97-KADR SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 5 ayettir.

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O Mekki’dir, bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

İkincisi: Medeni’dir, bunu da Dahhâk ile Mukâtil, demişlerdir. Maverdi de şöyle demiştir:

Birincisi: Çoğunluğun görüşüdür, Sa’lebî ise: İkincisi çoğunluğun görüşüdür, demiştir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Gerçekten biz onu (Kur’ân’ı) Kadir gecesinde indirdik.

"Gerçekten biz onu indirdik” yani Kur’ân’ı

"Kadir gecesinde": Şöyleki o gecede toplu olarak gökte bulunan Beytülizzet’e indirildi. Biz de bu hadisi kitabımızın başında zikretmiştik. "Inna enzelnahu"daki “He” zamiri zikri geçmeyen bir şeye râcîdir.

Zeccâc da: Zikri Allahü teâlâ’nın:

"lnna enzelnahu fi leyletin mubareketin” (Duhan: 3) kavlinde geçmiştir, demiştir.

"Kadir gecesi” denmesine gelince, bunda da beş görüş vardır:

Birincisi: Kadr: Azamet ve ululuk demektir, lifülanin kadrün denir ki: Ulu ve itibarlı kimsedir, demektir. Allahü teâlâ’nın:

"Allah’ı hakkı ile takdir edemediler” (En’am: 91 ve Zümer: 67) kavli de buna şahitlik eder.

İkincisi: O, darlıktan gelir ki, o gece yeryüzü inen meleklere dar gelir. Bunu da Halil b. Ahmed, demiştir. Buna da Allahü teâlâ’nın

"ve men kudira aleyhi rızkuhu” (Talâk: 7) kavli delalet eder.

Üçüncüsü: Kadr: Hüküm (karar) manasınadır; sanki olaylar o gece karara bağlanır, bunu da İbn Kuteybe, demiştir.

Dördüncüsü: Kadr ve itiban olmayan ona riayet ettiği takdirde kadr ve itibar kazanır. Bunu da Ebû Bekir el - Verrak, demiştir.

Beşincisi: Çünkü onda kadri (değeri) olan b. kitap indirilmiş ve onda kadr ve itiban olan rahmet ve kadr ve itiban olan melekler iner. Bunu da şeyhimiz Ali b. Ubeydullah, demiştir.

Âlimler: Kadir gecesi devam ediyor mu yoksa sadece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in zamanına mı mahsus idi, diye ihtilaf etmişlerdir; doğrusu devam ettiğidir.

O senenin bütünde midir yoksa ramazanda mıdır?

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Ramazandadır, bunu da cumhûr, demiştir.

İkincisi: Ramazandadır diyenler de ramazanın bir kısmında mıdır değil midir diye iki görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O son on gündedir, bunu da cumhûr, demiştir. Sahih hadislerin çoğu bunu göstermektedir.

Buhârî, Efrad hadislerinde İbn Abbâs’tan, o da Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Onu ramazanın son on gününde, kalan dokuzunda, veya kalan yedisinde veyahut kalan beşinde arayın.1

1 - Buhârî, İman, bab, 36; Leyletül Kadr, bab, 4; Edeb, bab, 44.

Ebû Bekre de şöyle demiştir: Ben onu Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den, onu son on günün dışında aramayın dediğini işittiğim için başka günlerde aramam. Ondan şöyle dediğini işittim: Onu kalan dokuz günde veya kalan yedi günde veya kalan üç günde veyahut kalan bir gecede arayın. 2

2 - Tirmizî, Sünen, 1/98.

İkinci görüş: O ramazanın tamamındadır, bunu da Hasen Basri, demiştir.

Son on gündedir, diyenler de, tek gecelere mi hastır yoksa çift gecelere mi diye iki görüş belirterek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O tek gecelere hastır, bunu da cumhûr, demiştir. Bütün sahih hadisler de bunu göstermektedir. Buhârî ile Müslim, Sahihlerinde, Ebû Said el - Hudri'den Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Onu son on günlerin teklerinde arayın. 3

3 - Buhârî’nin rivayet ettiği uzun bir hadisten bir parçadır.

İkincisi: O teklerde olduğu gibi çiftlerde de olur, bunu da Hasen, demiştir. Hasen ile Malik b. Enes’ten: On sekizinci gecesindedir, dedikleri rivayet edilmiştir.

Tek gecelerdedir diyenler de özel gecelerdedir diyerek beş görüş halinde ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: En özel (en kuvvetli ihtimal) yirmi birinci gecedir. Buhârî ile Müslim, Sahihlerinde Ebû Said el - Hudri’din şöyle dediğini rivayet etmişlerdir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem ikinci on günde itikaf etti, biz de onunla beraber itikaf ettik. Yirminci günü sabah olunca, döndü, biz de onunla beraber döndük. Kendisine Kadir gecesi gösterildi, sonra da unutturuldu, şöyle dedi: Bana Kadir gecesi gösterildi, sonra bana unutturuldu ve ben rüyamda kendimi su ile çamur içinde secde ederken gördüm. Artık kim itikafa girmişse itikaf mahalline geri dönsün, dedi. O gecenin sonunda yağmur yağdı, mescidin tavanı hurma dalları ile kaplı idi, mescit aktı. Ona ikram eden ve ona kitabı indiren Allah'a yemin ederim ki, onu yirmi birinci gecede bize akşam namazını kıldırırken gördüm; alnı ve burnunun ucu su ile çamurun içinde idi. Şâfiî mezhebi de bu görüştedir.

İkincisi: En muhtemel gece yirmi üçüncü gecedir, Ebû Hureyre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den: Yirmi üçüncü gecedir, onu onda arayın, dediğini rivayet etmiştir.

İbn Ömer de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Kim ramazan gecelerini ihya etmek isterse, yirmi üçüncü gecesini etsin.

Müslim de efradlarında Abdullah b. Üneys hadisi olarak Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem'den şöyle dediğini rivayet etmiştir: Bana kadir gecesi gösterildi, sonra bana unutturuldu ve ben onun sabahında su ile çamur içinde secde ettiğimi gördüm. Ravi diyor ki: Yirmi üçüncü gecesi yağmur yağdı; Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de bize namaz kıldırdı. Döndüğünde alnında ve burnunda su ve çamur izi gördüm. Müslim diyor ki: Abdullah b. Üneys: Kadir gecesi yirmi üçüncü gecedir, derdi.

Üçüncüsü: Yirmi beşinci gecedir, bu manayı Ebû Bekre, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den rivayet etmiştir.

Dördüncüsü: Yirmi yedinci gecedir, Müslim efradlarında İbn Ömer'den Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in: "Kim Kadir gecesini arayacaksa, yirmi yedinci gecesinde arasın” dediğini rivayet etmiştir. Ali ile Übey b. Ka’b’in görüşleri de böyledir. Übey yirmi yedinci gecede olduğuna yemin ederdi, inşaallah bile demeye gerek duymazdı. İbn Abbâs, Hazret-i Âişe ve Muaviye de böyle demişlerdir, İmam Ahmed radıyallahu anh de bunu tercih etmiştir.

İbn Abbâs'tan bu şu iki delili getirdiği de rivayet edilmiştir:

Birincisi: Şöyle demiştir: Allahü teâlâ insanı yedi evrede yarattı -

"yemin olsun ki, biz insanı süzme bir topraktan yarattık” (Mu’minun: 12) ve devamım kastediyor - sonra rızkını yedi sınıf şeyde verdi -

"biz gökten şarıl şarıl su döktük” (Abese: 25)ve devamını kastediyor-sonra cumayı yedinci günün başında kibirsin, gökleri yedi kat olarak yarattı, yerleri de öyle, en uzun sûreler yedidir; binaenaleyh ben Kadir gecesinin de başka değil yirmi yedinci gecede olduğunu görüyorum.

İkincisi: O şöyle dedi: Allahü teâlâ Kadir suresinde, "selam” dedi. O yirmi yedinci kelimedir. Bunu da ona delil getirmiştir.

Bazıları da şu delili getirmiştir: Leyletül kadr tamlaması bu surede üç defa tekrar edilmiştir, o da dokuz harftir; dokuz üç ile çarpılırsa, yirmi yedi eder. Bu da ona işarettir.

Beşinci: En iyisi onu ramazanın başında aramaktır, bunu da Ebû Rezin el - Ukayli, demiştir. Eyyub da, Ebû Kılabe’den: Kadir gecesi son on günde dolaşır, dediğini rivayet etmiştir. Onun gizli olmasındaki hikmet ise onu yakalamak için kulların bütün ramazanı ibadetle geçirmeleridir. Nitekim cumadaki kabul saati, gecedeki kabul saati, ismi azam, orta namaz ve insanların arasında velilerin gizlenmesindeki hikmet de budur.

2

Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi?

"Kadir gecesinin ne olduğunu sana ne bildirdi?": Bu da onun şanını büyütmeye ve ondaki hayra teşvik etmeye dönüktür.

3

Kadir gecesi b. aydan daha hayırlıdır.

"Kadir gecesi b. aydan daha hayırlıdır":

Mücâhid şöyle demiştir: Onu ihya etmek ve onda amel etmek içinde Kadir gecesi olmayan b. ayı ihya etmekten daha hayırlıdır.

Katâde de böyle demiş; Ferrâ’, İbn Kuteybe ve Zeccâc da bunu tercih etmişlerdir. Atâ’, İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmiştir: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e İsrâil oğullarından birinin Allah yolunda omzunda b. ay sİlâh taşıdığı anlatıldı; Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem de buna şaştı ve bunun ümmetinde de olmasını diledi. Allah da ona Kadir gecesini verdi ve: Kadir gecesi o İsrâilli’nin Allah yolunda b. ay sİlâh taşımasından daha hayırlıdır, dedi. Bazı müfessirler de şöyle demişlerdir: Eskilerde bir adam Allah’a b. ay ibadet etmedikçe ona abid denmezmiş, onlar da b. ay ibadet ederlermiş.

4

Melekler ve ruh onda Rabbinin emri ile her işten iner de iner.

"Melekler iner de iner":

Ebû Hureyre şöyle demiştir: Kadir gecesi yeryüzüne çakıl taşlarından daha çok sayıda melekler iner.

"Ruh da":

Bunda da üç görüş vardır:

Birincisi: O Cebrâil'dir, bunu da çoğunluk, demiştir. Enes hadisinde Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle demiştir: Kadir gecesi olduğu zaman Cebrâil bir melek alayıyla iner, namaz kılarlar ve kıyamda veya rukuda aziz ve celil olan Allah’ı zikreden her kula selam verirler.” 4

4 - Suyutu, ed Dürrü'l - Mensur, Beyhakî'ye nispet etmiştir.

İkincisi: Ruh öyle bir tür melektir ki, ancak Kadir gecesinde görülür, güneş battıktan sonra şafak sökünceye kadar inerler. Bunu da Ka’b ile Mukâtil b. Hayyan, demişlerdir.

Üçüncüsü: O kalabalık melek grubuna tekabül eden büyük bir melektir, bunu da Vakıdi, demiştir.

"Onda": Yani Kadir gecesinde "Rablerinin izni ile": Emir ve takdiriyle demektir.

"Min külli emr":

İbn Kuteybe: Bikülli enir (her şey ile) demiştir.

Müfessirler de şöyle demişlerdir: Allah’ın o seneden gelecek seneye kadar takdir ettiği her şey ile inerler. İbn Ömer, İbn Abbâs, Ebû’l - Âliyye ve Ebû İmran el - Cevni, ranın kesri, arkasından meksur ve tenvinli hemze ile baştaki hemzeyi de vaslederek (düşürerek)

"min küllimriin” okumuşlardır ki, bu okuyuşun da iki mülahazası vardır:

Birincisi: Min külli melekin selam (her melekten selam vardır) demektir.

İkincisi:

"Min” “alâ” manasınadır, takdiri de: Alâ külli emrin minel müslimine selamün minel melaiketi (Müslümanların her işine meleklerden selam vardır), tıpkı şu âyette olduğu gibi:

"Ve nesamahu minel kavmillezine kezzebu” (Enbiya: 77). Mushafın imlasına uygun olan en doğrusudur.

"Min külli emr"de vakıf vardır. Sonra Allahü teâlâ yeni söze başlayıp şöyle dedi:

5

O selamdır; şafağın doğmasına kadar.

"Selamün hiye": Yani Kadir gecesi selamdır.

Selamın manasında da iki görüş vardır:

Birincisi: Onda hastalık meydana gelmez ve onda şeytan salıverilmez. Bunu da Mücâhid, demiştir.

İkincisi: Selamın manası: Hayır ve berekettir, bunu da Katâde, demiştir. Bir alim de şöyle derdi: "Selam

"da vakıf vardır (durulur),

Mana da şöyledir: Melekler selamla inerler.

"Hatta matlail fecr": İbn Kesir, Âsım, Ebû Amr, İbn Âmir ve Hamze, “Lâm” ın fethi ile

"matla” okumuşlardır; Kisâi ise “Lâm” ın kesri ile "matli” okumuştur. Feth Arap diline daha uygundur; çünkü feth ile matla: Doğmaktır, kesr ile ise: Doğuş yeridir. Ancak Araplar: Talaatiş şemsü matlian derler, bundan mastar kastederler, tıpkı: Ekremtüke kerameten gibi, böylece mastar yerine isimle yetinirler. Biz de bu manayı Kehf’te

"matliaş şems” âyet: 90’da yeterli şekilde şerhetmiş idik, Allah’a hamdolsun.

0 ﴿