100-ADİYAT SÛRESİ

Mekke'de inmiştir. 11 ayettir.

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O Mekki’dir, bunu da İbn Mes’ûd, Atâ’, İkrime ve Cabir, demişlerdir.

İkincisi: Medeni’dir, bunu da İbn Abbâs, Katâde ve Mukâtil, demişlerdir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Yemin olsun, harıl harıl koşanlara,

"Koşanlara yemin olsun":

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: Onlar hactaki develerdir, bunu da Hazret-i Ali, İbn Mes’ûd, Ubeyd b. Umeyr, el - Kurazi ve Süddi, demişlerdir. Hazret-i Ali’den şöyle dediği rivayet edilmiştir: Arafat’tan Müzdeli’feye, Müzdelife'den Arafat'a koşanlar. Ondan: Bunun Bedir savaşı hakkında indi ve: O gün yanımızda ancak bir at vardı, bir hadiste de, iki at vardı, dediği rivayet edilmiştir.

İkincisi: Onlar Allah yolundaki atlardır, bunu da İbn Abbâs, Hasen, Atâ’, Mücâhid, Ebû’l-Âliyye, İkrime, Katâde, Atıyye, Rebi’ ve dilciler, demişlerdir.

İbn Abbâs bunun gece gönderilen bir askeri birlikte olduğunu söylerdi. İkrime de İbn Abbâs’tan şöyle rivayet etmiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem bir yere atlılar gönderdi, bir ay haber gelmedi, bunun üzerine

"yemin olsun, harıl harıl koşanlara” âyeti indi ki, burunlarından ses çıkaran atlara, demektir.

"Çakarak ateş çıkaranlara": Tırnakları ile taşlara vurup da ateş çıkaranlara, demektir.

"Sabahleyin baskın yapanlara": Sabahleyin düşmana baskın yapanlara, demektir.

"Orada toz koparanlara": Tırnaklarıyla toz çıkaranlara, demektir.

"Bununla bir topluluğun ortasına dalanlara": Topluca düşmana saldıranlara, demektir.

Mukâtil şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem Kinane’den iki kabileye bir askeri birlik gönderdi, başına da Münzir b. Amr el - Ensari’yi geçirdi. Haberleri gecikti; Yahudiler Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in ashabından birini gördükleri zaman fısıldaşırlardı; adam da kardeşinin veya babasının veyahut amcası oğlunun öldürüldüğünü zanneder, buna da üzülürdü. Bunun üzerine

"yemin olsun harıl harıl koşanlara” âyeti indi. Allah onlara ne yaptığını haber verdi.

Ferrâ’ şöyle demiştir: Dabh: At koşarken çıkardığı nefesin sesidir.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Dabh: At koşarken boğazından çıkardığı sesidir.

Zeccâc da şöyle demiştir: Dabh: At koşarken içindeki sestir.

2

Çakarak ateş çıkaranlara,

"Çakarak ateş çıkaranlara":

Bunda da beş görüş vardır:

Birincisi: Onlar koşarken tırnaklarıyla ateş çıkaran atlardır, bu da cumhûrun görüşüdür.

Zeccâc da şöyle demiştir: At gece koşar da tırnakları taşlara değerse, ondan ateşler çıkar.

İkincisi: O mücahitlerin yaktığı ateşlerdir. Bu da İbn Abbâs'tan rivayet edilmiştir.

Üçüncüsü: Savaşta muhariplerin hileleridir, bunu da Mücâhid ile Zeyd b. Eslem, demişlerdir.

Dördüncüsü: Müzdelilc’de hacıların yaktığı ateşlerdir, bunu da el- Kurazi, demiştir.

Beşincisi: Onlar deliller çıkaran, hakka karşı deliller gösterip batılı perişan eden dillerdir. Bunu da İkrime, demiştir.

3

Sabahleyin baskın yapanlara,

"Sabahleyin baskın yapanlara": Bunlar sabah vakti düşmana saldıranlardır, bu da çoğunluğun görüşüdür.

İbn Mes’ûd şöyle demiştir: Sabahleyin saldırıp da kalabalık halinde sökün edenlerdir.

4

Orada toz koparanlara,

"Orada toz koparanlara":

Ferrâ’: Daha önce zikredilmese de: Vadide toz koparanlar demek istemiştir, demiştir. Çünkü toz ancak bir yerden kalkar. Nak’: Tozdur; topraktır, diyenler de olmuştur. Zeccâc da, mana: Düşmanların olduğu yerde toz koparanlar, demiştir. Daha önce mekan zikredilmemiştir, ancak sözde ona delalet eden şey vardır.

5

Bununla bir topluluğun ortasına dalanlara,

"Bununla bir topluluğun ortasına dalanlara":

Müfessirler, mana: Düşman topluluğunun ortasına dalıp da onlara saldıranlar, demişlerdir.

İbn Mes’ûd da: Kalabalığın ortasına dalanlar, yani Müzdelife’de toplanan hacıların ortasına, demiştir.

6

Şüphesiz insan Rabbine çok nakördür.

"Şüphesiz insan Rabbine çok nankördür": Bu da kasemdi cevabıdır. Burada insan: Kâfirdir.

Dahhâk da: Velid b. Muğire hakkında inmiştir, demiştir.

Mukâtil de: Kurt b. Abdullah b. Amr b. Nevfel el - Kureşi hakkında inmiştir, demiştir.

"Kenud” lâfzında da üç görüş vardır:

Birincisi: Tek başına yemek yiyen, kimseye yardım etmeyen ve kölesini dövendir. Bunu da Ebû Umame, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir.

İkincisi: O çok nankördür, bunu da İbn Abbâs, Mücâhid, Katâde ve Dahhâk, demişlerdir.

Üçüncüsü: Rabbini suçlayan; musibetleri sayan ve nimetleri unutandır, bunu da Hasen, demiştir.

İbn Kuteybe de, kenud: Hiçbir şey bitirmeyen topraktır, demiştir.

7

Gerçekten o elbette buna şahittir.

"Ve innehu alâ zalike leşehid":

Bu “He” zamirinde de iki görüş vardır:

Birincisi: O aziz ve celil olan Allah’a râcîdir, takdiri de: Allah onun küfrüne şahittir, demektir.

İkincisi: O insana râcîdir, takdiri de: İnsan nankörlüğüne karşı nefsine şahittir. İki görüş de İbn Abbâs’tan rivayet edilmiştir.

8

Şüphesiz o hayır sevgisi için çok çetindir.

"Şüphesiz o” yani insan

"hayır” mal "sevgisi için çok çetindir": Âyetin manasında da iki göriiş vardır:

Birincisi: O malı sevdiği için çok cimridir. Bu da Hasen, İbn Kuteybe ve Zeccâc’ın görüşleridir.

Ebû Ubeyde de şöyle demiştir: Cimriye: Şedid ve müteşeddid (eli sıkı) denir. Şair Tarefe şöyle demiştir:

Ölümün iyileri seçtiğini ve

Eli sıkı cimrinin de malına göz koyduğunu görüyorum.

İkincisi: O hayrı çok sever, bu da Ferrâ’'nın tercihidir, şöyle demiştir: Sanki daha önce hub kelimesi geçtiği ve yeri de

"şedid"in ona muzaf olması gerektiği için sondaki hub kelimesi başlakinden dolayı ve âyet sonlarının tutması için atılmıştır. Şu âyet de öyledir:

"İşteddet bihirrihu fi yevmin asıf” (İbrahim: 18). Yevm kelimesinden önce rih geçtiği için sondaki atılmıştır.

9

Bilmez mi ki, kabirlerdeki deşildiği zaman,

"Bilmez mi?” yani daha önce zikri geçen insan

"kabirlerdeki deşildiği zaman": Yani alt üst olup da çıkarıldığı zaman

10

Sinelerdeki tahsil edildiği zaman,

"sinelerdeki tahsil edildiği zaman": Yani ayrılıp da ortaya konulduğu zaman, demektir. Tahsil: Meydana gelen şeyi ayırmaktır.

İbn Abbâs da: İçindeki şeyler açığa çıkarıldığı zaman, demiştir.

İbn Kuteybe de: İçindeki hayır ve şer ayrıldığı zaman, demiştir. Ebû.Süleyman Dımeşki de, mana şöyledir, demiştir: Eğer kâfir insan o günde başına nelerin geleceğini bilse idi, küfre itibar etmez, hemen İslâm’a koşardı. Allahü teâlâ daha sonra yeni söze başlayıp şöyle dedi:

11

Şüphesiz Rableri o gün kendilerinden elbette haberdardır.

"Şüphesiz Rableri o gün kendilerinden elbette haberdardır": Bir başkası da şöyle demiştir: Hemzenin kesri ile

"inne” okunması "lehabiri’deki lâm’dan dolayıdır. Eğer olmasa idi, ilmin mef'ulu olacağı için meftuh okunurdu.

Eğer:

"Allah her hâl u kârda onlardan haberdar değil mi, neden özellikle o gün zikredilmiştir?” denilirse.

Cevap şöyledir: Mana: Onları o gün fiillerinden ölürü cezalandırır, demektir. Şu âyetler de öyledir:

"Onlar o kimselerdir ki, Allah onların kalplerindekini bilir” (Nisa: 63), manası da; Onları bundan dolayı cezalandırır, demektir.

"O gün onlar açığa çıkarlar; onlardan Allah’a hiçbir şey gizli kalmaz” (Gafir: 16).

0 ﴿