85"Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bu ondan asla kabul edilmeyecek ve o kimse, âhfrette en büyük zarara uğrayanlardan olacaktır" . Bil ki, Allahü Teâlâ önceki âyetin sonunda "Biz Ona teslim olmuşlarız" buyurmuş, bunun peşinden de bu âyette, dinin sadece İslâm dini olduğunu, İslâm'ın dışındaki hiçbir dinin Allah katında makbul olmadığını, çünkü makbul olan amelin, Allahü Teâlâ'nın kendisinden ve failinden râzı olup, kendisine sevap verdiği amel olduğunu beyân etmiştir. İşte bu sebepten dolayı Cenâb-ı Hak, "Allah ancak, muttaki olanlardan kabul buyurur" (Maide, 27) buyurmuştur. Daha sonra Hak teâlâ, İslâm dininin dışındaki dinlere mensup hiç kimsenin dininin, Allah katında makbul olmadığı gibi, aynı zamanda o kimsenin âhirette hüsrana uğrayanlardan olacağını açıklamıştır. Âhirette hüsrana uğramak, sevaptan mahrum, cezaya da duçar olmakla gerçekleşir. Bu hüsran ifâdesine kişinin dünyada iken yapamadığı salih amellere karşı duymuş olduğu üzüntü ve keder ile, yine dünyada iken kendi bâtıl dinini yerleştirme hususunda katlandığı çile ve meşakkatler de dâhildir. Bil ki bu âyetin zahiri, imanın İslâm olduğuna delâlet eder. Çünkü, eğer iman İslâm'dan ayrı olsaydı, Cenâb-ı Hak, "Kim İslâm'dan başka bir din ararsa, bu ondan asla kabul edilmeyecektir" buyurduğu için, o imanın makbul olmaması gerekirdi. Ancak ne var ki, Cenâb-ı Hakk'ın, "Bedeviler, "iman ettik" dediler; de ki, "siz iman etmediniz ama, İslâm olduk deyin..." (Hucurat. 14) âyetinin zahiri İslâm'ın iman'dan başka bir şey olduğunu gösterir. Bu iki âyet, birinci âyeti örf-i şer'îye, ikinci âyeti de vaz-ı lûgavîye hamletmekle uzlaştırılabilir. |
﴾ 85 ﴿