53

"Hani Musa'ya, hidayete eresiniz diye Kitab'ı ve Furkan'ı verdik"

Bil ki, bu, Allah'ın onlara verdiği dördüncü nimettir. Buradaki (......)dan muradın, Tevrat, Tevrat'ın içindeki herhangi bir hüküm ve Tevrat'ın dışında nerhangi bir şey olması muhtemeldir. Bu üç ihtimalin dışında, başka bir ihtimal bulunmamaktadır.

Birinci ihtimalin izahı şöyledir: Tevrat'ın "münzel" (bir anda indirilen) bir "kitab" ve hak ile batılı birbirinden ayıran "Furkan" diye iki sıfatı vardır. Bu, senin cömertlik ve cesareti kendisinde toplayan bir adamı kastederek, (Bereketli yağmuru ve arslanı gördüm) demen gibidir. Bunun bir benzeri de, Allahü teâlâ'nın:

"Andolsun ki biz Musa ile Harun'a bir ziya ve şeref olmak üzere Furkan verdik" (Enbiya, 48) âyetidir.

İkinci ihtimalin açıklanmasına gelince ki, buna göre Furkan'dan murad, "evrat'ta bulunan dinî açıklamalardır; çünkü Cenâb-ı Allah beyan edince, ıak batıldan ayrılarak zuhur etmiştir, buradaki Furkan'dan maksat Tevrat'taki ıazı şeylerdir. Bu şeyler de dinin usuf ve furûunun ortaya konulmasıdır.

Üçüncü ihtimalin ise, çeşitli yönleri vardır:

a) Furkan'dan maksad, Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya verilen yed-i beyza, asâ ve diğer mu'cizelerdir. Bunlar Furkan diye adlandırılmıştır, çünkü bunlar hak ile batılın arasını ayırmışlardır.

b) Furkan'dan maksad, Allah'ın İsrailoğullarına Firavun'un kavmine karşı ettiği yardım ve verdiği ferahlıktır. Nitekim Cenâb-ı Hak:

"İki ordunun birbiriyle karşılaştığı Furkan gününde kulumuz Muhammed'e indirdiğimiz şeye..." (Enfal, 41) buyurmuştur. Bundan maksad, Allah'ın, Bedir günü Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e yaptığı yardımdır. Bu böyledir, çünkü yardım ortaya çıkmadan önce taraflardan her biri kendisinin üstün geleceğini, karşı tarafın da ezileceğini bekliyordu. Yardım zuhur edince, racih mercuhtan ayrılmış, gerçek arzu yalan arzudan temeyyüz etmiştir.

c) Kutrub, "Furkan, denizin Hazret-i Musa (aleyhisselâm) için yarılmasıdır " demiştir.

Eğer, "Bu Hak teâlâ'nın: "Hani, sizin için denizi yarmıştık" (Bakara, 50) âyetinde zikredilmişti; ve yine bundan sonra Cenâb-ı Hakk'ın: "Umulur ki hidayete erersiniz" sözü ancak Kitab hakkında uygundur. Çünkü, bu ancak hidayet kaynağının (hudâ) peşinden zikredilir" denilirse, ben derim ki birinciye şöyle cevap veririz: Allahü Teâlâ, (......) ifâdesinde, bunun Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'dan ötürü olduğunu açıklamadı. Bu âyette ise tahsisi, açık bir nas ile beyan etme (tahsis) şeklinde zikretti.

İkinciye ise şöyle cevap veririz: Denizi yarmak bir mu'cizedir. Belki de bundan maksat şudur: Biz Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya denizin yarılması mu'cizesini verince, onlar bununla yaratıcının varlığına ve Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'nın sadakatine istidlal etmişlerdir ki, işte hidayetten maksat budur. Buna göre hidayet ile delalet anlamı murad edildiği gibi, bazan bununla kurtuluş ve necat da murad edilebilir. Sanki Cenâb-ı Hak, onlara Kitab'ı dinî hususta bir nimet; sayesinde düşmanlarından kurtuldukları Furkân'ı da dünyevi bir nimet olarak verdiğini açıklamıştır.

Bil ki yanlışa düşüp, Furkân'ın (bu ayette) Kur'ân olduğunu ve onun Hazret-i Musa (aleyhisselâm)'ya indirildiğini sananlar olmuştur, ki bu düşünce yanlıştır. Çünkü Furkân, hak ile batılın arasını ayırandır. Böyle olan her delilin, "Kur'an" olarak tahsis edilmesinin anlamı yoktur. Bazıları ise, âyetinin manası şu demektir: "Ey ehl-i kitab, sizler, sayesinde hidayete eresiniz diye, Hazret-i Musa'ya Tevrat'ı, Hazret-i Muhammed'e ise Furkan'ı verdik" demişlerdir. Bu görüşe, nahiv alimlerinden Ferra, Sa'leb ve Kutrub meyletmişlerdir, ki bu kesinlikle ihtiyaç duyulmayan bir zorlamadır.

Hak teâlâ'nın, (......) ifâdesine gelince, ile "ihtidâ"nın açıklaması daha önce geçmişti. Mu'tezile; Hak teâlâ'nın ifadesi ile, O'nun herkesin ihtidasını istediğine dair istidlalde bulunmuştur ki, bu, "Allah kâfirlerin küfrünü murad etmiştir" diyenlerin görüşünü iptal eder. Keza Mu'tezile der ki: Madem ki size göre hidayete eren kimsede ihtidayı; sapan kimsede de sapıklığı yaratan Allah'dır. Öyleyse, Allah'ın Kitab'ı ve Furkân'ı indirerek demesindeki fayda nedir? Malûmdur ki, Allah hidayete ermeyi yarattığı zaman, kitabların indirilmesinin bunda bir tesiri yoktur. Buna göre, eğer Allah kitab olmaksızın ihtidayı yaratmış olsaydı, hidayete ermek (ihtida) meydana gelirdi. Allah onlarda hidayete ermeyi yaratmadığı halde, bir kitabın yerine bin kitab dahundirmiş olsa, yine de onlarda hidayete ermek gerçekleşmezdi. Buna göre, hidayete eresiniz diye kitabı indirdim demesi nasıl caiz olur? Bil ki bu söz cevabıyla beraber defalarca geçmiştir. Allah en iyi bilendir.

Benî İsrail'in Buzağıya Tapıp Sonra Tevbe Etmeleri

53 ﴿