91

"Bir de onlara, "Allah'ın indirdiğine imân ediniz" denildiği zaman, "Biz bize indirilen (Tevrat'a) inanırız" derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Halbuki o (Kuran) yanlarında bulunan (Tevrat'ı) tasdik edici bir gerçektir. De ki: Öyle ise daha önce, eğer iman edenler idiyseniz, niçin Allah'ın peygamberlerini öldürdünüz?" .

Bil ki ayette bahsedilen davranış, yahudilerin çirkin fiillerinden biridir. "Onlara... denildiği zaman" sözü ile Cenâb-ı Hak yahudileri kasdetmektedir. "Allah'ın indirdiğine imân ediniz" ifâdesinden murad, "Allah'ın indirdiği bütün kitaplara imân ediniz" demektir. Bütün kitaplara imân etmenin gerekli olduğu görüşünde olanlar, bu ayeti delil getirerek, ayetteki harfinin umûm ifâde eden manasında olduğunu söylemişler ve şöyle devam etmişlerdir: Çünkü Hak teâlâ onlara Allah'ın indirdiği şeylere iman etmelerini emretmiştir. Onlar indirilenin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr edince de onları bu sebepten kınamıştır. Eğer lâfzı umûm ifâde etmemiş olsaydı, bu kınama uygun olmazdı. Sonra Cenâb-ı Hak onlardan kendilerine bunu emrettiği zaman, "Biz, bize indirilene inanırız." Yani sadece, "Tevrat'a ve Hazret-i Musa'nın şeriatını devam ettirmek için gelmiş olan diğer peygamberlerin kitabına inanıyoruz" dediklerini nakletmiş; yine onların, Tevrat'ın dışındaki kitabları yani İncil ve Kur'an'ı inkâr ettiklerini haber vermiştir. Bu hadiseyi, onları kınamak maksadıyla zikretmiştir. Çünkü, indirilmiş olan kitabın Allah katından olduğunu bilme imkânları olmadığı halde, onlara, "Allah'ın indirdiği şeye iman ediniz" denilmesi caiz değildir.. Aksi halde böyle birşey teklif-i mâla yutak (güç yetirilemeyecek şeyi teklif etmek) olurdu. Deliller o kitabın Allah katından olduğunu gösterince ona iman etmek vâcib olmuş, böylece de Allah'ın indirdiği kitapların bir kısmına iman edip, bir kısmına inanmamanın bir tenakuz olduğu sabit olmuştur.

Hak teâlâ'nın: "O, yanlarında bulunanı tasdik edici bir gerçektir" ayeti, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'e imân etmelerinin vacib olduğunu gösteren bir delile işaret gibidir: Bunun izahı iki yöndendir:

a) Cenâb-ı Hakk'ın: "O, bir gerçektir" sözü şu hususa delâlet etmektedir: Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in peygamberliği, elinden çıkan mucizelerle kesinlik kazanınca, o, bu Kur'an'ın Allah katından indirildiğini haber vermiş, mükelleflere, ona imanı emretmiş ve böylece Kur'an'a iman etmek kesin olarak vacib olmuştur. O zaman peygamberlerden bir kısmını ve bir kısım kitapları inkâr ederken bir kısım peygamberlere ve kitaplara imân etmenin imkansız olduğu ortaya çıkar.

b) "Allah'ın: "Yanlarında bulunanı tasdik edici olarak" sözünün delâlet ettiği husus olup, bu da şu iki şekilde açıklanır:

1) Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) başkasından bir ilim öğrenmemiş, bir hocadan istifâde etmemiştir. O, hiçbir fark olmaksızın Tevrat'takilere uygun olarak bazı kıssa ve hâdiseler nakledince anlıyoruz ki bunları vahiy ve Allah'ın indirdiği bilgi vasıtasıyla elde etmiştir.

2) Kur'an-ı Kerim, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in peygamberliğine delâlet etmektedir. Allahü teâlâ, Kur'an'ın "Tevrat'ı tasdik edici" olduğunu haber verince, Tevrat'ın da Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in peygamberliğini haber vermesi gerekir. Aksi halde Kur'an Tevrat'ı tasdik edici olmayıp, yalanlayıcı olmuş olur. Tevrat, Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in peygamberlik haberini ihtiva edip, yahûdiler de Tevrat'a vâcib olduğunu söyleyince, bu yönden onların Kur'an'a ve Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nübüvvetine iman etmelerinin vacib olması gerekmiştir.

Yahudilerin Peygamberleri Öldürmeleri

Allahü Teâlâ'nın: "Öyle ise daha önce, eğer imân edenler idiyseniz, niçin Allah'ın peygamberlerini öldürdünüz?" ayetine gelince, bununla ilgili birkaç mesele vardır:

Birinci Mesele

Cenâb-ı Allah, bir diğer yönden, onların Tevrat'a imân ettiklerini iddia etmelerinin birçok bakımdan tenakuz olduğunu açıklamıştır: Bu böyledir, çünkü

Tevrat, doğruluğa delâlet ettiğini ve peygamberlik iddiasında doğru olan kimseyi öldürmenin küfür olduğunu göstermiştir. Durum böyle olunca Hazret-i Yahya, Hazret-i Zekeriyya ve Hazret-i Isa (aleyhisselâm)'yı öldürmeye çalışmak küfürdür. O halde siz ey yahudiler, eğer Tevrat'a imân ettiğiniz iddiasında doğru söylüyor iseniz niçin onları öldürmeye çalışıyordunuz?

İkinci Mesele

Bu ayet-i kerime din hususunda mücâdele etmenin, peygamberlerin sanatı olduğuna, ve hasma karşı nakzedici deliller getirmenin caiz olduğuna delâlet etmektedir.

Mâzi Hakkında Muzâri Fiil Kullanılmasının izahı

Allah'ın, "niçin öldürdünüz?" sözü her nekadar şifahî bir hitab ise de, bundan murad yahudilerin daha önceki atalarıdır. Buna birkaç husus delâlet etmektedir:

a) Bu hitab yapıldığında artık o peygamberler yoktu.

b) Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanındaki yahudiler böyle birşeye teşebbüs etmemişlerdir.

c) (Daha önce) ifâdesi de Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanındaki yahudiler için uygun gelmez. Muzârî fiil ile mazideki bir fiilin kastedilmesi aşikârdır. Çünkü karine buna delâlet etmektedir. Eğer: İmân ediniz" sözü Hazret-i Peygamber zamanındakilere hitab, "Niçin öldürdünüz?" sözü de onların atalarının yaptıklarından bir hikayedir. O halde bu iki ifâdenin arası nasıl cem'edilir?" denilir ise, deriz ki, bunun manası şudur: Siz Hazret-i Muhammed'i böyle yalanlamanızla Tevrat'a imân etmekten de ayrılmış oldunuz. Nitekim sizin atalarınız da bir kısım peygamberleri öldürmek suretiyle diğerlerine iman sınırının dışına çıkmışlardı.

Dördüncü Mesele

"Arapların, "Ben seni dün dövüyorum" demesi caiz olmadığı halde, Allah'ın: "Daha önce niçin öldürüyorsunuz" demesi nasıl caiz olmuştur?" denilebilir. Buna şöyle cevap verilir: Bu hususta iki görüş vardır:

a) Bu, ayrılmaz bir sıfat durumunda olan şeyler hakkında caizdir. Nitekim sen daha önce yaptığı kötülükleri ile tanıdığın kimseye, "Yazıklar olsun sana niçin yalan söylüyorsun" dersin. Sanki bununla sen şöyle demek istiyorsun: "Senin durumun bu olmamalıydı." Allahü teâlâ da:

"Onlar, şeytanların okudukları şeye tâbi oldular" (Bakara, 102) buyurm ş, mazi sigasıyla dememiştir. Çünkü O, şey tanların her zamanki hallerinin, sihir kitapları okumak olduğunu ifâde etmeyi murad etmiştir.

b) Cenâb-ı Hak sanki şöyle demektedir: Eğer siz Tevrat'a imân etmişseniz, daha önce peygamberlerin öldürülmüş olmasına niçin razı oluyorsunuz, hak veriyorsunuz? Allah en iyisini bilir.

91 ﴿