48-FETİH SÛRESİMedine'de inmiştir. 29 ayettir. Tamamı icma ile Medenidir. Bismillahirrahmanirrahim 1Gerçekten sana apaçık bir fetih açtık, "Gerçekten sana apaçık bir fetih açtık"; Âyetin iniş sebebi şöyledir: "Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum” (Ahkaf: 9) âyeti inince Yahudiler: Daha kendisine ne yapılacağını bilmeyen bir adamın arkasına nasıl düşeriz, dediler. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Atâ’, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir. Fetihten ne murat edildiği hususunda da dört görüş vardır: Birincisi: O Hudeybiye barışıdır, bunu da çoğunluk demiştir. Bera b. Azib şöyle demiştir: Biz Rıdvan biatini (Hudeybiye seferini) fetih sayardık. Şa’bî de şöyle demiştir: O Hudeybiye fethidir, onun geçmiş ve gelecek günahları bağışlandı, Hayber hurması yediler, kurbanlık mahalline yetişti, Rumlar İranlıları yendi ve mü’minler ehl-i kitabın Mecusileri mağlup etmesiyle sevindiler. Zührî de şöyle demiştir: Hudeybiye barışından daha büyük bir fetih olmadı; zira müşrikler Müslümanlarla karışınca onların sözlerini duydular, böylece İslâm onların kalplerine yer etti. Üç sene içerisinde birçok insan Müslüman oldu, böylece İslâm sayısı arttı. Mücâhid de şöyle demiştir: Fetihle Allahü teâlâ’nın Resul’üne Hudeybiye’de kurban kesme ve başını tıraş etme hükmü murat edilmiştir. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: "Gerçekten sana apaçık bir fetih nasip ettik": Yani senin lehine büyük bir karar verdik. O yüzden kadıya da: Fettah, denir. Ferrâ’ da şöyle demiştir: Fetih bazen sulh ile olur, bazen bir şeyi zorla alma ile olur, bazen de savaşla olur. Başkası da şöyle demiştir: Fetih lügatte kapalıyı açmaktır; Hudeybiye’de müşriklerle yapılan barış da kapalı ve imkansız idi, nihayet Allah onu açtı. Hudeybiye Kıssasına İşaret Hazret-i Âişe radıyallahu anha rivayet etmiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem rüyasında birinin kendisine: Mescid-i Haram’a inşaallah emniyet içinde gireceksiniz, dedi. O da sabahleyin gördüğü rüyayı insanlara anlattı ve umreye gitmek için hazırlık yapmalarını emretti. Siyer Âlimleri şöyle anlatmışlardır: O umreye çıktı, ashabını da umre için çıkmaya davet etti. Bu da hicretin altıncı senesinde idi. Yanlarına ancak kılıç almışlardı, onlar da kınlarında idi. O ve ashabı büyük baş kurbanları sürdüler, onlara Zülhuleyfe’de öğle namazını kıldırdı. Sonra kurbanlıklara çul atılmasını buyurdu, sonra onlara işaret vurdu, boyunlarına gerdanlık gibi işaretler taktı. Bunu ashabı da yaptılar. İhrama girdi, lebbeyk okudu. Onun bu çıkışı müşriklere ulaştı, onu Mescid-i Haram’a sokmamaya karar verdiler. Askerleriyle "Beldah” denen bölgeye geldiler. İki yüz atlıyı da Kuraulğamim’e yönlendirdiler. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem yürüdü, nihayet Hudeybiye yakınına geldi. Zeccâc şöyle demiştir; Orası bir kuyudur, o mekan kuyunun ismiyle anılır. Orası ile Mekke arasında dokuz mil olduğu söylenir. Bineği ayaklarını atmadı, Müslümanlar, onu yürütmeye çalıştılarsa da kabul etmedi. Onlar: Kavsa devesi inat etti, dediler. Efendimiz de: înat etmedi, ancak Ebrehe'nin filini durduran onu da durdurdu, dedi. Allah’a yemin ederim ki, benden Allah’a saygı yapılan ne hareket isterseniz ona yaptırırını, dedi. Sonra onu çekti; o da kalktı; az sonra dönüp Hudeybiye’nin az sulu bir kuyusunun başına çöktü. Efendimiz de tirkeşinden bir ok çıkardı, kuyuya attı; kuyunun suyu çoğaldı. Büdeyl b. Verka bir bölük adamla geldiler: Kavminin yanından geliyoruz, senin için Huzaa ve Kinane’den sayısız adam topladılar, tek kişi kalıncaya kadar seni Beytullah’a sokmamaya karar verdiler, dediler. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de: Biz savaş için gelmedik, biz Beytullah’ı tavaf için geldik; kim bize mani olmak isterse onunla çarpışırız, dedi. Büdeyl de dönüp Kureyş’e haber verdi. Onlar da Urve b. Mes’ud’u gönderdi; ona da aynı şekilde konuştu. O da dönüp durumu Kureyş’e anlattı, onlar da: Onu bu sene sokmayacağız, dönecek ertesi sene Mekke’ye girecek ve Beyt’i tavaf edecek, dediler. Bunun üzerine Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Osman b. Affan’ı elçi olarak gönderdi: "Kureyş’e git, bizim kimse ile savaşa gelmediğimizi söyle; biz ancak Beytullah’ı ziyarete geldik. Yanımızda kurbanlık vardır, onları kesip döneceğimizi söyle dedi. Gidip onlara bunu bildirdi, onlar da: Bu asla olmaz, bu sene Mekke’ye giremez, dediler. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e Osman’ın öldürüldüğü haberi geldi, o da: Onlarla savaşmadan asla buradan ayrılmayacağız, dedi. İşte o zaman Müslümanları Biatürrıdvan'a davet etti, onlardan ağaç altında biat aldı. O gün kaç kişi olduklarında dört görüş vardır: Birincisi: Bin dört yüz kişi idiler, bunu da Bera, Seleme b. Ekva’, Cabir ve Makıl b. Yesar, demişlerdir. İkincisi: Bin beş yüz kişi idiler, yine bu da Cabir’den rivayet edilmiş; Katâde de böyle demiştir. Üçüncüsü: Bin beş yüz yirmi beş kişi idiler, bunu da el - Avfi, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir. Dördüncüsü: Bin üç kişi idiler, bunu da Abdullah b. Ebi Evfa, demiştir. O gün Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Osman için sol elini sağ eline vurdu: O Allah ve Resul’ünün işi için gitti, dedi. Aralarında elçiler gelip gitmeye başladı, sonunda barışa karar verdiler; Süheyl b. Amr’i birkaç adamla gönderdiler. O da Beraet: 7'de anlattığımız gibi onlarla sulh yaptı. Hudeybiye'de on küsur gün kaldı. Yirmi gün diyenler de olmuştur. Sonra döndü. Dacanan denen mevkiye gelince üzerine: "İnna fetahna leke fethan mübina” âyeti indi. Cebrâil de: Seni tebrik ederim, dedi ve Müslümanlar da tebrik ettiler. İkincisi: Bu fetih Mekke’nin fethidir, bunu da Mesruk, Hazret-i Âişe’den rivayet etmiş; Süddi de böyle demiştir. Bu görüşte olanların bazıları da: Bu âyetle sadece Mekke'nin fethi va’dedilmiştir, demişlerdir. Üçüncüsü: O Hayber’in fethidir, bunu da Mücâhid ile el - Avfi, demişlerdir. Enes b. Malik’ten bu iki görüşün aynısı rivayet edilmiştir. Dördüncüsü: Onun adına İslâm’a hükmedilmesidir, bunu da Mukâtil, demiştir. Başkası da şöyle demiştir: Dininin üste çıkmasına ve düşmanlarına karşı sana yardıma karar verdik. |
﴾ 1 ﴿