111-TEBBET (MESED) SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 5 ayettir.

O ittifakla Mekki’dir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

Ebû Leheb’in iki eli kurusun, kendisi de kurudu.

İniş sebebi Buhârî ile Müslim'in Sahih’lerinde Said b. Cübeyr’in İbn Abbâs’tan rivayet ettiği hadiste şöyle anlatılmıştır:

"En yakın akrabalarını uyandır” (Şuara: 214) âyeti inince, Resûlüllah sallaillahu aleyhi ve sellem Safa tepesine çıktı: "Uyanın hey, sabah oldu!” diye seslendi. Kureyş toplandı: "Neyin var?” dediler. O da: "Söyleyin bana, size haber versem ve düşman sabahleyin veya akşamleyin size saldıracak desem, bana inanır mısınız?” dedi. Onlar da: Evet, dediler. O da: Ben de sizi şiddetli bir azap öncesinde korkutuyorum, dedi. Ebû Leheb de: Kahrolasın, bizi bunun için mi çağırdın, dedi. Bunun üzerine Allahü teâlâ da:

"Ebû Lehebin eli kurusun” dedi. 1

1 - Buhârî, Tefsirü sûre 26. bab, 2; sûre 34 bab, 2, sûre 111, bab, 1 ve 2; Tirmizî, Tefsir sûre 111: Ahmed, Müsned, 1/281, 307.

Tebbet’in manası: Ebû Leheb’in iki eli ziyan etti, demektir.

"Ve teb": Kendisi de ziyan etti, demektir.

Ferrâ’ şöyle demiştir: Birincisi bedduadır, İkincisi haberdir. Nitekim adam şöyle der: Allah seni helak etsin, zaten etti de; Allah seni iyi kimse kılsın, zaten kıldı da. Şöyle de denilmiştir: İki eli zikredilmiş, kendisi murat edilmiştir. Bu Arapların adetidir; bir şeyin parçasını zikrederler, tamamını kastederler. Meselâ

"iki elinin kazandığı şey yüzünden” (Hac: 10) âyeti gibi.

Mücâhid de şöyle demiştir:

"Ebû Leheb’in eli kurudu” ve çocuğunun da

"eli kurudu". Ebû Leheb Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in amcasıdır. İsminin: Abdüluzza olduğu söylenmiştir. Yalnız İbn Kesir tek başına he’nin sükunu ile

"Ebi lehbin” okumuştur.

Ebû Ali: Bu şem’ ve şema’, nelır ve neher gibidir, demiştir.

Eğer:

"Allah onu nasıl künyesiyle zikretti, hâlbuki künyede bir nevi tazim vardır?” denilirse.

Bunun iki cevabı vardır:

Birincisi: İsminin Abdüluzza olduğu doğru ise, Allah onu şirk kokan bu ismi ile nasıl zikreder?

İkincisi: İnsanlardan çoğu künyeleriyle meşhur olmuşlardır, onların isimleri bilinmez.

İbn Kuteybe şöyle demiştir: Bana birden fazla kimse Esmaî'den haber verdiler ki, Ebû Amr b. el-Alâ ile Ebû Süfyan b. el-Alâ’nın isimleri künyeleriymiş. Eğer Ebû Leheb’in ismi de künyesi ise onu ancak onunla tanınacağı bir şeyle zikretmiştir.

2

Mal ve kazancı ona fayda vermedi.

"Malı ona fayda vermedi": İbn Mes’ûd şöyle demiştir: Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem yakın akrabalarını aziz ve celil olan Allah’a davet edince, Ebû Leheb: Eğer kardeşimin oğlunun dediği doğru ise, malımı ve evladımı feda ederim, dedi (kahrından. Mütercim). Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah:

"Malı da kazancı da ona fayda vermedi” dedi.

Zeccâc şöyle demiştir:

"Ma” edatı mahallen merlüdur,

Mana da şöyledir: Ma ağna anhu maluhu ve kesbuhu, yani ve malı ve kazancı ona fayda vermedi.

Müfessirler de: Burada kazancından maksat evladıdır, demişlerdir.

"Ağna” mazi görünüyorsa da

"yuğni” (muzari) manasınadır.

3

Alevli bir ateşe girecek.

"Alevli bir ateşe girecek": Yani dumansız alevlenen demektir,

4

Karısı da odun hamalı olarak,

"karısı da": Yani o da girecek, demektir. O Ümmü Cemil bini Harb’tir ki, Ebû Süfyan’ın kız kardeşidir. Bunda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in gerçek paygamber olduğuna delil vardır; çünkü bu mana ile onun ve karısının küfür üzere öleceklerini haber vermiştir, öyle de olmuştur. Zira eğer ikisi: Biz Müslüman olduk, deselerdi, kâfirler bunda Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’i reddetmek için bir dayanak bulurlardı. Ancak şu var ki, Allah onların ne zahiren ne de batınen Müslüman olmayacaklarını bildi ve bunu da haber verdi.

"Odun hamalı olarak":

Bunda da dört görüş vardır:

Birincisi: O kovuculuk yapardı, bunu da İbn Abbâs, Mücâhid, Süddi ve Ferrâ’, demişlerdir.

İbn Kuteybe şöyle demiştir: Kovuculuğu oduna, düşmanlık ve kini de ateşe benzettiler. Çünkü bu ikisi (düşmanlık ve kin) kovuculukla meydana gelir, tıpkı ateşin odunla meydana geldiği gibi.

İkincisi: O diken toplar, onu gece Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’in yoluna atardı. Bunu da Atıyye, İbn Abbâs’tan rivayet etmiş; Dahhâk ile İbn Zeyd de böyle demişlerdir.

Üçüncüsü: Odundan maksat: Günahlardır, bunu da Said b. Cübeyr, demiştir.

Dördüncüsü: O, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’i fakirlikle kınardı; o da odun toplamaya mecbur kaldı ve bundan dolayı kınandı. Bunu da Katâde, demiştir ki, güçlü bir görüş değildir; çünkü Allahü teâlâ onu maldar olarak niteledi. Âsım tek başına nasb ile "hammaletel hatab” okumuştur.

Zeccâc şöyle demiştir: Kim "Hammalete"yi mensûb okursa, kınamak istemiştir, mana da: A’ni hammaletel hatab (şu odun hamalı kadın var ya!).

5

Boynunda hurma lifinden bir ip vardır.

Ciyd: Boyun manasınadır. Mesed Arap dilinde akgünlük lifinden örülen ipe denir. Deve yapağısından yapılan iplere de mesed denildiği söylenmiştir. Şair şöyle demiştir:

Soylu kırçıl ve eti sıkı deve yapağısından

Örülmüş ipler.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Mesed: Birçoklarına göre sadece liften örülmüş ipe denirse de öyle değildir: Mesed: Lif vesaireden örülen her türlü ipe denir.

Müfessirler bu ipten ne murat edildiğinde de üç görüş belirterek ihtilaf etmişlerdir:

Birincisi: O Mekke’de imal edilen iptir, bunu da el - Avfi, İbn Abbâs’tan rivayet etmiştir.

Dahhâk da şöyle demiştir: Odun edindiği ağaçtan örülen iptir.

İkincisi: O deniz hayvanı kabuğundan düzülmüş gerdanlıktır. Bunu da Katâde, demiştir.

Üçüncüsü: O yetmiş arşın uzunluğunda demir zincirdir, bunu da Urve b. Zübeyr, demiştir. Bir başkası da şöyle demiştir: Bu ipten maksat: Allahü teâlâ’nın cehennemde yetmiş arşın diye zikrettiği zincirdir,

Mana da şöyledir: O zincir muhkem şekilde bükülmüş, ateşte onunla azap görmesi için o kadının boynuna geçirilmiştir.

0 ﴿