92-LEYL SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 21 ayettir. Tamamı ittifakla Mekki’dir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Yemin olsun, geceye bürüdüğü zaman,

"Yemin olsun, geceye, bürüdüğü zaman":

İbn Abbâs: Karanlığı ile gündüzü bürüdüğü zaman, demiştir.

Zeccâc da: Ufku bürüyüp gökle yerin arasındaki şeyleri kapladığı zaman, demiştir.

2

Gündüze, açıldığı zaman,

"Gündüze, açıldığı zaman": Açılıp da karanlıktan ayrıldığı zaman, demektir.

3

Erkeği ve dişiyi yaratana,

"Vema halekaz zekere velünsa":

"Ma” edatında iki görüş vardır; biz de onları

"vema benaha” kavlinde zikretmiştik (Şems: 5).

"Erkek ile dişi” hakkında da iki görüş vardır:

Birincisi: Âdem ile Havva’dır, bunu da İbn Saib ile Mukâtil, demişlerdir.

İkincisi: O geneldir, bunu da Maverdi zikretmiştir.

4

Gerçekten çalışmanız elbette farklıdır.

"Gerçekten çalışmanız elbette farklıdır": Bu kasemin cevabıdır.

İbn Abbâs şöyle demiştir: Gerçekten amelleriniz değişiktir; cennet için amel ve cehennem için amel vardır.

Zeccâc da şöyle demiştir: Mü'minle kâfirin ameli farklıdır; aralarında çok uzaklık vardır.

Bu sûrenin

İniş sebebinde de iki görüş vardır:

Birincisi: Ebû Bekir es - Sıddik radıyallahu anh, Bilal’i Halefin oğulları Ümeyye ile Übey’den bir hırka ile on okka gümüşe satın alıp azat etti. Allahü teâlâ da bunun üzerine:

"Yemin olsun, geceye... gerçekten çalışmanız elbette farklıdır” âyetlerini indirdi. Yani Ebû Bekir, Ümeyye ve Übey’in amelleri farklıdır. Bunu da Abdullah b. Mes’ud, demiştir.

İkincisi: Bir adamın bir hurma ağacı vardı, dalı fakir ve aile sahibi birinin evine sarkardı. Mal sahibi meyveyi almak için ağaca çıktığı zaman bazen yere meyve düşerdi. Onu da fakirin çocukları alırdı. Adam da hurmasından iner meyveleri ellerinden alırdı. Onu birinin ağzında bulursa, parmağını sokar onu çıkarırdı. Adam bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e şikayet etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hurma sahibi ile karşılaşınca: Filanın evine sarkan hurma ağacını bana ver, cennette bir hurma ağacın olur, dedi. Adam da: Benim bir hurma bahçem vardır, onda en hoşuma giden o ağaçtır, dedi. Sonra adam gitti, bu konuşmayı duyanlardan biri:

"Ya Resûlallah, eğer o ağacı satın alırsam benim de cennette bir ağacım olur mu?” dedi. O da: Evet, dedi. Adam gitti, hurma sahibi ile karşılaştı. Onunla pazarlık etti. O da ona:

"Bilmez misin ki, Muhammed o ağaca karşılık bana cennette bir ağaç verdi, ben de en sevdiğim ağaç odur, dedim?” dedi. Adam:

"Onu satıyor musun?” dedi, o da: Hayır, meğerki aklımdan geçenin çok üstünde bir şey veresin, dedi. O da:

"Aklından ne geçiyor?” dedi. O da: Kırk hurma ağacı, dedi. Adam da: Ben de kırk hurma ağacı verdim, dedi ve birkaç kişiyi şahit tuttu. Sonra da Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e gitti: Hurma benim mülkiyetime geçti, artık senindir, dedi. Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de ev sahibine gitti: O ağaç senin ve ailenindir, dedi. Allahü teâlâ bunun üzerine

"velleyli iza yağşa... inne sa’yeküm leşetta” kavlini indirdi. Bunu İkrime, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Atâ’ da şöyle demiştir: Onu adamdan satın alan, Ebuddehdah’tır, onu bir bahçe karşılığında aldı; Allahü teâlâ da bunun üzerine:

"Yemin olsun, geceye, gerçekten çalışmanız elbette farklıdır” âyetlerini indirdi. Çalışmanız dediği kimseler; Ebuddehdah ile o ağacın sahibidir.

5

O kimse ki, verdi ve sakındı,

"O kimse ki, verdi ve sakındı": İbn Mes’ûd: Ebû Bekir es - Sıddik murat edilmiştir, dedi. Bu da cumhûrun görüşüdür.

Atâ’ da: O Ebuddehdah'tır, demiştir.

Bu vermeden murat edilen şeyde de üç görüş vardır:

Birincisi: Malının fazlasından verdi, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Allah’a kalbinden doğruluk verdi, bunu da Hasen, demiştir.

Üçüncüsü: Allah’ın üzerindeki hakkını verdi. Bunu da Katâde, demiştir.

"Sakındı":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: Allah’tan sakındı, bunu da İbn Abbâs, demiştir.

İkincisi: Cimrilikten sakındı, bunu da Mücâhid, demiştir.

Üçüncüsü: Allah'ın yasak ettiği haramlardan sakındı, bunu da Katâde, demiştir.

6

En güzeli tasdik etti,

"En güzeli":

Bunda da altı görüş vardır:

Birincisi: O "lâilâhe illallah"tır, bunu da Atâ’, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş; Dahhâk da böyle demiştir.

İkincisi: ivazdır, bunu da İkrime, İbn Abbâs'tan rivayet etmiş; Hasen de böyle demiştir.

Üçüncüsü: Cennettir, bunu da Mücâhid, demiştir.

Dördüncüsü: Allah’ın ondaki nimetleridir, bunu da Atâ’, demiştir.

Beşincisi: Allah'ın ona sevap vereceği va’didir, bunu da Katâde ile Mukâtil, demişlerdir.

Altıncısı: Namaz, zekât ve oruçtur, bunu da Zeyd b. Eslem, demiştir.

7

Biz onu en kolayına muvaffak kılacağız.

"Fe-senüyessiruhu lil-yüsra": Ebû Cafer "el - yüsra” ile "el – usra”nın sin’ini mazmum okumuştur.

Bunda iki görüş vardır:

Birincisi: Hayra, demektir, İbn Abbâs da, mana: Onu kendisine kolay getiririz, demiştir.

İkincisi: Cennettir, bunu da Zeyd b. Eslem, demiştir.

8

O kimse ki, cimrilik etti, ihtiyaç göstermedi,

"O kimse ki, cimrilik etti": İbn Mes’ûd: Bundan Halefin oğulları Ümeyye ile Übey kastedilmiştir, demiştir.

Atâ’ da: O tek hurma ağacının sahibidir, demiştir.

Müfessirler şöyle demişlerdir:

"O kimse ki, cimrilik etti": Hayır ve sadakada harcamaya cimrilik etti, demektir.

Katâde de: Aziz ve celil olan Allah’ın hakkında, demiştir.

"İhtiyaç göstermedi": Allah'ın sevabına tenezzül etmedi, demektir.

9

En güzeli yalanladı,

"En güzeli yalanladı” bu husustaki görüşler de yukarıda geçmiştir.

10

Onu da en zora muvaffak kılacağız.

"En zor":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Ateştir, bunu da İbn Mes’ûd, demiştir.

İkincisi: Kötülüktür, bunu da İbn Abbâs, demiştir,

Mana şöyledir: Onu kötülüğe hazırlarız; o da onu en zor şeye götürür ki, o da ateş azabıdır.

Sonra elinde tuttuğu malının ona fayda vermeyeceğini zikredip şöyle dedi:

11

Yuvarlandığı zaman malı ona fayda vermez.

"Malı ona fayda vermez” cimrilik edip de hayırdan esirgediği malı

"yuvarlandığı zaman":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Cehenneme yuvarlandığı zaman, bunu da İbn Abbâs ile Katâde, demişlerdir, mana da: İçine düştüğü zaman, demektir.

İkincisi: Ölüp de kabrine yuvarlandığı zaman, bunu da Mücâhid, demiştir.

12

Gerçekten elbette doğru yolu göstermek yalnız bizim üzerimizedir.

"Gerçekten elbette doğru yolu göstermek yalnız bizim üzerimizedir": Zeccâc, mana şöyledir, demiştir: Hidayet yolunu sapıklık yolundan ayırmak gerçekten bizim üzerimizedir.

13

Gerçekten elbette ilk de son da bizimdir.

"Gerçekten elbette ilk de son da bizimdir": Yani o ikisi, bizden istensin, demektir.

14

Ben sizi alevlenen bir ateşten uyardım.

"Ben sizi alevlenen bir ateşten uyardım": tutuşan ve parlayan ateşten, demektir.

15

Ona ancak en bedbaht girer.

"Ona ancak en bedbaht girer": Yani müşrik, demektir.

16

O ki, yalanladı ve yüz çevirdi.

"O ki, yalanladı” elçiyi

"ve yüz çevirdi” imandan.

Ebû Ubeyde şöyle demiştir:

"el-eşka": Şakiy manasınadır, Araplar

"ef al” kalıbını, "fail” yerinde kullanır.

Bu bağlamda Şair Tarafe şöyle demiştir:

Bazı kimseler ölmemi istiyorlar, eğer ölürsem,

Bu herkesin gittiği yoldur, ben onda tek değilim.

Zeccâc da şöyle demiştir: Bu âyeti mürcieler delil getirerek cehenneme ancak kâfirin gireceğini iddia etmişlerdir ki, durum zannettikleri gibi değildir. Bu, özel nitelenmiş bir ateştir, cehennem halkının çeşitli durakları vardır. Eğer her şirk koşmayan azap edilmese idi,

"bundan başkasını dilediği kimse için bağışlar” (Nisa: 48) âyetinin bir faydası olmaz ve

"bundan başkasını bağışlar” cümlesi de anlâmsız bir söz olurdu.

17

Ondan en çok sakınan uzaklaştırılacak.

"Ondan uzaklaştıracaktır": Yani ondan uzaklaştırılıp bir kenara itilecektir,

"en çok sakınan": Bütün müfessirlere göre Ebû Bekir es - Sıddik, demektir.

18

O ki, arınmak için malını verir.

"O ki, arınmak için malını verir": Yani onu Allah’ın arındırmasını talep eder, gösteriş ve saygınlık beklemez.

19

Onun yanında bir kimse için karşılığı verilecek bir nimet yoktur.

"Onun yanında bir kimse için karşılığı verilecek bir nimet yoktur": Yani bunu yapılan bir nimet (minnet borcu) için yapmaz.

Atâ’, İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmiştir: Ebû Bekir, işkence gören Bilal’i satın alınca, müşrikler: Ebû Bekir bunu mutlaka Bilal’ın ona yaptığı bir iyilikten dolayı yaptı, dediler. Bunun üzerine Allahü teâlâ:

20

Ancak en yüce Rabbinin rızasını araması hariç.

"Onun yanında bir kimse için karşılığı verilecek bir nimet yoktur. Ancak en yüce Rabbinin rızasını araması hariç” kavlini indirdi ki, onun sevabını araması hariç, demektir.

Ferrâ’ da şöyle demiştir:

"İllâ” "lâkin” manasınadır,

"ibtiğa’” lâfzı da gizli infak ile mensûb olmuştur,

Mana da şöyledir: Vema yünfiku illebtiğae vechi rabbihi (ancak Rabbinin rızasını aramış olması hariç).

21

Elbette ileride razı olacaktır.

"Elbette ileride razı olacaktır": Yani cennette verilecek sevapla razı olacaktır, demektir.

0 ﴿