94-İNŞİRAH SÛRESİMekke’de inmiştir. 8 ayettir. Tamamı ittifakla Mekki’dir. Bismillahirrahmanirrahim 1Senin için göğsünü açmadık mı? "Senin için göğsünü açmadık mı?": İdrak edip kavramana mani olan şeyi gidererek göğsünü açmadık mı? Allahü teâlâ hakkı idrake mani olan meşgaleleri gidermekle Nebisinin göğsünü hidayet ve marifete açtı. Sorunun manası da ikrar ettirmektir, yani bunu yaptık, demektir. 2Senden yükünü attık. "Senden yükünü attık": Yani cahiliyede olan geçmiş günahını üzerinden indirdik, bunu da İbn Abbâs, Hasen, Katâde, Dahhâk, Ferrâ’, İbn Kuteybe ve diğerleri demişlerdir. Zeccâc, mana şöyledir, demiştir: Allah onun geçmiş ve gelecek günahını bağışladı. 3O ki, sırtına ağır gelmişti (belini kırmıştı). İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Vizr’in aslı: İnsanın sırtına yüklediği şeydir. Günah da ona benzetilerek onun yerine konulmuştur. "Sırtına ağır gelmişti” kavlinin manası da, belini zorlamış öyle ki, kırma sesi duyulmuştu, demektir. Bu bir misaldir, şöyle demektir: Eğer o taşınan bir yük olsa idi, ondan belin kırılırdı. Bazıları da bundan sırta ağır gelen peygamberlik yükünün kastedildiğini söylemişlerdir ki, Allahü teâlâ ona kolay gelirdi, o da bu işin altından rahatlıkla kalktı. Buna kani olanlardan biri de Abdülaziz b. Yahya'dır. 4Senin şanım yücelttik. "Senin şanını yücelttik": Bunda da beş görüş vardır: Birincisi: Ebû Said el - Hudri şöyle rivayet etmiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem, Cebrâil’e bu âyeti sordu, o da şöyle dedi. Aziz ve celil olan: Ben anıldığım zaman sen de anılırsın, dedi. Katâde de şöyle demiştir: Ne zaman bir hatip veya bir tahiyyat okuyan veyahut namaz kılan biri olursa, mutlaka: Eşhedü enla İlâhe illallah ve eşhedü enne muhammeden Resûlüllah, der. Bu da cumhûrun görüşüdür. İkincisi: Şanını peygamberlikle yücelttik, bunu da Yahya b. Selam, demiştir. Üçüncüsü: Şanını dünyada yücelttiğimiz gibi ahirette de yücelttik, bunu da Maverdi nakletmiştir. Dördüncüsü: Şanını gökte meleklerin yanında yücelttik. Beşincisi: Peygamberlerden söz almak, onları sana iman etmeye mecbur kılmak ve faziletini ikrar ettirmekle şanını yücelttik. Bu ikisini de Sa’lebî aktarmıştır. 5Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır. "Feinne maal usri yüsra": Ebû Cafer "el - usur” ve "el - yüsür” kelimelerinin sin’ini mazmum okumuştur, "el - Usr” iki âyette marife, "el - yiisr” de nekire olarak zikredilmiştir. Bu da usr’ün (zorluğun) bir, yüsrün (kolaylığın) da iki olduğunu gösterir. İbn Mes’ûd ile İbn Abbâs bu âyet üzerinde: Bir zorluk iki kolaylığı asla yenemez, demişlerdir. Ferrâ’ da şöyle demiştir: Araplar bir şeyi nekire (tenvinli) olarak zikreder de sonra onu yine nekire olarak tekrar ederse, iki şey olur. Meselâ şunun gibi: İza kesebte dirhemen feenfik dirhemen (bir dirhem kazandığın zaman bir dirhem harca). Bu durumda birincisi ikinciden başkadır. Eğer onu marife olarak tekrar ederse, ikinci birincinin aynıdır, meselâ şunun gibi: İza kesebte dirhemen feenfikıd dirheme (bir dirhem kazanırsan o bir dirhemi harca). Zeccâc da bu şekilde şöyle demiştir: el - Usr’ü elidamlı olarak zikretti, sonra da onu ikinci kez zikretti; o zaman mana şöyle oldu: Bir zorluğun yanında iki kolaylık vardır. Hasen b. Yahya el - Cürcani de - ki, ona: Sahibü’n - Nazm, denir - Kelâmın manası şöyledir, demiştir: Müşriklerin seni fakirlikle kınamaları seni üzmesin; çünkü "gerçekten zorlukla beraber kolaylık vardır” bu da dünyada peşin verilir. Allahü teâlâ bunu ona nasip ettiği fetihlerle gerçekleştirdi. Sonra da yeni bir fasla geçti: 6Gerçekten zorlukla beraber bir kolaylık vardır. "Gerçekten zorlukla beraber kolaylık var” dedi. Yeni söze geçtiğinin delili de Kelâmın fe ve vavdan hali olmasıdır. Bu bütün zorluk çeken mü’minlere ahirette kolaylık olacağına dair bir vaattir. Bir zorluk iki kolaylığı asla mağlup edemez, sözünün manası da şöyledir: Dünya zorluğu Allah’ın mü’minlere ahirette va’dettiği kolaylığı asla mağlup edemez; Onlara ahirette va’dettiği kolaylık, ancak ikisinden birini mağlup eder ki, o da dünya kolaylığıdır. Ahiret kolaylığı ise devamlıdır, kesilmez. Bu, "iki bayram ayı eksilmezler” hadisine benzer. 1 1 - Buhârî, Savm, bab, 12; Müslim, Siyam, hadis no, 31, 32; Ebû Dâvud, Savm, bab, 4; Tirmizî, Savm, bab, 8; İbn Mâce. Siyam, bab, 9; Ahmed, Müsned, 5/38. Yani ikisi birlikte eksilmezler, demektir. Utbi’den şöyle dediği rivayet edimiştir: Bir gece çölde üzüntülü bir halde idim, aklıma bir beyit şiir geldi, şöyle dedim: Görüyorum ki, ölüm kederli olarak sabahlayan için Çok rahatlatıcıdır. Gece bastırınca gaipten gelen şöyle bir ses duydum: Ey gece sıkıntıdan rahatsız olup Bir beyit söyleyen ve arkasını getiremeyen, Zora düştüğün zaman "elemneşrah leke” suresini düşün, Orada bir zorluğa karşı iki kolaylık vardır, Bunu düşün de sevin. Ben de beyitleri ezberledim; Allahü teâlâ da sıkıntımı def etti. 7Boşaldığın zaman hemen yorul. "Boşaldığın zaman hemen yorul": Yani işe koyul, o nasab’tan gelir ki, nasab da yorulmaktır, işe devam etmektir. Kelâmın manasında da beş görüş vardır: Birincisi: Farzlarından boşaldığın zaman gece namazına başla, bunu da İbn Mes’ûd, demiştir. İkincisi: Namazı bitirdiğin zaman duaya kalk, bunu da İbn Abbâs, Dahhâk ve Mukâtil, demişlerdir. Üçüncüsü: Dünya işini bitirdiğin zaman ahiret ameli için yorul, bunu da Mücâhid, demiştir. Dördüncüsü: Teşehhüdü bitirdiğin zaman dünyan ve ahiretin için dua et. Bunu da Şa’bî ile Zührî, demişlerdir. Beşincisi: Bedenin sağlam olduğu zaman sağlığından ibadetine vakit ayır, bunu da Ali b. Ebi Talha, demiştir. 8Sadece Rabbine rağbet et! "Sadece Rabbine rağbet et": Zeccâc şöyle demiştir: Rağbetini yalnız bir tek aziz ve celil olan Allah’a yönelt. |
﴾ 0 ﴿