22"Allah'ın âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberleri öldürenler ve nsanlardan adaleti emredenlerin canına kıyanlar yok mu? Onları çok cıklı bir azâb ile müjdele. İşte onlar öyle kimselerdir ki, yaptıkları, dünyada da, âhirette de boşa gitmiştir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur" . Bil ki Allahü teâlâ daha önce, "Eğer yüz çevirirlerse, o zaman sana düşen sadece tebliğdir" âyeti ile, İslâm'ı kabul etmeyip yüzçevirenlerin durumunu zikredince, bunun peşinden bu yüzçevirenlerin sıfatlarını getirerek, şü üç sıfatı zikretmiştir: Allah'ın Yolundan Yüz Çevirenlerin Başlıca Sıfatları Birinci sıfat: Hak teâlâ'nın "Allah'ınâyetlerini inkâr edenler" vasfıdır. Eğer, "Âyetin zahiri, onların Allah'ın bütün âyetlerini inkâr ettiklerini ifâde ediyor. Halbuki yahudi ve hristiyanlar böyle değiller. Çünkü onlar, yaratıcı olan Allah'ı, Allah'ın ilmi ve kudreti ile âhireti kabul ederler?" denilir ise, biz deriz ki: Buna şu iki şekilde cevap verilir: 1- Biz bu sözdeki "Allah'ın âyetleri"ni, daha önce bahsedilmiş olan Kur'ân ve Hazret-i Muhammed mânâsına alabiliriz. 2- Bu tabiri, umûm üzere bırakır ve şöyle diyebiliriz: Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in nübüvvetini inkâr eden kimse, Allah'ın bütün âyetlerini inkâr etmiş olur. Çünkü bu hususta tenakuza düşen kimse, Allah'ın hiçbir âyetine imân etmiş olmaz. Zira eğer o, herhangi bir âyete imân etmiş olsaydı, hepsine imân etmiş olurdu. İkinci sıfat: Cenâb-ı Hakk'ın "Haksız yere peygamberleri öldürenler..." vasfıdır. Bununla ilgili birkaç mesele vardır: Hasan el-Basri, âyeti (......) şeklinde okumuştur ki, bu, mübalağayı, çokça öldürmeyi ifâde eder. Ebû Ubeyde İbn el- Cerrah (radıyallahü anh)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Ya Resûlallah, Kıyamet günü en şiddetli azâb görecek olan kimdir?" diye sorulduğunda, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem): "Bir peygamberi veya ma'rufa emredip kötülükten nehyeden bir insanı öldüren kimsedir" buyurdu, sonra da bu âyet-i kerimeyi okudu. Daha sonra ise şöyle dedi: "Ya Eba Ubeyde, İsrailoğulları günün evvelinde tek bir saatte kırküç peygamber öldürdüler. Bunun üzerine İsrâiloğullarının zâhidlerinden yüzoniki kişi kalkıp, peygamberleri öldürenlere emr-i ma'ruf nehy-i münker yapmışlar, İsrâiloğulları da aynı günün sonunda onların hepsini katletmişlerdir. İşte Allahü teâlâ'nın âyette bahsettiği kimseler bunlardar." Yine o yahudiler, Yahya İbn Zekeriyya (aleyhisselâm)'yi öldürmüş ve Hazret-i İsa'yı öldürdüklerini iddia etmişlerdir. İşte onların bu sözüne göre, kendilerinin peygamberleri öldürdükleri sabit olmuştur. Bu âyet hakkında birkaç sual vardır: Birinci sual: Cenâb-ı Hakk'ın, "Allah'ın âyetlerini inkâr edenler" vasfı gelecek hükmündedir. Çünkü bu, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında olup da kendileri peygamber öldürmemiş ve adaletle hükmetmemiş kimseler için bir va'îd (tehdid)dir. Öyle ise bu nasıl doğru olur? . Buna şu iki şekilde cevap verilir: 1- Bu, onların ecdadının âdeti olduğu için, bunun onlara nisbeti de doğru olmuştur. Çünkü onlar da atalarının yolunu tasvip etmiş ve benimsemişlerdir. Yine babanın işi, -oğlu ona razı olup, onun yolunda gittiği zaman- bazan oğluna da nisbet edilir. 2- Onlar, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'i ve mü'minleri öldürmek istiyorlardı. Fakat Allahü teâlâ, onu, onlardan korumuştur. Onlar, bunu çok istedikleri için, peygamber öldürme vasfının mecazî olarak onlara verilmesi yerindedir. Bu tıpkı "Ateş yakıcı, zehir öldürücüdür" denilmesi gibidir. Yani "Ateşe giren ve zehir içen bulunduğunda, "öldürme", bu İkisinin ayrılmaz vasfı olur" demektir.Bunda da bu, ancak böyle olur. İkinci soru: Hak teâlâ'nın, peygamberleri öldürmek zaten haksız yere olduğu halde, "Haksız yere peygamberleri öldürenler.." demesinin mânâsı nedir? Cevap: Biz, bunu Bakara sûresinde (Bakara, 61) âyetinin tefsirinde izah etmiştik. Bundan maksad, onların ne büyük bir günah işlemiş olduklarını göstermektir. Yine onların, peygamberleri öldürmedeki zulümleri ile adaleti gerçekleştirmeyi kastetmiş oldukları da söylenebilir. Üçüncü soru: Hak teâlâ'nın, "Peygamberleri öldürenler.. ilh." sözünün zahirî mânası, onların bütün peygamberleri öldürdüklerini gösterir. Halbuki onların, peygamberlerin ne tamamını, ne ekserisini ve ne de yarısını öldürmedikleri bilinen bir husustur. Cevap: "Peygamberler" kelimesinin başındaki harf-i tarif, istiğrak mânasına değil, ahd mânâsına hamledilmiştir. Üçüncü sıfat: Cenâb-ı Allah'ın: "ve insanlar içinde adaleti emredenlerin canına kıyanlar.." vasfıdır. Bu ifâde ile ilgili bir-iki mesele vardır: Sadece Hamza, buradaki "savaşırlar" şeklinde; diğer kıraat imamları ise (öldürürler) şeklinde okumuşlardır ki, her iki kıraatin mânâsı birdir. Çünkü onlar bazan savaşarak peygamberleri öldürürler, bazan da savaş olmaksızın doğrudan öldürürlerdi. Ubeyy İbn Ka'b (radıyallahü anh), bu âyeti: "Peygamberleri ve adaleti emredenleri öldürenler.." şeklinde okumuştur. İkinci Mesele Hasan el-Basri şöyle demiştir: "Bu âyet, korku ve tehlike zamanlarında, emr-i ma'ruf, nehy-i münker (iyiyi yayma, kötülükten sakındırma) yapan kimselerin mertebelerinin, yücelik bakımından peygamberlerin mertebelerinin hemen peşinden geldiğine delâlet etmektedir." Bir insanın, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in huzurunda ayağa kalkarak: "Hangi cihad daha üstündür?" dediği, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem)'in de: "Cihadın en faziletlisi, zâlim bir hükümdara karşı hakkı söylemektir" İbn Mâce, fiten, 20 (H/1329). buyurduğu rivayet edilmiştir. Bil ki, Allahü teâlâ onları, bu üç sıfatla tavsif ettiği gibi, onları üç yönden de tehdid etmiştir: Birinci tehdid: Allah'ın: "Onları çok acıklı bir azab ile müjdele.." ifadesidir. Bununla ilgili iki mesele vardır: Bu ifâde, âyetin başındaki di edatının haberi olduğu halde, ceza ve cevap mânâsında olduğu için başına 'fâ' harfi gelmiştir. İfâdenin takdiri "Kim inkâr ederse., onları müjdele.." şeklindedir. Bu ifâde, mecazî mânâya hamledilmiştir. Bu da, o kimseleri azâbla korkutmanın, itaatkâr kimseleri nimetlerle müjdeleme yerine geçmiş olmasıdır. "Müjdeleme" hakkındaki açıklamamız (Bakara, 25) âyetinin tefsirinde geçmişti. İkinci tehdid: Hak teâlâ'nın "İşte onlar öyle kimselerdir ki yaptıkları dünyada da âhirette de boşa gitmiştir" buyruğudur. Bil ki Cenâb-ı Hak bu âyetle, kâfirlerin iyi amellerinin, mükâfaatlarının dünya ve âhirette boşa gideceğini beyân buyurmuştur. Bunların dünyada boşa çıkması, medhedilecek yerde zem, sena edilecek yerde lanet edilmesi ile olur. Yine bu dünyada boşa gitmenin manasına, öldürülmeleri, esir alınmaları, mallarının ganimet, kendilerinin köle olması gibi, o yahudilerin başına gelen apaçık zilletler de girer. Amellerinin boşa çıkması, sevabın ikâba dönüştürülmesi ile olur. Üçüncü tehdid: Allahü teâlâ'nın:"Onların hiçbir yardımcısı da yoktur" ifadesidir. Bil ki Allahü teâlâ, ilk tehdidi ile onlar için elem ve kötülük sebeplerinin toplandığını, ikincisi ile menfaat yollarının onlara tamamen kapandığını, bu üçüncü tehdid ve vaîd'i ile de, onlar için bunların, hiçbir yardımcıları ve koruyucuları olmayacak şekilde vuku bulacağını göstermiştir. Allah en iyisini bilir. |
﴾ 22 ﴿