kamer: 6) müstesnadır. İbn Kesir de: "İla şey’in nükr” şeklinde sakin okumuştur. İbn Âmir, Ebû Bekir de Âsım'dan rivayetle, "nüküren” ve "ilâ şey’in nükür” okumuşlardır. Hafifi de şeddelisinden tahfif edilmiştir; unk ve unuk, nükr ve nükür gibi. Zeccâc, mana şöyledir, demiştir: Sen kabul edilemez bir şey yaptın. Mananın şöyle olması da câizdir: Ci’te bişey’in nükür (kabul edilmez bir şey yaptın); be atıl, ca fiil devreye girip nükren’i nasb etti. "Nükren"deki kötülük, "imren"dekinden daha azdır, çünkü gemidekilerin batırılması ona göre bir tek kişiyi öldürmekten daha kötü idi. |
﴾ 74 ﴿