61-SAF SÛRESİ

Medine'de inmiştir. 14 ayettir.

Ona: Havâriler suresi de denilir.

Bunda iki görüş vardır:

Birincisi: O Medeni’dir, bunu da İbn Abbâs, Hasen, Mücâhid, İkrime, Katâde ve cumhûr, demişlerdir.

İkincisi: Mekki’dir, bunu da İbn Yesar, demiştir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Göklerde ve yerde olan her şey Allah’ı tesbih etti. O mutlak galip, hikmet sahibidir.

"Neden yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz?":

İniş sebebinde beş görüş vardır:

Birincisi: Ebû Seleme, Abdullah b. Selam'dan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Biz Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabı olarak birkaç kişi oturuyorduk: Aziz ve celil olan Allah’ın en sevdiği amel hangisi olduğunu bilse idik, onu yapardık, dedik; bunun üzerine Allahü teâlâ:

"Göklerdeki her şey Allah’ı tesbih eder...” suresini indirdi.

İkincisi: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e adam gelir: Şöyle şöyle yaptım, derdi, hâlbuki yapmamıştı, bunun üzerine

2

Ey o iman edenler, neden yapmadığınız şeyleri söylüyorsunuz?

"yapmadığınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?” âyeti indi. Bunu da İkrime, İbn Abbâs'tan rivayet etmiştir.

Dahhâk şöyle demiştir: Adam: Ben savaştım derdi, aslında savaşmamıştı, şöyle mızrak sapladım, derdi, aslında saplamamıştı, şöyle sabrettim derdi, aslında sabretmemişti; bunun üzerine bu âyet indi.

Üçüncüsü: Müslümanlardan bazı kimseler, cihad farz kılınmadan önce: Allahü teâlâ’nın en sevdiği amelleri bize göstermiş olduğunu isterdik, derlerdi; cihad emri de inince bazı müslümanlar bundan hoşlanmadılar. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da İbn Ebi Talha, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Dördüncüsü: Suhayb, Bedir savaşında bir adam öldürdü, bir adam da gelip onu kendisinin öldürdüğünü iddia etti ve üzerinden çıkanları aldı. Suhayb de: Onu ben öldürdüm, ya Resûlallah, dedi. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu Said b. Müseyyeb , Suhayb’ten rivayet etmiştir.

Beşincisi: Münafıklar Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile ashabına: Keşke sizinle beraber biz de çıksak ve size yardım etseydik, dediler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de savaşa çıkınca, geri döndüler. Bunun üzerine bu âyet indi. Bunu da İbn Zeyd, demiştir.

3

Yapmadığınız şeyleri söylemek, Allah katında buğuzca büyüktür (büyük buğza muciptir).

"Kebure makten indallahi":

Zeccâc şöyle demiştir:

"Makten temyiz olmak üzere mensubtur,

Mana da şöyledir: Yapmadığınız şeyi söylemek Allah katında gazapça daha büyüktür.

4

Şüphesiz Allah, kendi yolunda saflar halinde kenetlenmiş bir yapı gibi savaşanları sever.

Sonra aziz ve celil olan Allah sevdiği şeyi bildirip şöyle dedi:

"Şüphesiz Allah, kendi yolunda saflar halinde kenetlenmiş bir yapı gibi savaşanları sever": Yani parçalan birbirine bitişmiş bina gibi, demektir. O, cihatta sebat edip perçinli bina gibi yerinden ayrılmayanı sevdiğini bildirdi. Düşmanla savaşmalarında sebatlarının eşit olup sözlerinin de kurşunlu bina gibi bir olmasını kastetmiş olması da câizdir.

"Kenetlenmiş” kavlinden murat edilen şey hususunda da müfessirlerin iki görüşü vardır:

Birincisi: O parçalan birbirine yapışmış binadır; sağlam olduğu için arada boşluk görülmez. Bunu da çoğunluk demiştir.

İkincisi: O perçinli binadır, aynı görüşe Ferrâ’ da kani olmuştur. Ebû Bahriye şöyle derdi: Onlar at üzerinde savaşmaktan hoşlanmazlardı, bu Âyetten dolayı yerde savaşmayı tercih ederlerdi. Ebû Bahriye’nin adı: Abdullah b. Kays et - Tûragımı’dir, Muaz’dan hadis rivayet etmiştir. Sanki bununla at üzerindekiler saf olamazlar, ancak yayalar saf olurlar demek istemiştir.

5

Hani, Mûsa kavmine:

"Ey kavmim, niçin bana eziyet ediyorsunuz, oysa benim size gönderilen Allah'ın elçisi olduğumu biliyorsunuz?” demişti. Onlar da eğrilince, Allah da onların kalplerini eğriltti. Allah fasıklar topluluğuna hidayet etmez.

"Hani, Mûsa kavmine demişti ki,":

Mana şöyledir: Sana eziyet eden münafıklara Mûsa’ya eziyet edenlere ne yaptığımı anlat. Biz de Mûsa'ya nasıl eziyet ettiklerini Ahzab: 69’da zikretmiştik.

"Onlar eğrilince” yani haktim sanınca

"Allah da onların kalplerini eğriltti” yani yaptıkları o kötülüğe karşı onları haktan saptırdı, demektir.

6

Bir zaman Meryem oğlu İsa:

"Ey İsrâil oğulları, şüphesiz ben size, önümdeki Tevrat’ı tasdik edici ve benden sonra gelecek Ahmed adında bir elçiyi müjdeleyici olarak gönderilen Allah'ın elçisiyim” demişti. (Ahmed) onlara delillerle gelince:

"Bu, açık bîr sihirdir” dediler.

Bundan sonrası da

"ye'ti min badiy” kavline kadar açıktır. İbn Kesir, Hafi, Ebû Amr ve Ebû Bekir de Âsım’dan rivayet ederek, ye’nin fethası ile

"min ba'diyesmuhu” okumuşlardır. İbn Âmir, Hamze, Kisâi, Hafs da Âsım'dan rivayet ederek, yenin sükunu ile

"min ba’dismuhu” okumuşlardır.

7

İslâm'a davet edilirken Allah’a yalan uydurandan daha zalim kimdir? Allah zâlimler topluluğuna hidayet etmez.

"Allah’a yalan uydurandan daha zalim kimdir?”

Bunların hakkında da iki görüş vardır;

Birincisi: Onlar Yahudilerdir, bunu da Mukâtil, demiştir.

İkincisi: İsa Allah’ın oğludur, diyen Hıristiyanlardır. Bunu da Ebû Süleyman, demiştir, İbn Mes’ûd, Âsım el - Cahderi ve Talha b. Mûsarrif, yenin ve dalın fethi ve şeddesi, aynın da kesri ile "yeddei ilel islami” okumuşlardır.

8

Onlar Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar; oysa Allah, kâfirler istemese de nurunu tamamlayacaktır.

Bundan sonrası da

"mütimmü nurihi” kavline kadar Beraet: 32’de geçmiştir, İbn Kesir, Hamze, Kisâi, Hafs rivâyetinde Âsım ve Halef, izafetle

"mütimmü nurihi” okumuşlardır. Nâfi, Ebû Amr ve Ebû Bekir de Âsım’dan rivayet ederek, merfu ve tenvinli olarak "mütimmün” okumuşlardır.

9

O ki, Peygamberini hidayetle ve hak din ile gönderdi ki, onu bütün dinlere üstün kılsın, müşrikler istemese de.

10

Ey o iman edenler, sizi acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticaret göstereyim mi?

"Size bir ticaret göstereyim mi?":

Müfessirler şöyle demişlerdir: Bu âyet, bazı kimselerin: Allahü teâlâ’nın en sevdiği amelin hangisi olduğunu bilseydik, ebediyyen onu yapardık demeleri üzerine indi. Allahü teâlâ da onlara bunu gösterdi. Bunu da kazanacakları ticarete benzetti.

"Tünciküm": İbn Âmir şedde ile

"tünecciküm” okumuş; diğerleri ise şeddesiz okumuşlardır.

11

Allah'a ve Peygamberine iman edersiniz ve Allah yolunda mallarınızla canlarınızla cihad edersiniz. İşte bu, eğer bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır.

Sonra ticareti açıklayarak

"Allah’a iman edersiniz... (böyle yapın ki,) günahlarınızı bağışlasın” dedi.

12

(Böyle yapın ki,) günahlarınızı bağışlasın ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerinde pek hoş meskenlere girdirsin. İşte büyük başan budur.

Zeccâc da şöyle demiştir:

"Yağfir leküm” kavli

"tücahidune"nin cevabıdır; çünkü emir manasınadır, o da: Aminu billahi ve cahidu yağfirleküm (Allah'a iman edin ve cihad edin ki, sizi bağışlasın) demektir, yani eğer bunu yaparsanız, sizi bağışlar, demektir. Bazı nahivciler yanılıp: Bu,

"hel” edatının cevabıdır, demişlerdir. Çünkü onları faydalı şeyi göstermekle bağışlamaz, ancak bunu yaptıkları takdirde bağışlar. Kim rayı lama idgam ederek

"yağf illehüm” okursa, bu Sibeveyh ve Halil’e göre câiz değildir; zira onlara göre ra lama idgam edilmez.

Ebû Amr b. Alâ’dan ise idgamla okuduğu rivayet edilmiştir; o büyük bir imamdır; Araplardan duymasa idi böyle okuyacağını zannetmem.

Sibeveyh, Halil ve Ebû Amr dışında bütün Basralılar lamı raya idgam etmezler, dayanakları da ranın tekrar sıfatını haiz kuvvetli bir harf olmasıdır. Eğer lama idgam edilirse, bu tekrarlanma sıfatını kaybeder.

13

Ve size seveceğiniz başka bir (nimet daha versin): Allah'tan yardım ve yakın bir fetih. Mü’minleri müjdele.

Bundan sonrası da

"seveceğiniz başka bir nimet daha vardır” sözüne kadar yukarıda geçmiştir. Ferrâ’, mana şöyledir, demiştir: Sizin için ahiret sevabının yanında bir de peşin sevap vardır. Sonra da Allahü teâlâ onu açıklayıp

"Allah’tan yardım ve yakın bir fetih” dedi.

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O Mekke'nin fethidir, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: İran ile Rum diyarının fethidir, bunu da Alâ, demiştir.

"Mü'minleri müjdele” dünyada zafer, ahirette de cennetle.

14

Ey o iman edenler, Allah'ın yardımcıları olun; nitekim Meryem oğlu İsa, Havârilere:

"Benim (Allah’a giden yolda) yardımcılarım kimdir?” demişti. Havâriler de:

"Allah'ın yardımcıları biziz” demişlerdi. Bunun üzerine İsrâil oğullarından bir grup iman etti; bir grup da inkâr etti. Biz de iman edenleri, düşmanlarına karşı destekledik. Onlar da galip oldular.

Sonra da onları dinine yardıma teşvik edip

"künu ensarallahi (Allah’ın yardımcıları olun)” dedi:

İbn Kesir, Nâfi ve Ebû Amr, tenvinli olarak "künu ensaran Hilalli” okumuşlardır.

Âsım, İbn Âmir, Hamze ve Kisâi de

"ensarallahi” okumuşlardır. Âyetin manası şöyledir: Bulunduğunuz hale devam edin ve Allah'ın dinine yardım edin; İsa'nın

"men ensari ilallah” demesi üzerine Havârilerin yardım ettikleri gibi siz de yardım edin.

Nâfi ye’yi harekeleyerek

"men ensariye ilallahi” okumuştur. Kelâmın tefsiri de Al-i İmran: 52'de geçmiştir.

"İsrâil oğullarından bir grup iman etti” İsa’ya

"bir grup da inkâr etti. Biz de iman edenleri destekledik” İsa'ya iman edenleri demektir,

"düşmanlarına karşı” onlar da İsa’ya muhalefet edenlerdir. İbn Abbâs, Mücâhid ve cumhûr böyle demişlerdir.

Mukâtil de şöyle demiştir: Söz

"ve keferet taifetün” de tamam oldu.

"Biz de iman edenleri destekledik” Muhammed’e iman edenler, demektir.

"Düşmanlarına karşı; onlar da galip oldular” Muhammed sayesinde diğer dinlere galip oldular, demektir. İbrahim Nehaî de şöyle demiştir: İsa’ya iman edenlerin delili, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in, İsa Allah’ın kelimesi ve ruhudur, sözünü tasdik etmekle galip geldi.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir:

"Galip geldiler": Yani Muhammed sayesinde onlara galip geldiler, demektir. Bu da: Zaherte alâ fülanin ve zaherte alassathi sözünden gelir ki, birine üstün gelmek ve damın üzerine çıkmaktır.

0 ﴿