98-BEYYİNE SÛRESİMedine'de inmiştir. 8 ayettir. Bunda da iki görüş vardır: Birincisi: Medeni’dir, bunu da cumhûr, demiştir. İkincisi: Mekki’dir, bunu da Ebû Salih, İbn Abbâs'tan demiş; Yahya b. Selam da tercih etmiştir. Bismillahirrahmanirrahim 1Kâfirler olan Kitap ehli ve müşrikler, kendilerine açık bir delil gelinceye kadar (dinlerinden) ayrılacak değillerdi. "Kitap ehlinden kâfirler olmadı": Yani Yahudi ve Hıristiyanlardan demektir "ve müşriklerden” onlar da puta tapanlardır. "Münfekkin” (ayrılanlar)": Yani zâil olanlar, demektir. Fekektüş şey’e fenfekke denir ki: Bir şeyi ayırmak ve ayrılmaktır. Mana da şöyledir: İnkar ve şirklerinden ayrılacak değillerdi. "Hatta te’tiyehüm (onlara gelinceye kadar)": Hatta etethüm demektir ki, lâfız müstakbel ise de manası mazidir (nihayet geldi). "Açık bir delil": Peygamber, o da Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem'dir. Çünkü onlara sapıklık ve cahilliklerini açıkladı. Bu da iki gruptan iman edenlere Allah'ın nimetinin izahıdır; çünkü onları kurtarmıştır. Bazı müfessirler de mananın şöyle olduğuna kani olmuşlardır: Allah onlara bir peygamber gönderinceye kadar ayrılığa düşmediler; ne zaman ki, gönderdi, ayrılığa düştüler. Bazıları da şöyle demişlerdir: Allah’ın kanıtlarından ayrılmalarına müsaade edilmedi, sonunda aleyhlerine delil getirildi. Akla uygun olan birincisidir. 2Allah’tan bir Resûl; onlara tertemiz sahifeler okur. Burada Resûl, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir. "Sahifeler okur"un manası da: içinde yazı bulunan sahifeler okur, demektir ki, o da Kur’ân’dır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in okuryazar olmayıp da onu ezberden okuması da bunu gösterir. "Tertemiz” bunun manası da: Şirk ve batıldan temizlenmiş, demektir. 3Onlarda çok değerli yazılı hükümler vardır. "Onda vardır": Yani sahifelerde vardır, "çok değerli yazılı hükümler": Yani adil ve dosdoğru, hakkı batıldan ayıran hükümler demektir ki, onlar da âyetlerdir. Mukâtil de şöyle demiştir: Onlara kitaplar denilmesi, içinde farklı şeyleri topladığı içindir. 4Kendilerine kitap verilenler ancak kendilerine o açık delil geldikten sonra ayrılığa düştüler. "Kendilerine kitap verilenler ayrılmadılar": Yani onlardan iman etmeyenler demektir, "ancak kendilerine o açık delil geldikten sonra ayrıldılar” bunda da üç görüş vardır: Birincisi: O Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir, Mana da şöyledir: O gönderilinceye kadar imanda birlik idiler, bunu da çoğunluk, demiştir. İkincisi: Kur’ân, bunu da Ebû’l - Âliyye, demiştir. Üçüncüsü: Kitaplarındaki peygamberlik açıklaması, bunu da Maverdi söylemiştir. Zeccâc da şöyle demiştir: Peygamberi inkârdan ayrılmadılar ancak kitaplarında va'dedilcn şey kendilerine açıklandıktan sonra ayrılığa düştüler. 5Hâlbuki ancak dini O'na hâs kılarak ve muvahhitler olarak Allah’a ibadet etmek, namazı dosdoğru kılmak ve zekâtı vermekle emrolunmuşlardı. İşte doğru din budur. 6Şüphesiz kitap ehlinden ve müşriklerden kâfirler, içinde ebedi kalıcılar olarak cehennem ateşindedirler. İşte onlar yaratılmışların en kötüsüdürler. "Hâlbuki emrolunmadılar": Yani kitaplarında "ancak Allah’a ibadet etmeleri emrolundu (illâ liyabudullahe)": Ferrâ’ şöyle demiştir: Araplar lamı emir ve irade manasına olduğu zaman "en” yerinde çok kullanırlar, meselâ şuralarda olduğu gibi. "Yüridullahu liyübeyyene leküm” (Nisa: 26), "yüridune liyutfiu nurallahi” (Saf: 8) ve "ve ümirna linüslime” (En'am: 71). "Dini O'na has kılanlar olarak": Yani O’nu birleyerek ve O’ndan başkasına ibadet etmeyerek, "hunefae” İbrahim dininde olarak, demektir. "Namazı dosdoğru kılsınlar diye": farz namazları vakitlerinde kılsınlar diye, "zekâtı versinler” vacip olduğu zaman. "İşte bu” emrolunduklan şey "dosdoğru dindir": Zeccâc şöyle demiştir: Hakkı ayakta tutan ümmetin dinidir. Mana da şöyle olur: Bu din, doğru milletin dinidir. 7Şüphesiz onlar ki, iman edip iyi şeyler yaptılar, işte onlar yaratılanların en hayırlısıdır. "Ülâike hüm hayrul beriyyeh": Nâfi, İbn Zekvan da İbn Âmir’den iki yerde de hemze ile (beriy'e) okumuşlar; diğerleri ise ikisinde de hemzesiz okumuşlardır. İbn Kuteybe, halk: Yaratılmış manasınadır, demiştir. Araplar ve kurraların çoğu, dilde çok kullanılması hasebiyle bu kelimeyi hemzesiz okumuşlardır. O, mef ûle manasında faîyle veznindedir. Bazıları da onun bereytül ude (çubuğu yonttum) sözünden alındığım iddia ederler, bazıları da onun toprak manasına olan bera'dan alındığını iddia ederler ki: Topraktan yaratılmış demek olur. Bunun için de hemzesidir, derler. Zeccâc da şöyle demiştir: Eğer toprak manasına olan bera’dan gelse idi, hemzeli olmazdı; o bereallahul halka (Allah mahlukatı yarattı) kavlinden türemiştir. Hattâbî de şöyle demiştir: Beriyye’nin aslı hemzelidir, ancak onu terk etmede uzlaşmalardır. 8Rableri katında mükafatları, altlarından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı oldu, onlar da O’ndan razı oldular. İşte bu, Rabbinden korkan içindir. Bundan sonrası da "radıyallahu anhum” kavline kadar açıktır. Mukâtil: Allah onlardan taatleri sebebiyle razı olmuştur, demiştir. "Onlar da O'ndan razı oldular” verdiği sevaba demektir. Eski büyük bir zat da şöyle demiştir: Sen Allah'tan razı olmazsan, O’ndan rızasını nasıl istersin? "İşte bu, Rabbinden korkan içindir": Yani dünyada O’ndan korkan ve yasaklarından çekinen içindir. |
﴾ 0 ﴿