20

İman edenler:

"Bir sûre indirilmeli değil miydi?” derler. Muhkem bir sûre indirilir ve onda da savaş zikredilirse, kalplerinde hastalık olanların, sana ölüm korkusu ile bayılanın bakması gibi bakarlar. Ölüm başlarına gelsin!

"îman edenler:

"Bir sûre indirilmeli değil miydi?” dediler":

Müfessirler şöyle demişlerdir: Rablerinden içinde Allah yolunda çarpışmanın sevabı bildirilen bir sûre indirilmesini istediler; vahye karşı şevkleri artsın ve cihada karşı istekleri şiddetlensin arzu ediyorlardı; "levla” dediler ki, bu, hella (teşvik) manasınadır. Ebû Mâlik el - Eşcai şöyle derdi: Burada lâ zaittir, mana da: Lev ünzilet suretün demektir. Bilgilerin artması ve farzların çoğalması sebebiyle sevap ve mükafatlarının büyümesini istiyorlardı.

"Muhkem"in manasında da üç görüş vardır:

Birincisi: İçinde savaş zikri geçen demektir. Bunu da Katâde, demiştir.

İkincisi: İçinde helâl ve haram zikredilen demektir.

Üçüncüsü: İçinde mensuh bulunmayan demektir. Bu ikisini Ebû Süleyman Dımeşki nakletmiştir.

"İçinde savaş zikredilen": Yani cihad farz edilen demektir.

Hastalıktan murat edilen şey hususunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Münafıklıktır, bunu İbn Abbâs, Hasen, Mücâhid ve cumhûr demişlerdir.

İkincisi: Şüphedir, bunu da Mukâtil, demiştir.

"Sana bakarlar": Yani gözlerini dikerek sana bakarlar, bir insanın ölüm anındaki gibi gözlerini kıpırdatmadan bakarlar. Çünkü onlar savaştan hoşlanmazlar, münafıklıkları anlaşılır diye de savaşa gitmemekten korkarlar.

"Fe-evlâ lehüm”

Esmaî şöyle demiştir: Bu tehdittir, manası da: Hoşlanmadığın şey sana yaklaştı, demektir.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Bu tehdittir, bir adama kötülük yapmak istersin de bunu da elden kaçırırsan: Evlâ lek (ölümün yakındır) dersin. Sonra yeni söze başlayıp

"itâat ve güzel söz” dedi. Sibeveyh ile Halil: İtâat ve güzel söz daha münasiptir, demişlerdir.

Ferrâ’ da şöyle demiştir: İtâat Arap dilinde bilinen bir şeydir, onlara: Şunu yapın denildiği zaman: Sem’ün ve taatiin (baş göz üstüne) derler. Allahü teâlâ onların sûre indirilmeden önce böyle dediklerini, indiği zaman da bundan hoşlanmadıklarını anlattı. Hibban, Kelbî, Ebû Salih kanalıyla

İbn Abbâs şöyle demiştir: Allahü teâlâ "feevla” dedi. Sonra da "lehüm” dedi ki, onlardan iman edenler için

"itâat etmek” vardır, dedi. Bu durumda

"evlâ” kelimesi savaştan hoşlanmayan için tehdit oldu.

"Onlar için itâat vardır” diyerek de yeni söze başladı. Bize göre birincisi Arapların anlayışına daha yakın ise de bu da, yani Ebû Salih’in görüşü de yabana atılamayacak bir fikirdir. Bazı müfessirler kelimenin yukarıya bağlı olduğunu ve mananın da şöyle olduğunu söylemişlerdir: Onlara yaraşanı itâat etmek ve icabet ettiklerini gösteren söz söylemektir.

20 ﴿