84"Hani sizden, kanlarınızı akıtmayacaksınız ve birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacaksınız, diye kesin bir söz almıştık...Sonra siz de bunu İkrar etmiştiniz ve şimdi de buna şehâdet ediyorsunuz" . Bil ki bu âyet, Allah'ın onlara olan nimetlerinden başka bir çeşide delâlet etmektedir. Bu da, Allahü Telâlâ'nın onları bu teklifle mükellef kılması, onların da bu teklifin doğruluğunu kabul edip, sonra bu husustaki ahidlerine muhalefet etmeleridir. Cenâb-ı Hakk'ın, sözüne gelince, bunda birkaç husus vardır. a) Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında bulunan yahudî âlimlerine bir hitaptır. b) Yahudilerin seleflerine olan bir hitaptır. Buna göre cümlenin takdiri şöyle olur: "Hani biz, atalarınızdan bir söz almıştık...". c) Selefe hitap, fakat halefi de bir kınamadır..Buna göre; (......) ifâdesinin anlamı şu olur: Biz size emrettik, emri de iyice te'kid ettik...Sonra siz de onun lüzumunu ve vücûbiyetini kabul ederek ikrar ettiniz. "Kanınızı Dökmeyeceksiniz" Nehyinin Tefsiri Cenâb-ı Hakk in, (......) hitabına gelince, bunda bir müşkil vardır. Bu da şudur: İnsan, kendisini zaten öldürmemek zorundadır. Durum böyle olunca, bundan nehyolunmada hiçbir fayda yoktur. Buna birkaç yönden cevap verilebilir: a) Bu zorunluluk bazan değişebilir. Nitekim Hindliler, kişinin kendisini öldürmesiyle bu bozukluk âleminden kurtulup, nûr ve kurtuluş (salâh) âlemine ulaşılacağına inanıyorlardı..Veya, zamanın kendisine güç geldiği ve bazı işler altında ezilip de intihar eden, kendisini öldüren birçok kimse vardır. İnsanın kendisini öldürmemeye mecbur olduğu söylenemeyeceğine göre, onun böyle bir mükellefiyete tâbi tutulması uygun olur. b) Bundan maksat, "birbirinizi öldürmeyin" demektir, Kişinin dışındaki kimse, neseb ve din bakımından ona yakın olduğunda, kişinin kendi zatı gibi kabul edilmiştir. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın tıpkı: "Birbirinizi öldürünüz" (Bakara, 54) âyeti gibidir. c) Kişi başkasını öldürdüğü zaman, kendisine kısas uygulanacağından, sanki kendisini öldürmüş gibidir. d) Sizi öldürmeye çalışan kimseyi, siz de öldürmeye çalışmayınız. Aksi halde sizler kendinizi öldürmüş olursunuz... e) Siz, dünyada kendileri sayesinde ayakta durduğunuz kimselerin kanını akıtmayın; yoksa, kendi kendinizi helak etmiş olursunuz... Cenâb-ı Hakk'ın, sözüne gelince, bunda da iki İzah şekli vardır: a) Memleketinizden çıkarılmaya müstehak olmanıza sebebiyet verecek şeyi yapmayınız. b) Bundan maksad onların birbirini yurtlarından çıkarmalarından nehiydir. Çünkü bunda nerede ise öldürmeye yakın bir sıkıntı ve şiddet vardır. Cenâb-ı Allah'ın: "Sonra siz de göre göre bunu ikrar etmiştiniz" hitabında birkaç vecih vardır: a) Bu en kuvvetli olan görüştür. Buna göre mânâ şöyle olur: Siz misakını-zı ikrar edip, ona uymanın gerekli olduğunu itiraf ettiniz. Şu anda da kendi aleyhinize şahidlik yapıyorsunuz. Bu senin şu sözüne benzer: "Falanca, kendi aleyhine şunu ikrar etmiştir." Yani, "O, kendi aleyhine şâhiddir" demektir. b) Siz onun kabul edilmesini itiraf ettiniz ve birbirinize bu hususta şahidlik ettiniz. Çünkü o misak aranızda yaygın ve meşhur idi. c) Ey yahûdi topluluğu, bugün siz bu misakı atalarınızın ikrar ettiğine şahidlik ediyorsunuz. d) İkrar, emre razı olup, gereğini yapma hususunda sabretmek demektir. Aynen, "Falanca zulmü tasrib etmez" (yani ona sabretmez) sözü gibi. Buna göre âyetin manası şöyle olur: "Allah bunu size emretti, siz de razı olup devam ettiniz ve onun yerine getirilmesinin gerekli ve doğru olduğuna şahadet ettiniz." Bu durumda şayet, "Mana aynı olduğu halde niçin Cenâb-ı Hak: "Sonra siz de bunu ikrar etmiştiniz ve şimdi de buna şehâdet ediyorsunuz" buyurmuştur?" denilirse, biz deriz ki: Bu hususta üç görüş vardır: a) "İkrar etmiştiniz" ifadesinin manası "Atalarınız ikrar etti " şeklinde; Şimdi de buna şehâdot ediyorsunuz" ifâdesinin manası, "onların ikrar etmiş olduklarına şahidlik ediyorsunuz" şeklinde olur. b) Geçmiş olan mîsâk esnasında ikrar etmiştiniz ve bundan sonra şehâdet ediyorsunuz. c) ibaresi te'kid için gelmiştir. Tabirinde Birbirine Zıt Olan Muhatap Ve Gaib Nasıl Biraraya Gelmiştir? |
﴾ 84 ﴿