96-ALAK SÛRESİMekke'de inmiştir. 19 ayettir. Ona: Kalem suresi, îkra’ suresi de denir. O, hepsinin ittifakı ile Mekki’dir. O, Kur’ân’dan ilk inendir, şöyle de denilmiştir: İlk beş âyeti ilk inen vahiydir. Sonra kalanı Ebû Cehil hakkında inmiştir. Bismillahirrahmanirrahim 1Yaratan Rabbinin adı ile oku. "îkra’": Ebû Cafer iki kelimede de hemzeyi hafif olarak okumuştur. Ebû Ubeyde, mana: "îkra’ isme rabbike"dir, be de zaittir, demiştir. Müfessirler, mana şöyledir, demişlerdir: Okumayı O’nunla başlatarak O’nun ismini zikret. Neden Allahü teâlâ: "Yaratan” dedi? Çünkü kâfirler putlarının değil de O'nun yaratıcı olduğunu biliyorlardı, insan ise burada: Âdemoğludur. 2İnsanı bir kan pıhtısından yarattı. "Alak” da: Alaka’nın çoğuludur. Biz de bunu Hac suresinde açıklamıştık. Ferrâ’ şöyle demiştir: İnsan çoğul manasında olduğu için alak diyerek çoğul yapmış ve âyet sonlarıyla uyum sağlamıştır. 3Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. "İkra’” bu da tekittir, sonra Allahü teâlâ yeni söze başlayıp: "Ve rabbükel Ekrem” dedi. Hattâbî: Ekrem, keremine kimse denk olmayan, keremde benzeri olmayandır, demiştir. Ekrem bazen de kerim (kerem sahibi) manasına gelir; nitekim el-eazz ve el etval: Aziz ve tavil (onurlu ve uzun) manasınadır. Kerimin tefsiri de yukarıda geçmiştir. 4O ki, kalemle öğretti, "O ki, kalemle öğretti": Yani insana kalemle yazı yazmayı öğretti. 5İnsana bilmediğini öğretti. "İnsana bilmediğini öğretti": Yazı, sanat vs. gibi. Burada insandan Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem murat edilmiş, denilmiştir. 6Hayır, gerçekten insan elbette azar, "Hayır” gerçekten, Mukâtil şöyle demiştir: "Hayır” Allah’ın onu bildiğini bilmez. Sonra Allahü teâlâ yeni söze başlayıp şöyle dedi: "Gerçekten insan elbette azar": Yani Ebû Cehil azar. Ebû Cehil mal kazandığı zaman şımarır; giyeceğinde, bineklerinde ve yiyeceğinde aşırıya kaçardı. 7İhtiyaçsız olduğunu gördüğü zaman. "İhtiyaçsız olduğunu gördüğü zaman": İbn Kuteybe: Kendini zengin gördüğü zaman demiştir, 8Gerçekten dönüş yalnız Rabbinedir. "Er - rüc’a” merci (dönüş) manasınadır. 9Gördün mü, men edeni? 10Namaz kıldığı zaman bir kulu? "Gördün mü men edeni?": "Gördün mü"nün manası: Muhatabı şaşırtmaktır. Onu tekrar etmesi de tekit ve şaşırtma içindir. Burada men edenden maksat: Ebû Cehil’dir. Ebû Hureyre şöyle demiştir. Ebû Cehil: "Muhammed sizin yanınızda yüzünü yere sürerek (Allah’a) secde ediyor mu?” dedi. O'nlar da: Evet, dediler. O da: Yemin ederim ki, eğer onu o halde görürsem, boynuna basarım, dedi. Kendisine: İşte orada namaz kılıyor, dediler. Boynuna basmak üzere gitti; gerisin geri döndü, elleriyle bir şeyleri itiyor gibiydi, onlara geldi, ona: "Neyin var, ey Ebulhakem?” dediler. O da: Benimle onun arasında ateşten bir hendek var, korkunç şeyler ve kanatlı mahluklar var, dedi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de: "Ruhumu elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, eğer bana yaklaşsa idi, melekler onu parça parça ederlerdi, dedi. Allahü teâlâ bunun üzerine: "Gördün mü, men edeni..?” dedi. 1 İbn Abbâs da şöyle demiştir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılıyordu, Ebû Cehil geldi: "Sana bir daha böyle bir şey yapma demedim mi?” dedi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem de karşısına dikilip onu azarladı. Ebû Cehil de: Allah'a yemin ederim ki, meclisim seninkinden daha kalabalıktır, dedi. Allahü teâlâ da bunun üzerine "artık çağırsın meclisini, biz de çağıracağız zebanileri” âyetlerini indirdi. İbn Abbâs da şöyle demiştir: Allah’a yemin ederim ki, eğer meclisini (adamlarını) çağırsa idi, Allah’ın zebanileri onu yakalarlardı. 2 1 - Müslim, Sıfâtü'l - Münafikin ve Ahkamuhum, hadis no, 38. 2 - İmam Ahmed, Müsned, 1 /256, 329. Müfessirler şöyle demişlerdir: Burada kuldan maksat: Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir. Namazın da öğle namazı olduğu söylenmiştir. 11Gördün mü, ya doğru yol üzerinde ise? 12Yahut takvayı emretti ise? "Gördün mü, ya doğru yol üzerinde ise?": Yani yasaklanan kimse ki, o da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir. 13Gördün mü, yalanladı ve yüz çevirdi ise? "Gördün mü, yalanladı ve yüz çevirdi ise?": Yalanlayan Ebû Cehil’dir. Ferrâ’ da, mana şöyledir, demiştir: Namaz kılan kulu men edeni gördün mü? O ki, yalancıdır, zikirden yüz çevirmiştir. Bundan daha şaşılacak bir şey var mı? İbn Enbari de, takdiri: Onu isabetli buluyor musun, demiştir. 14Allah’ın gerçekten onu gördüğünü bilmedi mi? "Bilmedi mi?” Yani Ebû Cehil "Allah'ın onu gördüğünü” buna karşı ona ceza vereceğini. 15Hayır, yemin olsun, eğer son vermezse, elbette tutup çekeceğiz o perçemden, "Hayır": Yani bunu bilmez, demektir. "Yemin olsun, eğer son vermezse": Muhammed’i yalanlamaya ve ona sövüp eziyet etmeye, "lenesfen bin-nasıyeti": Sef: Tutmaktır. Nasiye de: Başın ön kısmıdır ki, perçem, demektir. Ebû Ubeyde şöyle demiştir: Sefa’tü biyedihi denir ki: Elinden tuttum, demektir. Zeccâc da şöyle demiştir: Sefa tiiş şey’e: Bir şeyi yakalayıp onu şiddetle kendine doğru çekmektir. Mana da şöyledir: Onu saçından tutup cehenneme sürükleyeceğiz. 16Yalancı, günahkâr bir perçemden. "Nasıyetin": Ebû Ubeyde: O bedeldir, o yüzden de mecrurdur, demiştir. Zeccâc da, mana: Sahibi yalancı ve günahkâr perçemden tutarız, demiştir. Tıpkı: Neharuhu saim ve leyluhu kaim gibidir ki: Saimım finarihi (gündüz oruçlu), kaimün fi leylihi (gece namazlı) demektir. 17Artık çağırsın meclisini. "Meclisini çağırsın": Yani meclis adamlarını demektir. Onlar da beraber oturdukları kimselerdir; onlardan yardım istesin. 18Biz de Zebanileri çağıracağız. "Biz de zebanileri çağıracağız": Atâ’: Onlar kaba ve sert meleklerdir, demiştir. Mukâtil de: Onlar cehennemin hazinleridir, demiştir. Katâde de şöyle demiştir: Zebaniye Arap dilinde: Polistir. Ferrâ’ da şöyle demiştir: Kısai'den, ben zebaniye’nin tekilini işitmedim, dediğini sonradan ise zebaniyenin tekili: Zibni’dir, dediğini işittim; bilmiyorum kıyas mı yaptı yoksa birinden mi işitti? Ebû Ubeyde de şöyle demiştir: Zebaniyenin tekili: Zibniye’dir, o da asi insan veya cindir. Zibniyetün ifritetün (ifrit zebani) deyimi vardır. İbn Kuteybe de şöyle demiştir: O, zebn kökündendir ki, itmektir. Sanki onlar cehennemlikleri içeri iterler. İbn Düreyd de şöyle demiştir: Zebn: İtmektir, nakatün zebun denir ki: Süt sağanı iten, ayağıyla tekmeleyen deve demektir. Tezabenel kavmu da: İtişmek ve çarpışmaktır. Zebaniye de zebn kökünden türemiştir. 19Hayır, ona itâat etme. Secde et, yaklaş. "Hayır": Yani durum Ebû Cehil’in dediği gibi değildir. "Ona itâat etme” namazı bırakmada, "secde et": Yani Allah için namaz kıl, "yaklaş": itaat etmekle O’na. Bu da cumhûrun görüşüdür ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e hitaptır. Ebû Cehil’e hitap olduğu da söylenmiştir. Sonra bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Mana şöyledir: Sen, ya Muhammed, secde et ve sen, ey Ebû Cehil, ateşe yaklaş. Bunu da Zeyd b. Eslem, demiştir. İkincisi: Ey Ebû Cehil, sen yaklaş, bu da onun için tehdittir, bunu da Ebû Süleyman bazı eski Âlimlerden rivayet etmiştir. Yukarıda verdiğimiz Ebû Hureyre hadisinin de şerhi böyledir. Ebû Hureyre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kulun Rabbine en yakın olduğu pozisyon secde halidir, binaenaleyh onda çok dua ediniz. 3 3 -Müslim, Salat, hadis no, 215. |
﴾ 0 ﴿