68"İşte siz onlarsınız ki hakkında (biraz) bilginiz olan hususta (haydi) çekiştiniz (diyelim. Ya) hiç bilginiz olmayanlar hakkında hâlâ niçin çekişip duruyorsunuz? Halbuki Allah bilir, siz bilmezsiniz. İbrahim ne bir yahudi ne de bir hristiyandı. Fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı. O, müşriklerden de değildi. Gerçekte İbrahim'e insanlardan en yakın olan, herhalde ona tabî olanlarla, şu peygamber ve iman edenlerdir. Allah o iman edenlerin yardimcısıdır" . Bu âyetle ilgili bazı meseleler bulunmaktadır: Birinci Mesele Âsim, Hamza ve Kisâî, med ve hemze ile şeklinde; Nâfî ile Ebû Amr, hemzesiz ve medsiz olarak, fakat sakin elifi gösterecek şekilde; İbn Kesir ise hemzeli fakat medsiz olarak vezninde şeklinde; İbn Âmir de hemzesiz fakat med ileşeklinde okumuşlardır. Hemze ve meddi belirterek okuyanlar kelimeleri aslı üzere okumuşlardır. Çünkü bu tafız, birisi diğeri de olan iki ayrı kelimedir. Bu ifâdeyi medsiz ve hemzesiz okuyanlar ise, kelimenin aslını bozmamak suretiyle, tahfif (kolaylık olsun) diye böyle okumuşlardır. İkinci Mesele Âlimler lafzının aslının ne olduğu hususunda ihtilaf etmişlerdir. Buna göre nin bir tenbih edatı, asıl kelimenin de (sizler) olduğu veya bu ifâdenin aslının (sizler mi) şeklinde olduğu, Arapların (suyu akıttım) şeklindeki kullanışları gibi, birinci hemzenin he harfine dönüşmüş olduğu söylenmiştir. Âyetteki (......) kelimesi, kesre üzere mebnîdir. Bunun aslı ise şeklidir. Başına tenbih hâ'sı gelmiştir. Bu, hem med ile, hem de medsiz okunur. Buna göre şayet, "Âyetteki (......) lafzındaki (sizler) lafzının haberi nedir?" denilir ise, biz deriz ki: Bu hususta şu üç görüş ileri sürülmüştür: a) Keşşaf sahibi şöyle der: "Bu lafzın başındaki hâ, tenbih için getirilmiştir (......) kelimesi mübteda, (......) kelimesi onun haberidir sözü ise, birinci cümleyi açıklayan müste'nef bir cümledir. Buna göre mâna şöyledir: "Sizler o ahmak şahıslarsınız. Sizin ahmaklığınız ve kıt akıllılığınızın delili şudur: Siz, haydi diyelim ki hakkında biraz bilginiz olan hususta çekişiyorsunuz. Ya daha niçin, hiç bilginiz olmayan hususlarda çekişiyorsunuz?" b) Buradaki (sizler) kelimesi mübtedamânasında olan (......) kelimesi ise onun haberi, bu kelimeden sonra gelen cümle de sıla cümlesidir. c) (......) kelimesi mübteda (......) kelimesi atf-ı beyân, , cümlesi ise haber olup, takdir şöyledir: "Sizler, ey şu kimseler, ... çekiştiniz..." Üçüncü Mesele Âyetteki, "Bilginiz olan hususta çekiştiniz" buyruğundan murad şudur: Onlar Tevrat ve İncil'in şeriatlarının, Kur'ân'ın şeriatına muhalif olduğunu sanıp, bunu iddia etmişlerdir. Binâenaleyh onlara, "Hakkında bilginiz olmayan hususlarda nasıl çekişiyorsunuz? Hakkında bilginiz olmayan bu husus da Hazret-i İbrahim'in şeriatının, Hazret-i Muhammed'in şeriatına muhalif olduğunu iddia etmenizdir" denilmiştir. Sonra Cenâb-ı Allah'ın, "İşte sizler onlarsınız ki hakkında bilginiz olan hususta çekiştiniz..." buyruğunun şu mânaya olması da muhtemeldir: Allahü teâlâ onları gerçek manada "ilim" ile tavsif etmemiştir. Ancak şu mânayı murad etmiştir: "Sizler, bildiğinizi iddia ettiğiniz hususlarda onunla çekişmeyi mümkün görüp uygun kabul ettiniz. O halde, hakkında kesinlikle bilginiz olmayan hususlarda onunla çekişebiliyorsunuz. "Sonra Hak teâlâ bu hususu "Halbuki Allah, bu şeriatların birbirlerine uyup uymadıklarını bilir siz, bu durumların nasıl olduğunu bilemezsiniz" diyerek ortaya koymuştur. Sonra Cenâb-ı Allah, bu hususu daha açık izah ederek "İbrahim ne bir yahudi, ne de bir hristiyandı" buyurmuş ve onları Hazret-i İbrahim'in kendi dinlerinden olduğu iddialarında yalanlamıştır. Daha sonra "Fakat O, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru bir müslümandı" buyurmuştur ki, âyetteki "Hanîf" kelimesinin ne demek olduğu Bakara sûresi'nde geçmişti (Bakara, 135). Daha sonra da "O, müşriklerden de değildi" buyurmuştur. Bu, Hazret-i İsa'nın ilâh olduğunu söyledikleri için hristiyanların. teşbih inancına kail oldukları için yahudilerin müşrik olduklarına bir tarizdir. - Eğer, "Siz, Hazret-i İbrahim'in İslâm dini üzere olduğunu söylemekle, onun inanç veya ahkâm (usûl veya furü) bakımından İslâm dini üzere olduğunu mu kastediyorsunuz? Eğer birincisini kastediyorsanız, bu sadece İslâm dinine mahsus bir durum değildir. Biz de bu mânada, Hazret-i İbrahim'in yahudi dininde yani, Hazret-i Musa'nın getirdiği din üzere olduğunu veya hristiyanların dini üzerine yani Hazret-i İsa'nın getirdiği hristıyanlık dini üzere olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü usûl (itikad) bakımından, peygamberlerin dinlerinin farklı olması caiz değildir. Eğer siz bu sözünüzle, Hazret-i İbrahim'in furû (ahkâm) bakımından İslâm dini üzerinde olduğunu kastediyorsanız, bu durumda Hazret-i Muhammed'in yeni bir şeriat üzere olmayıp, başka bir peygamberin getirdiği şeriatın uygulayıcısı olması gerekir Yine kesin olarak bilinen bir husus da şudur ki: Kur'ân'a göre ibâdet etmek, Hazret-i İbrahim (aleyhisselâm) zamanında yok idi. Mesela, müslümanların namazında Kur'ân okuma meşru ve şart olduğu halde, Hazret-i İbrahim'in şeriatındaki namazda meşru değildir" denilir ise, biz deriz ki: Bu sözden maksadın, Hazret-i İbrahim'in usûl (itikad) bakımından İslâm dini üzere olması olabilir. Bundan kastedilen ise, Hazret-i İbrahim'in itikad bakımından, zamanımızdaki yahudi ve hristiyanların inançlarına uymadığını belirtmektir. Bundan Hazret-i İbrahim'in furû (ahkâm) bakımından İslâm dininde oluşunu kastetmek de murad edilmiş olabilir. Bu böyledir. Çünkü Allahü Teâlâ o furû ahkâmı, Hazret-i Musa'nın şeriatıyla neshetmiştir. Sonra Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) zamanında da, Hazret-i Musa'nın şeriatı, Hazret-i İbrahim zamanında mevcut olan şeriatı neshetmiştir. Bu izaha göre Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) de şeriat sahibi olmuş olur. Sonra Hazret-i Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem)'in şeriatının çoğu, Hazret-i İbrahim'in şeriatına uygun olup, pek azında muhalefet söz konusu olunca, bu az miktardaki muhalefet, uygunluk ve muvafakatin bulunmasına zarar vermez. Sonra Cenâb-ı Hak, "Gerçekte, İbrahim'e insanlardan en yakın olan, herhalde ona tâbi olanlarla şu peygamber ve iman edenlerdir" buyurmuş ve bu ifâdede, şu iki grup insandan bahsetmiştir: a) Hazret-i İbrahim'e daha önce tâbi olmuş olan kimseler. b) Hazret-i Muhammed ve diğer mü'minler. Sonra Cenâb-ı Hak "Allah, o iman edenlerin yardımasıdır" buyurmuştur. Yani, "Yardımı, desteği, muvaffak kılması, onları yüceltmesi ve onlara ikramda bulunmasıyla onların yardımcısı..." demektir. Ehl-i Kitap, Müslümanları Saptırmak İster |
﴾ 68 ﴿