60-MÜMTEHİNE SÛRESİMedine’de inmiştir. 13 ayettir. Tamamı icma ile Medeni’dir. Bismillahirrahmanirrahim 1Ey o iman eden kimseler, benim düşmanımı, sizin de düşmanınızı kendilerine sevgi ulaştırdığınız dostlar edinmeyin. Oysa onlar size gelen hakkı inkâr ettiler. Peygamberi ve sizi Rabbiniz Allah’a iman ettiğiniz için (yurtlarınızdan) çıkarıyorlar. Eğer benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı aramak için çıktınız ise (onları dostlar edinmeyin). (İçinizde) onlara sevgi saklıyorsunuz. Ben sizin gizlediğinizi de açıkladığınızı da bilenim. Kim sizden bunu yaparsa, gerçekten doğru yoldan sapmıştır. "Ey o iman edenler, benim düşmanım, sizin de düşmanınızı dostlar edinmeyin": Tefsirciler bunun Hatıb b. Ebi Beltea hakkında indiğini söylemişlerdir, şöyle ki: Ebû Amr b. Sayfi b. Haşim'in azatlı cariyesi Sara, Mekke'den Medine’ye Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e geldi, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de Mekke’nin fethine hazırlanıyordu. O kadına: "Müslüman olarak mı geldin?” dedi, o da: Hayır, dedi. Efendimiz de: "Öyleyse ne için geldin?” dedi. O da: Siz bizim ailemiz, aşiretimiz ve efendilerimizsiniz, çok muhtaç duruma düştüm, bana bir şeyler vermeniz için, geldim, dedi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de: "Mekke’nin gençlerine ne oldu?” dedi. Çünkü kendisi şarkıcı idi. O da: Bedir savaşından sonra benden hiçbir şey istenmedi (herkes yastadır, şarkı söyletmiyorlar) dedi. Bunun üzerine Abdülmuttalib oğullarını ona yardıma teşvik etti; onlar da kadını giydirdiler, onu bir deveye bindirdiler. Hatıb b. Ebi Beltea kadına geldi, ona Mekke halkına götürmesi için bir mektup verdi, taşıma ücreti olarak on dinar verdi. Mektup’ta şöyle yazıyordu: Hatip'tan Mekke halkına, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem üzerinize yürümek istiyor, tedbirinizi alın. Sara mektubu aldı, yola koyuldu. Cebrâil inip Hatıb’ın yaptığını Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e haber verdi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de Hazret-i Ali, Ammar, Zübeyr, Talha, Mikdad ve Ebû Mersed’i gönderdi ve: Hah bahçesine kadar gidin, orada genç bir kadın vardır, yanında da Hatıb’ın müşriklere yazdığı bir mektup vardır; onu ondan alın, sonra da onu serbest bırakın. Eğer mektubu size vermezse, boynunu vurun, dedi. Onlar da çıkıp ona yetiştiler, ona: "Mektup nerede?” dediler. O da mektubun olmadığına dair Allah’a ant içti. Eşyalarını aradılar, bir şey bulamadılar. Dönmek istediler: Hazret-i Ali: Allah'a yemin ederim ki, ne biz yalan söyledik, ne de bize yalan söylendi, dedi ve kılıcını sıyırdı: Mektubu çıkar, yoksa boynunu vururum, dedi. Kadın işin ciddi olduğunu görünce mektubu saç örgülerinin arasından çıkardı. Onlar da onu serbest bıraktılar. Meklubu da Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e getirdiler. Efendimiz, Hatıb’a haber gönderdi, o da geldi. Ona: "Mektup’tan haberin var mı?” dedi. O da: Evet, dedi. "Neden böyle yaptın?” dedi. O da şöyle dedi: Ey Allah’ın Resul’ü, Müslüman olduğumdan beri küfre dönmedim, sana dürüstlük sözü verdikten sonra seni aldatmadım, onlardan ayrıldıktan sonra da onları sevmedim. Ancak muhacirlerden kim varsa, onun kendisini koruyacak bir aşireti vardır. Ben ise onların arasında garip idim. Ailem de aralarındadır; ailemden korktum; onlara yaranmak istedim. Zaten Allah’ın onların helalarını vereceğini, mektubumun da onlara bir fayda sağlamayacağını biliyordum, dedi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem onu doğruladı ve mazur gördü. Bunun üzerine Hatıb’ı yaptığından men etmek, mü’minleri de öyle bir şey yapmaktan alıkoymak üzere bu sûre indi. Ömer b. Hattab ayağa kalktı: Ya Resûlallah, bırak beni, şu münafığın boynunu vurayım, dedi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de: Ne biliyorsun, ya Ömer, belki Allah Bedir savaşma katılanların kalplerine baktı da: İstediğinizi yapın, sizi bağışladım, buyurdu, dedi. 1 1 - Vahidi, Esbabü'n - Nüzul, s. 315. Bu hadis Buhârî ile Müslim'de de kısaca rivayet edilmiştir. Orada yalnız Hazret-i Ali, İbn Zübeyr ve Ebû Mersed’in isimleri geçmektedir. "Tulkune ileyhim bilmeveddeti": Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Be zaittir, mana da: Tulkune ileyhimül meveddete (onlara dostluk ulaştınyorsunuz) demektir. "Ve men yürid fihi biilhadin bizulmin” (Hac: 25) âyetinde de be öyle zaittir. Bu; Ferrâ’, Ebû Ubeyde, İbn Kuteybe ve cumhûrun görüşüdür. İkincisi: Sizinle onun arasındaki sevgi dolayısıyla Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in haberlerini ve sımnı iletiyorsunuz, bunu da Zeccâc, demiştir. "Ve kad keferu” vav hal içindir, size gelen hakkı yani Kur’ân’ı inkâr ettikleri halde, demektir. "Peygamberi ve sizi çıkarıyorlar” Mekke’den "iman ettiğiniz için". "İn küntüm harectüm": Bu şarttır, cevabı da yukarıda geçmiştir. Kelâmda takdim ve tehir vardır. Zeccâc, âyetin manası şöyledir, demiştir: Eğer benim yolumda cihad etmek ve rızamı aramak için çıktınızsa, benim de düşmanım ve sizin de düşmanınız olan kimseleri dostlar edinmeyin. "Tüsirrune ileyhim bilmeveddeti” "elmeveddeti"deki be zaittir, hükmü de birincisinin hükmü gibidir. Müfessirler, mana şöyledir, demişlerdir: Onlara içinizi açıyorsunuz. "Ben gizlediğinizi de daha iyi bilirim” kâfirlere olan gizli sevginizi de "ve açıkladığınızı da” dillerinizle açıkladığınızı da. İbn Kuteybe, mana şöyledir, demiştir: Ben sizin gizlediğiniz ve açıkladığınız şeyleri pekiyi bildiğim halde içinizde onlara karşı nasıl sevgi taşırsınız? "Sizden kim bunu yaparsa": Yani sır vermeyi ve onlara ulaştırmayı "gerçekten doğru yoldan sapmıştır": Yani hidayet yolunu şaşırmıştır. |
﴾ 1 ﴿