87-A’LÂ SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 19 ayettir. Tamamı İttifakla Mekld'dir. ‘

Bismillahirrahmanirrahim

1

En yüce Rabbinin ismini tesbih et.

"Tesbih et":

bunun manasında beş görüş vardır;

Birincisi: Sübhane rabbiyel a'lâ, de. Bunu da cumhûr, demiştir.

İkincisi: Tazim et, O’nu ulula.

Üçüncüsü: Rabbinin emriyle namaz kıl. Bu iki görüş İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir.

Dördüncüsü: Rabbini kötü şeylerden tenzih et, bunu da Zeccâc, demiştir.

Beşincisi: Rabbinin ismini tenzih et, O’nu zikretmen de O’nu ululayarak ve O’na karşı tevazu göstererek zikretmendir. Bunu da Sa’lebî, demiştir.

"Rabbinin ismini":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Burada ismin anılması zaittir, meselâ şair Lebid'in şu beyitinde olduğu gibi:

Biryda kadar (bana ağlayın), sonra size selam ismi olsun,

Kim ölüsüne biryda kadar ağlarsa gerçekten mazurdur.

İkincisi: Asildir, zait değildir.

Ferrâ’ da şöyle demiştir: Sebbih rabbeke ile sebbihisme rabbike Arap dilinde birdir.

2

O ki, yaratıp düzenledi,

"O ki, yaratıp düzenledi": Yani mütenasip yarattı. Biz de bu manaya İnfltar; 7’de işaret etmiştik.

3

O ki, takdir edip yol gösterdi.

"Vellezi kaddere"; Yalnız Kisâi şeddesiz olarak "kadere” okumuştur.

Bunda da yedi görüş vardır:

Birincisi: Behbahtlık ile bahtiyarlığı takdir etti ve doğru ile eğriyi gösterdi. Bunu da Mücâhid, demiştir.

İkincisi: Her canlıya yaraşanı verdi ve ona yolunu gösterdi, bunu da Atâ’, demiştir.

Üçüncüsü: Rahimde ceninin kalma süresini takdir etti, sonra da ona çıkış yolunu gösterdi. Bunu da Süddi, demiştir.

Dördüncüsü: Onları erkekler ve dişiler olarak takdir etti; erkeğe dişiye gelmeyi ilham etti. Bunu da Mukâtil, demiştir.

Beşincisi:

Mana şöyledir: Takdir edip hidayet etti ve saptırdı. Saptırdı atılmıştır; çünkü kelâm ona delalet etmektedir. Bunu da Zeccâc nakletmiştir.

Altıncısı: Rızıkları takdir etti ve onu aramaya hidayet etti.

Yedincisi: Günahları takdir etti, Tevbenin de yolunu gösterdi. Bu ikisini Sa’lebi nakletmiştir.

4

O ki, otlağı çıkardı.

"O ki, otlağı çıkardı": Yani çayırı ve davarların otlayacağı şeyi bitirdi,

5

Onu simsiyah çer çöp kıldı.

"onu kıldı” yeşerdikten sonra

"çer çöp”

Zeccâc şöyle demiştir: Onu kuruttu, öyleki selin üzerinde gördüğün çer çöp gibi kıldı. Biz de bunu Mü’minun suresinde beyan etmiştik.

"Ahva":

Ferrâ’ şöyle demiştir: Ahva: Eskimesinden ve çok beklemesinden simsiyah oldu demektir. Şöyle de olur: Merayı koyu yeşil çıkardı, sonra da onu çer çöp kıldı. Nitekim

"müdhammetan” (Rahman: 64) da böyle (koyu yeşil demek) tir.

6

Sana okutacağız; sen de unutmayacaksın.

"Sana okutacağız; sen de unutmayacaksın":

Mukâtil şöyle demiştir: Kur’ân’ı sana öğreteceğiz ve kalbinde toplayacağız; sen de onu bir daha unutmayacaksın.

7

Ancak Allah’ın dilediği müstesna. Çünkü O, açığı da bilir, gizli kalanı da.

"Ancak Allah’ın dilediği müstesna":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Allah’ın nesh etmek istediği hariçtir ki, onu unutursun. Bunu da Hasen ile Katâde demişlerdir.

İkincisi: Ancak Allah’ın unutmanı istediği şey hariçtir ki, onu sonra hatırlarsın, bunu da Zeccâc nakletmiştir.

Üçüncüsü: O, istisna-i munkatı’dır,

Ferrâ’ şöyle demiştir: Hiçbir bir şeyi unutmanı dilemedi. O şu âyet gibidir:

"Orada gökler ve yer devam ettikçe kalırlar, ancak Rabbinin dilediği müstesna” (Hûd: 107). Onu da dilemez.

"Çünkü O açığı da bilir” sözün ve işin açığını

"gizlisini de” o ikisinden.

8

Seni en kolayına muvaffak edeceğiz.

"Seni en kolayına muvaffak edeceğiz": Yani hayır işini sana kolaylaştıracağız.

9

Sen de öğüt ver, eğer öğüt fayda sağlarsa.

"öğüt ver": Yani Mekke halkına nasihat et

"eğer öğüt fayda sağlarsa (in nefaatizzikra)":

"İn” edatı hakkında üç görüş vardır:

Birincisi: O şart edatıdır,

bu durumda Kelâmın manasında da iki görüş vardır:

Birincisi: öğüt kabul edilirse, bunu da Yahya b. Selam, demiştir.

İkincisi: Fayda verse de vermese de. Bunu da Ali b. Ahmed en - Nisaburi, demiştir.

İkincisi: "Kad” manasınadır, takdiri de: Kad nefaatiz zikra (zikir şimdiden fayda verdi), bunu da Mukâtil, demiştir.

Üçüncüsü: O

"ma” manasınadır, takdiri de: Zikir fayda verdiği sürece, demektir. Bunu da Maverdi nakletmiştir.

10

Korkan kimse öğüt alacaktır.

"öğüt alacaktır” Kur’ân'dan öğüt alacaktır, korkan.

11

En bedbaht ondan kaçacaktır.

12

O ki, en büyük ateşe girer.

"Ondan kaçınacaktır” öğütten

"en bedbaht, o ki, en büyük ateşe girer": Yani büyük ve tahammül edilmez ateşe, demektir; çünkü o dünya ateşinden çok daha sıcaktır.

13

Sonra orada ölmez de dirilmez de.

"Sonra orada ölmez de” ki, istirahat etsin

"dirilmez de” yaşamak ona fayda versin. İbn Cerir (Taberi) şöyle demiştir: Birilerinin canı boğazına takılır: çıkıp ayrılmaz ki, ölsün, bedendeki yerine de dönmez ki, yaşasın.

14

Gerçekten felah buldu arınan,

"Gerçekten felah buldu":

Zeccâc şöyle demiştir: Devamlı kurtuluş ve başarıyı yakaladı,

"o kimse ki, arındı":

Bunda da beş görüş vardır:

Birincisi: İman ederek şirkten arındı, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Fıtır sadakasını verdi, bunu da Ebû Said el - Hudri, Atâ’ ve Katâde, demişlerdir.

Üçüncüsü: Ameli temiz olan kurtuldu, bunu da Hasen ile Reb i, demişlerdir.

Dördüncüsü: O bütün malların zekâtlarıdır, bunu da Ebû'l Ahvas, demiştir.

Beşincisi: Allah’tan çok korktu, zâki’nin manası, çoğalan artan demektir. Bunu da Zeccâc, demiştir.

15

Rabbinin ismini anıp namaz kılan.

"Rabbinin ismini andı": Bunun açıklaması da Ahzab: 31’de geçmiştir.

"Namaz kıldı":

Bunun üzerinde de üç görüş vardır:

Birincisi: O beş vakit namazdır, bunu da İbn Abbâs ile Mukâtil, demişlerdir.

İkincisi: Bayram namazlandır, bunu da Ebû Said el - Hudri, demiştir.

Üçüncüsü: Nâfile namazdır, bunu da Ebû'l - Ahvas, demiştir. Esas görüş İbn Abbâs’ın her iki ayetteki görüşüdür; zira bu sûre ittifakla Mekki’dir; Mekke'de de ne zekât ne de bayram namazı vardı.

16

Doğrusu, siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz.

"Bel tu’sirunel hayated dünya": Ebû Amr, İbn Kuteybe ve Zeyd b. Ya’kûb , ye ile

"bel yü’sirune” okumuşlar, diğerleri ise te ile okumuşlardır.

Ferrâ’ ile Zeccâc da te'yi tercih etmişlerdir; çünkü Übey b. Ka’b’ten

"bel entüm tü’sirune” okuduğu rivayet edilmiştir. Eğer bundan kâfirler murat edilirse,

Mana şöyledir: Onlar dünyayı ahirete tercih ederler, çünkü onlar ahirete inanmazlar. Eğer bundan Müslümanlar murat edilirse,

Mana şöyledir: Güzel sevap yapacaklarına daha çok dünyalık elde etmeye çalışırlar.

İbn Mes’ûd da şöyle demiştir: Dünya bize peşin verildi, ahiret bize anlatıldı ve bizden uzaklaştırıldı; biz ise peşini aldık, veresiyeyi bıraktık.

17

Ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir.

"Ahiret ise daha hayırlıdır": Yani senin için cennet daha faziletlidir

"ve daha süreklidir": Yani dünyadan daha kalıcıdır, demektir.

18

Gerçekten bu elbette ilk / eski suhuflarda,

"Gerçekten bu elbette ilk suhuflardadır":

İşaret edilen şeyde de dört görüş vardır:

Birincisi: O, Allahü teâlâ’nın

"ahiret ise daha hayırlı ve daha süreklidir” kavlidir, bunu da Katâde, demiştir.

İkincisi: Bu sûre, bunu da İkrime ile Süddi, demişlerdir.

Üçüncüsü: O, ne sûrenin manası ne de aynen lâfızları ilk suhuflardadır, demek istememiştir; ancak şunu demek istemiştir: Kurtuluş arınan, Rabbinin ismini anıp namaz kılan içindir. Bunlar Kur’ân’da olduğu gibi ilk suhuflarda da vardır. Bunu da İbn Kuteybe, demiştir.

Dördüncüsü: O,

"arınan kurtuldu” kavlinden

"daha süreklidir” kavline kadar olanlardır, bunu da İbn Cerir, demiştir.

19

İbrahim ile Mûsa'nın suhuflarındadır.

Sonra ilk suhufların ne olduğunu açıklayıp

"İbrahim’in ve Mûsa’nın suhufları” dedi. Biz de bunu Necm: 36’da açıklamıştık.

0 ﴿