112-İHLAS SÛRESİ

Mekke’de inmiştir. 4 ayettir.

Bismillahirrahmanirrahim

1

De ki:

"O Allah’tır, birdir".

Bunda da iki görüş vardır:

Birincisi: O Mekki’dir, bunu da İbn Mes’ûd, Hasen, Atâ’, İkrime ve Cabir, demişlerdir.

İkincisi: Medeni’dir, bunu da İbn Abbâs, Katâde ve Dahhâk, demişlerdir. Buhârî, tek rivayet ettiği hadislerinde Ebû Said el - Hudri’den, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: Ruhumu elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, o, Kur’ân’ın üçte birine denktir. 1

1 - Buhârî, hadis no, 5013, 6643, 7374.

Müslim de, tek rivayet ettiği Ebû Hureyre hadisinde Peygamber sallallahu aleayhi ve sellem şöyle demiştir: O Kur’ân’ın üçte birine eşittir. 2

2 - Müslim, Salatül Müsafirin, hadis no, 261.

İniş sebebinde de üç görüş vardır:

Birincisi: Müşrikler: Ya Muhammed, ilâhnı bize tarif et, dediler; bunun üzerine bu sûre indi. Bunu da Übey b. Ka’b, demiştir.

İkincisi: Amir b. Tufeyl, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’e:

"Ya Muhammed, bizi neye davet ediyorsun?” dedi. O da: Aziz ve celil olan Allah’a dedi. O da:

"Onu bana nitele; o altından mıdır, yoksa gümüşten midir, yoksa demirden midir?” dedi. Bunun üzerine bu sûre indi. Bunu da İbn Abbâs, demiştir.

Üçüncüsü: Bunu diyenler bir grup Yahudi hahamlarıdır;

"O’nun cinsi nedir? Dünyayı kimden miras aldı, onu kime miras bırakacaktır?” dediler. Bunun üzerine bu sûre indi. Bunu da Katâde ile Dahhâk, demişlerdir. İbn Kesir, Nâfi', Âsım, İbn Âmir, Hamze ve Kisâi.

"ehadün allahu” okumuşlar; Ebû Amr da dalın zammesiyle "ehdü allahu” okumuş, onu bismillah'a vaslelmiştir.

Zeccâc da: O, aziz ve celil olan Allah’ın zikrinden kinayedir, demiştir.

Mana da şöyledir: Tarif etmemi istediğiniz o varlık Allah’tır.

"Ehadün” manaya göre merfudur ki, o da: Hüve elıadün, demektir.

Mana da şöyledir: Huvallahu ve huve ehadün (O Allahtır ve O birdir). Ehad’in tenvini ile

"ehadiin allahus samedu” şeklinde de okunmuştur. Tenvinsiz olarak

"ehadü allahus samedü” de okunmuştur. Dal’ın sükunu ile

"ehad allahu” da okunmuştur. En iyisi tenvinle merfu olmasıdır. Vasılda tenvin meksur kılınmıştır, kendisi sakin

"Allah"daki lâm da sakin olduğu için. Kim tenvini atarsa, o da iki sakinin birleşmesindendir. Kim sakin okursa, vakfetmek, sonra da

"allahus samed” diye başlamak istemesindendir. En kötüsü de budur.

"Ehad": İbn Abbâs ile

Ebû Ubeyde: O, vahid ile aynıdır, demişlerdir. Bazıları da onları ayırmışlardır. Ebû Süleyman el - Hattabî de: Vahid: Zatı tek, O’na kimse benzemeyendir, demiştir.

Ehad de manevi olarak tektir, kimse ona ortak değildir.

"Ehad"in aslı nahivcilere göre: vehad’dir, sonra vavı hemzeye çevirmişlerdir.

2

"Allah Samed’dir (herkes O’na muhtaçtır)".

"Samed"de de dört görüş vardır:

Birincisi: O ihtiyaç anında kendisine başvurulan efendidir, bunu da İbn Abbâs, Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivayet etmiştir.

Ali b. Ebi Talha da, İbn Abbâs'tan şöyle dediğini rivayet etmiştir: Samed: Efendiliği kemale eren efendidir.

Ebû Ubeyde de şöyle demiştir: O, üstünde kimse olmayan efendidir. Araplar, eşraflarına: Samed, derler. Şair Esedi şöyle demiştir:

Kara haber getiren erkenden Esed oğullarından:

Amr b. Mes'ud ile Efendi Eşrafın haberini getirdi.

Zeccâc da şöyle demiştir: O, efendilik kendisinde sona eren kimsedir. Her şey O’na döner. Her şeyin O’na dönmesinin tevili de: Her şeyde o’nun eseri vardır, demektir.

İbn Enbari de şöyle demiştir: Dilciler arasında ihtilaf yoktur ki, samed: Üzerinde efendi olmayan ve insanların iş ve ihtiyaçlarında kendisine müracaat ettikleri kimsedir.

İkincisi: O, içi boş olmayandır, bunu da İbn Abbâs, Hasen, Mücâhid, İbn Cübeyr, İkrime, Dahhâk, Katâde ve Süddi, demişlerdir.

İbn Kuteybe de şöyle demiştir: Bu tefsire göre dal’ın aslı te gibi görünüyor ki, Mûsammet de (som, somut) bundan gelir.

Üçüncüsü: O daimidir.

Dördüncüsü: Halk fani olduktan sonra baki kalandır. Bu ikisini el-Hattabî nakletmiş; görüşlerin en doğrusu birincisidir, demiştir. Çünkü türevi onu göstermektedir. Zira samedin aslı yönelmektir. Usmud samde fülanin: Onu hedef al, ona git, demektir. Bu durumda samed: işlerde kendisine müracaat edilen ve ihtiyaçlarda hep ona yönelinen kimse demektir.

3

"Doğurmadı, doğmadı".

"Doğurmadı":

Mukâtil: Doğurmadı ki, mirasçısı olsun,

"doğmadı” ki, ortağı olsun, demiştir. Bu da şöyledir: Arap müşrikleri: Melekler Rahman’ın kızlarıdır, dediler; Yahudiler: Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler; Hıristiyanlar da: İsa el - Mesih Allah’ın oğludur, dediler; Allah da böylece kendini onlardan beri kıldı.

4

Hiç kimse O’na denk olmadı".

"Velem yekûn lehu küfüven ehad": Çoğunluk hareke ve hemze ile okumuşlardır. Hafs da onu hareke ile rivayet etmiş ve hemzeyi vava çevirmiştir. Hamze ise fe’nin sükunu ile (küfven) okumuştur. Küf: Eş ve benzer, demektir. Bunda takdim ve tehir vardır; takdiri şöyledir: Velem yekûn lehu ehadün küfüven; âyet sonları tutsun diye takdim ve tehir yapılmıştır.

0 ﴿