93-DUHA SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 11 ayettir. Tamamı ittifakla Mekki’dir.

Müfessirler bu sûrenin vahyin bir müddet kesilmesinden sonra indiğinde müttefiktirler.

Sonra kesilme sebebinde üç görüş belirterek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: Yahudiler Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den Zülkarneyn’i, ashab-ı Kehf’i ve ruhu sordular; o da: Yarın size haber veririm, dedi, inşallah, dehledi. Bu nedenle ondan vahiy bir süre durakladı.

İkincisi: Çünkü bazı ashabı tam temizlenmemişlerdi. Biz de bu iki görüşü Meryem: 65’te açıklamıştık.

Üçüncüsü: Çünkü evinde bir köpek yavrusu vardı, bunu da Zeyd b. Eslem, demiştir.

Vahyin ne kadar durakladığı hakkındaki görüşleri de Meryem: 66’da zikretmiştik.

Buhârî ile Müslim, Sahihlerinde Cündeb’ten şöyle dediğini rivayet etmişlerdir:

Kureyş’ten bir kadın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e: Kanaatime göre şeytanın seni terk etti, dedi. Bunun üzerine:

"Yemin olsun, kuşluğa, sakinleştiği zaman geceye ki, Rabbin seni terk etmedi de (sana) darılmadı da” âyetlerini indirdi. 1

1 - Buhârî, Fedailü'l - Kur’ân, bab, 1; Müslim, Cihad ve Siyer, hadis no, 115; Ahmed, Müsned, 4/312.

Cündeb: Süfyan'ın oğludur, kadın da: Ebû Leheb'in karısı Ümmü Cemil'dir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Yemin olsun, kuşluğa,

"Kuşluk

"tan ne murat edildiğinde dört görüş vardır:

Birincisi: Gündüzün ışığıdır, bunu da Mücâhid, demiştir.

İkincisi: Gündüzün başıdır, bunu da Katâde, demiştir.

Üçüncüsü: Güneş hareket ettiği zaman gündüzün ilk saatleridir.

Bunu da Süddi ile Mukâtil, demişlerdir.

Dördüncüsü: Bütün gündüzdür, bunu da Ferrâ’, demiştir.

2

Sakinleştiği zaman geceye ki,

"Seca” lâfzında da beş görüş vardır:

Birincisi: Karardı.

İkincisi: Gitti, bu ikisi İbn Abbâs'tan rivayet edilmiştir.

Üçüncüsü: Geldi, bunu da Said b. Cübeyr, demiştir.

Dördüncüsü: Sakinleşti, bunu da Atâ’, İkrime ve İbn Zeyd, demişlerdir.

Buna göre

"sakinleşti” lâfzının manasında iki görüş vardır:

Birincisi: Karanlığı çöktü, demektir.

Ferrâ’ şöyle demiştir:

"Seca” kararmak ve uzun uzadıya çökmektir. Nitekim: Bahrun sacin ve leylün sacin denir ki: Deniz ve gece sakinleşip kararmaktır.

Ebû Ubeyde şöyle demiştir: Leyletün saciyetün ve sakinetün ve şakiretün, denir ki: Durgun gece, demektir.

Deve sürücüsü şöyle demiştir:

Oh mehtap ne hoştur, gece de sakindir,

Yollar ise yeni dokunmuş çarşaf gibidir!

İbn Kuteybe de şöyle demiştir:

"Seca” sekene manasınadır; bu da karanlığı son kertesine varıp da sakinleştiği zaman olur.

İkincisi: Mahlukat onda sakinleştiği zaman, bunu da Maverdi demiştir.

Beşincisi: Karanlığı uzadı, bunu da İbn A'rabi, demiştir.

3

Rabbın seni terk etmedi de (sana) darılmadı da.

"Ma veddeake rabbuke": Ömer b. Hattab, Enes, Urve, Ebû’l - Âliyye, İbn Ya’mur, İbn Ebi Able,

Ebû Hatim de Ya’kûb ’tan rivayet ederek, şeddesiz dal ile,

"ma vedeake” okumuşlardır, bu da kasemin cevabıdır.

Ebû Ubeyde şöyle demiştir:

"Ma veddeake” tevdiden gelir ki, yolcunun kalanlara veda etmesi gibidir.

"Mavedeake” ise vedea yedeuhu'dan gelir ki, terk etmektir.

"Vema kala” da: Buğzetmedi, demektir.

4

Elbette ahiret (son) senin için ilkten daha hayırlıdır.

"Elbette ahiret senin için ilkten daha hayırlıdır":

Atâ’: dünyadan daha hayırlıdır, demiştir. Bir başkası da: Ahirette senin olan dünyada sana ettiği ikramdan daha büyüktür, demiştir.

5

Elbette ileride sana verecek Rabbin, sen de razı olacaksın.

"Elbette ileride sana verecek Rabbin” ahirette hayır verecek

"sen de razı olacaksın” verdiğine. Ali ile Hasen: O ümmetine şefaattir ki, razı oluncaya kadar verecektir, demişlerdir.

İbn Abbâs da şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'e kendinden sonra ümmetine fetholacak yerler köy beköy gösterildi, o da buna sevindi; Allahü teâlâ da bunun üzerine şöyle indirdi:

"Elbette ahiret senin için ilkten daha hayırlıdır. Elbette ileride sana verecek Rabbin, sen de razı olacaksın". 2

2 - Hakim, Müstedrek, 2/526.

6

Seni yetim bulup da barındırmadı mı?

"Seni yetim bulup da barındırmadı mı?":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: sana barınacak vermişti; hani seni amcan Ebû Tâlib'in ailesine katmıştı da geçimini temin etmişti. Bunu da Mukâtil, demiştir.

İkincisi: Sana kendin için barınak verdi de seni Ebû Tâlib’in himayesinden kurtardı. Bunu da İbn Saib, demiştir.

7

Seni kaybolmuş bulup da doğru yola iletmedi mi?

"Seni kaybolmuş bulup da doğru yola iletmedi mi?":

Bunda da altı görüş vardır:

Birincisi: Peygamberlik işaretlerinden ve şeriat hükümlerinden uzakla bulup da seni ona iletmedi mi? Bunu da cumhûr demiştir ki, Hasen ile Dahhâk da onlara dahildir.

İkincisi: O çocukken Mekke dağ yollarında kaybolmuştu; Allah onu dedesi Abdulmuttalib’e teslim elli. Bunu da Ebudduha, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Üçüncüsü: O, Hatice'nin kölesi Meysere ile ticarete çıktığı zaman İblis devesinin yularından tutup onu yoldan saptırdı: Cebrâil de gelip ona bir ürürdü ki, onu Habeşistan’a attı, onu da kervana döndürdü; böylece Allah ona lütfetti. Bunu da Said b. Müseyyeb demiştir.

Dördüncüsü:

Mana şöyledir: Seni sapık bir kavmin içinde bulup da tevhide ve peygamberliğe hidayet etti. Bunu da İbn Saib, demiştir.

Beşincisi: Seni unutulmuş buldu da anılmaya hidayet etti, bu,

"iki kadından biri unutursa diğeri ona hatırlatır” (Bakara: 282) kavli gibidir. Bunu da Sa’leb, demiştir.

Altıncısı: Seni bilinmez, tanınmaz buldu da insanları sana hidayet etti, onlar da seni tanıdılar. Bunu da Abdülaziz b. Yahya ile Muhammed b. Ali et -Tirmizî, demişlerdir.

8

Seni fakir bulup da zengin etmedi mi?

"Seni fakir bulup da zengin etmedi mi?": Ebû Ubeyde yoksul, demiş ve şu beyiti şahit getirmiştir:

Fakir ne zaman zengin olacağını bilemez,

Zengin de ne zaman fakir olacağını bilemez.

İbn Kuteybe şöyle demiştir: Ail: fakirdir, ister ailesi olsun isler olmasın. Alerrecülü: Fakir olmaktır, eale de: Ailesi kalabalık olmaktır.

"Zengin etti":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Seni verdiği rızka razı etti, bunu da İbn Saib, demiş; Ferrâ’ da bunu tercih etmiş ve: Zenginliği mal çokluğundan değildi; ancak Allah onu verdiği şeye razı etmişti.

İkincisi: Seni Hatice’nin malı ile zengin edip Ebû Talip’ten kurtardı, bunu da müfessirlerden bir grup, demiştir.

9

Yetime gelince, onu ezme!

"Yetime gelince, onu ezme":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Onu hor görme, bunu da Mücâhid, demiştir.

İkincisi: Onu malına rağmen zorlama, bunu da Zeccâc demiştir.

10

Dilenciye gelince, onu azarlama!

"Dilenci'ye gelince", bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Yardım isteyendir, bunu da cumhûr demiştir,

Mana da şöyledir: Sana dilenci geldiği zaman ona ya verirsin yahutta onu hoşça savarsın.  

"Fela tenher"in manasına gelince, neherehu venteherehu denir ki: Onu kötü bir sözle azarlamaktır.

İkincisi: O ilim öğrenmek isteyendir, bunu da Yahya b. Âdem ile diğerleri demişlerdir.

11

Amma Rabbinin nimetini durmadan anlat.

"Amma Rabbinin nimetini durmadan anlat":

Nimette de üç görüş vardır:

Birincisi: Reygam berliktir.

İkincisi: Kur’ân'dır, bu ikisi Mücâhid’ten rivayet edilmiştir.

Üçüncüsü: O bütün hayırlar için geneldir, bu da Mukâtil’in görüşüdür.

Mücâhid’ten şöyle dediği rivayet edilmiştir: İbn Abbâs’tan Kur’ân okudum:

"vedduha"ya gelince: Bundan sonra hatim edinceye kadar her sûreyi okuduğun zaman tekbir gelir, dedi.

Übey b. Ka’b’tcn de okudum; o da böyle dememi buyurdu. Ali b. Ahmed en- Nisaburi de şöyle demiştir: Dediklerine göre bunun aslı şöyledir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e bir ara vahiy gelmeyince, Müşrikler: Şeytanı onu terk etti, bıraktı, dediler. O da buna üzüldü, "vedduha” suresi inince Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem vahyin gelmesine sevindiğinden tekbir getirdi (Allahu ekber, dedi). İnsanlar da bunu sünnet edindiler.

0 ﴿