103

"Eğer onlar imân edip müttakîler olsalardı, Allah katından olan sevab, eğer bilselerdi daha hayırlı olurdu"

Bil ki buradaki, (zamiri, daha önce bahsedilmiş olan yahûdilere râcidir, (onlara işaret etmektedir). Çünkü Cenâb-ı Allah: "Satın aldıkları şey ne kötü.. "ifâdesi ile, onlar hakkındaki va"îdini bildirdikten sonra, terhîb (korkutma) ile tergîb (teşvik)i birleştirmek için, peşi sıra va'adini zikretti. Çünkü ikisini birleştirmek, ta'ata yönelmeye ve günahtan dönmeye daha davetkârdır.

Allahü teâlâ'nın, "İman edip" ifâdesine gelince, bil ki Allah: "Ehl-i Kitaptan birgrub, Allah'ın kitabı (Tevrat'ı) arkalarına attılar" buyurup, sonra o yahûdilerin, şeytanların okuduğu şeye uyduklarını ve sihre sımsıkı yapıştıklarını bildirince, peşisıra, 'Eğer onlar iman...etselerdi" yani Arkalarına attıkları Allah'ın kitabına inansalardı" demiştir. Demek ki burada-Kttabı hem "Kur'an", hem "Kur'an"ı tasdik eden onların kitabı (Tevrat), tem de her ikisi olarak anlamak mümkündür. Âyetteki "takva"dan maksad yasaklanmış fiillerden ve emredilen şeyleri yapmamaktan kaçınmaktır.

Cenâb-ı Hakk'ın: 'Allah katından olan sevab da-ha hayırlı olurdu" sözü ile ilgili birkaç izah vardır:

a) Âyetteki ilk şart cümlesinin cevabı mahzuf olup takdiri şöyledir: "Eğer onlar imân edip muttaki olsalardı, mutlaka sevaba nail olurlardı." Fakat isim cümlesi, kendisinde sevabın devamlı ve yerleşik olduğuna delâlet eden bir mâna olduğu için, fiil cümlesinin yerine getirilmiştir. Buna göre şayet, "Allah'ın sevabı daha hayırlıdır, denilmeli değil miydi?" denilirse, deriz ki: Âyetteki ifâdeden maksad, "Allah'tan olan tek bir sevâb bile daha hayırlıdır " mânasını ifâde etmektir.

b) (......) buyruğu, mecaz yolu ile, Allahü teâlâ'nın onların iman etmelerini irade etmesini temenni etme mânasına gelebilir. Âdeta, "Keşke iman etmiş olsalardı" denip durulmuş ve sonra, "Allah katından bir mükâfaat daha iyi olurdu." Allah en iyi bilendir.

Cenâb-ı Hak: diyerek yeni bir cümleye başlamıştır.

103 ﴿