106-KUREYŞ SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 4 ayettir.

Ona: Liilafi suresi de denir.

Onda da iki görüş vardır:

Birincisi: Mekki'dir, bunu da cumhûr, demiştir.

İkincisi: Medeni’dir, bunu da Dahhâk ile İbn Saib, demişlerdir.

Kurralar "liiylafi” lâfzında ihtilaf etmişlerdir; İbn Âmir, hemzeden sonra yesiz olarak ayınla liilafi gibi "liilafi” okumuş; Ebû Cafer sakin ye ile hemzesiz olarak okumuştur. Hammad b. Ahmed, Şumuni’den ilki meksur, İkincisi sakin ayınla lii’lafi vezninde okumuştur. Diğerleri ise hemzeden sonra sakin ye ile iylaf gibi okumuşlardır.

"Li-îylâfi"nin lâmında da üç görüş vardır:

Birincisi: O makabline (öncesine) bağlıdır,

Mana da şöyledir: Onları yenmiş ekin sapı gibi yaptı, Kureyş'i alıştırdığı için, yani Allah fil sahiplerini helak etti ki, Kureyş kalsın. Alıştıkları şey de kış ve yaz yolculuklarıdır. Bu da Ferrâ’ ile cumhûrun görüşüdür.

İkincisi: O taaccüp lâmıdır, sanki

Mana şöyledir: Kureyş'in yaz ve kış yolculuklarına alışmalarına ve bu Beyt’in Rabbine ibadeti terk etmelerine şaşınız. Bunu da A’meş ile Kisâi, demişlerdir.

Üçüncüsü: O sonrasına bağlıdır, manası da şöyledir: Bu Beyt’in Rabbine ibadet etsinler, onları kış ve yaz yolculuklarına alıştırdığı için. Çünkü onlar bu yolculuklarda güvende idiler. Başlarına bir arıza geldiği zaman: Biz Allah’ın harem halkıyız, derlerdi; onlara sataşılmazdı.

Zeccâc şöyle demiştir: Bu mülahaza sözleri dinlenen nahivcilerin görüşüdür.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Bazı insanlar bu sûre ile Fil suresinin bir olduğunu söylerlerdi, ama insanların çoğu, lâfızları bitişik de olsa bunların iki sûre olduğu kanaatindeler.

Mana da şöyledir: Kurcyş haremde düşmandan güven içinde idi. Harem kurak, ekinsiz va ağaçsız bir vadidir. Kureyş ise sadece ticaretle yaşardı; onların her sene iki yolculuğu vardı: Kış yolculuğu ve Şam’a yaptıkları yaz yolculuğu. Eğer bu iki yolculuk olmasa idi, ayakta duramazlardı. Eğer onlar Beyt’e komşu olmasalardı, bu davranışı yapamazlardı. Fil sahipleri Ka’be’yi yıkmaya kastedince Allah onları helak etti ki, Kureyş haremde kalsın. Böylece Allah onlara bu iki sûre ile nimetini hatırlattı.

Mana da şöyledir: Onları helak etti ki, geçimlerini temin enikleri ve Mekke’de kalmalarını sağladıkları bu iki yolculuğu Kureyş’ten almasın. Eliftü mevdıe keza denir ki: Şu yere alıştım, demektir. Hlifenihillahu da, Allah beni oraya alıştırdı, demektir. Sanki lezimtü mevdıe keza ve elzemenihillahu demiş gibi olursun. "Liiylafi” lâfzı tekit için tekrar edilmiştir. Nitekim şöyle denilir: Bu malı sana verdim yüzünün suyunu koruman için, seni bütün insanlardan korumak için.

Zeccâc da şöyle demiştir: Eliftül mekane elifen ve Aleftuhu iylafen denir ki, ikisi bir manayadır.

Kureyş’e gelince onlar Nadr b. Kinane oğullarıdır. Nadr’dan doğmayan Kureyş sayılmaz. Şöyle de denilmiştir: Onlar Fihr b. Malik b. Nadr oğullarıdır; ondan doğmayan Kureyş sayılmaz. Kureyş’e Kureyş denilmesi ticaret yapmalarından ve mal toplamalarındandır. Kirş: Kazançtır (kuruşu hatırlayın. Mütercim). Hüveyakrişü liyalihi ve yakterişü denir ki: Ailesi için kazanç temin etmektir. Muaviye, İbn Abbâs’a - Allah ikisinden de razı olsun - "Kureyş’e niçin kureyş denildi?” dedi.

İbn Abbâs da: Denizde Kureyş denilen köpekbalığından dolayı, çünkü o balık önüne cılız ve etli ne çıkarsa onu yer, dedi ve şu beyiti okudu:

Kureyş denizde yaşayan yırtıcı bir balıktır;

Kureyş’e de bu yüzden Kureyş denilmiştir.

İbn Enbari de şöyle demiştir: Bazıları da şöyle demişlerdir: Kureyş’e böyle denilmesi iktiraş’tan gelir ki, o da savaşta mızrakların birbirine değmekle ses çıkarmasıdır. Şair şöyle demiştir:

Sancaklar yaklaşıp da mızraklar ses çıkarınca,

Titreyen kalpler de uçunca...

Bismillahirrahmanirrahim

1

Kureyş’i alıştırdığı için,

1 ﴿