11

"Onlara, yeryüzünde fesat çıkarmayın denildiğinde, biz, ancak ıslâh edici kimseleriz, dediler. ".

Münafıklar Toplumu Düzeltme İddiası Güderler

Bu da münafıkların fiillerinin çirkinliklerinin ikinci türüdür. Bu ayet hakkında, birçok bakımdan konuşulabilir:

a- "Yeryüzünde bozgunculuk yapmayın!" diyen kimdir? denilebilir;

b- "Yeryüzündeki fesat nedir?" denilebilir;

c- "Biz ancak ıslâh edici kimseleriz" diyenler kimdir? ve

d- "Salah" nedir?

Münafıklara Yapılan Müdahale

Âlimlerden bir kısmı, "Yeryüzünde fesat çıkarmayın" diyenin, Allah olduğunu; bir kısmı, bunun Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) olduğunu; bir kısmı da, bunu söyleyen kimselerin müminler olduğunu söylemişlerdir. Bunların hepsi mümkündür. Fakat din ve nasihatla ilgisi olmayan kimsenin bunu söylemesi caiz değildir. En büyük ihtimai, bu sözü söyleyenin, onlarla yüzyüze konuşan kimse olmasıdır. Bu söyleme işi, ya şöyle olmuştur: Hazret-i Peygamber'e onların münafık oldukları hususu ulaşmış, fakat Hazret-i Peygamber buna kesin gözüyle bakmayarak, onlara nasihat etmiş, bunun üzerine onlar da, imanlarını ortaya koyacak ve kendilerinin de salâh hususunda diğer müminler gibi olduğunu belirtecek şekilde icabet etmişlerdir. Yahut da şöyle denilebilir: Hazret-i Peygamber'e kötülük yapa: kimselerin bir kısmı, kendisinin fesat çıkardığını kabul etmeyerek, sözü çevirip, onlara "fesat çıkarmayın!" diyerek nasihat etmeye başlıyor Şayet, bu durumu onlar Hazret-i Peygamber'e bildirmiyorlar mıydı? denilirse, deriz ki "Evet; ancak münafıklar kınandıkları zaman, müslüman olduklarını ve pişmanlık duyduklarını açıklıyor ve böylece de, kendileri hakkında bu haberleri yayan kimseleri yalanlayarak, Hazret-i Peygamber'e Allah adına yemin ediyorlardı. Nitekim Cenâb-ı Hak bu durumu; "Onlar Allah'a yemin ederek, (böyle bir şey) demediklerini öne sürerler. Andolsun ki onlar, küfür kelimesini söylediler" (Tevbe, 74),

"Kendilerinden razı olasınız diye, size yemin ederler" (Tevbe. 96) ayetlerinde haber vermiştir."

Fesadın Mânâsı

"Fesâd", bir şeyin faydalı olmaktan çıkmasıdır. Bunun zıd karşılığı ise, "salâh "tır. Nifâk'ın yer yüzünde fesâd olmasına gelince, bu yapılan tariften daha fazla açıklamada bulunmamızı gerektirir. Bu hususta üç görüş vardır:

1) İbn Abbâs, Hasan Basrî, Katâde ve Süddî'nin görüşüdür. Buna göre, yeryüzünde fesâddan maksat, Allah'a açıkça isyan etmektir. Bunun iyice izahı Kaffâl (radıyallahü anh)'ın zikrettiği şu husustur: "Allah'a açıkça isyan etmek, yeryüzünü fesada vermek kabul edilmiştir, çünkü dinî yasalar, kullar için vaz' olunmuş birtakım dinî kurallardır. İnsanlar buna sımsıkı sarıldıklarında, düşmanlık ortadan kalkar ve herkes kendi işiyle gücüyle başbaşa kalır. Böylece kan akıtmaların önüne geçilmiş ve fitneler dinmiş olur. Böylece bu yolla hem yeryüzünün, hem de orda yaşayanların iyiliği sağlanmış olur. Ama insanlar dinî emirlere sımsıkı sarılmayı bırakıp, herkes nefsinin arzuladığı şeyleri yapmaya yönelirse, o zaman kargaşa ve anarşi ortaya çıkar. İşte bundan ötürü Cenâb-ı Hak: 'Demek başına geçince hemen yeryüzünde bozgunculuk yapacaksınız, öyle mi? (Muhammed, 22) buyurmuştur. Cenâb-ı Hak, onlara kendisine itaat etmekten yüz çevirdiklerinde, bu yüz çevirmeleriyle, yeryüzünde ancak bozgunculuk yapmış olacaklarına dikkatlerini çekmiştir.

2) Bu fesadın, münafıkların kâfirlere müdahene edip onlarla içli dışlı olmalarını söylemektir.Çünkü manâfıklar.görünüşte mümin olmakla beraber, içlerinden küfre meyletmiş olunca, bu durum, Hazret-i Peygamber'in ve O'nun yardımcılarının zayıfladığı vehmini veriyordu. Bu ise, kâfirleri, Hazret-i Peygamber'e düşmanlık izhar etmeye, ona harp ilân etmeye ve O'na üstün gelecekleri arzusunu duymaya tahrik ediyordu. Bu durumda ise, yeryüzünde büyük bir fesâd ortaya çıkmış olurdu.

3) Asamm, "Onlar arkadan, insanları Hazret-i Peygamber'i yalanlamaya, İslâm'ı inkâr etmeye ve din hakkında şüpheler saçmaya çağırıyorlardı", demiştir.

Toplumu Bozduğu Halde Hamiyyet İddia Edenler

"Biz ancak ıslâh edicileriz" diyenler, münafıklardır. Onların bundan maksatlarına en yakın olan şey, nehyedildikleri şeyin zıddını ortaya koymaktır.

Onların, nehyedildikleri şey, "yeryüzünde bozgunculuk yapmak" olduğu için, bu durumda, "biz ancak ıslâh edicileriz" demeleri, bozgunculuk yapma suçuna bir "mukabele" gibi olmuştur. Bu durumda iki ihtimal ortaya çıkar:

1) Onlar, kendi inançlarına göre, bunun doğru olduğuna inanmışlar; bu husustaki çabaları da, bu inançlarını bir bakıma güçlendirince, işte onlar o zaman, "şüphesiz bizler ıslah edicileriz" demişlerdir. Çünkü onlar kendi itikadlarınca, yeryüzünü ancak fesattan temizlemek için çaba sarfetmişlerdir.

2) Biz, "yeryüzünde fesâd çıkarmayın" sözünü, münafıkların kâfirleri idare etmek için söyledikleri söz olarak açıklarsak, buna göre, "biz ancak ıslâh edicileriz" sözlerinden maksat, bu idare etme işi (müdârâ), müslümanlarla kâfirlerin arasını bulmak için sarfettikleri gayret olmuş olur. İşte bu sebepten ötürü Cenâb-ı Hak, onların şöyle dediklerini nakletmiştir: "Biz iyilik ve arabuluculuktan başka bir şey kastetmedik" inha, Buna göre, "Biz ancak ıslâh edicileriz" sözünün manası, "Biz kendimizle ilgili isteri düzeltiyoruz" olur.

Âlimler, bu ayetle, imânını izhâr eden bir kimseye, müminlere tatbik ona da tatbik edilmesinin gerektiğine istidlal etmişlerdir.

Aksini söylemek, tenkit edilmeyi gerektirmez. Zındîkın tevbesi kabul edilir. Allah en iyi bilendir.

11 ﴿