129

"Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ındır. O, dilediğini bağışlar, dilediğine de merhamet eder. Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir" .

Bu hususta iki mesele vardır:

Birinci Mesele

Bu ifâdeden maksat, Cenâb-ı Hakk'ın daha önce zikretmiş olduğu, "İşden hiçbir şey sana ait değildir" (Al-i imran, 128) ifâdesini te'kid etmektir. Buna göre mana, "İş ancak, mülk kendisinin olan kimseye aittir. Göklerin ve yerin mülkü, yalnız Allah'a aittir. O halde, göklerde ve yerde bulunan bütün işler Allah'a aittir. İşte bu, kesin aklî delildir.

İkinci Mesele

Cenâb-ı Hak, değil de, "Göklerde bulunan her şey ve yerde bulunan her şey" buyurmuştur. Çünkü O'nun maksadı, hakikat ve mahiyetlere işaret etmektir. Bu sebeple her şey, bu hakikat ve mahiyetin içine dahil olmuştur.

Allah Dilediğini Af, Dilediğine Azab Eder

Cenâb-ı Hakk'ın, "O dilediğini bağışlar, dilediğine de merhamet eder" buyruğuna gelince, bil ki: Âlimlerimiz bu âyet-i kerime ile, Cenâb-ı Hakk'ın, ulûhiyyetinin hikmeti gereği bütün kâfir ve âsileri cennete; bütün Allah'a yakın kulları (mukarrebûn) ve sıddîkleri de cehenneme sokabileceği ve bu işler hususunda kendisine itiraz edilemiyeceği konusunda istidlal etmişlerdir. Âyetin bu manaya delâleti açıktır. Aklî delil de bunu te'kid etmektedir. Bu böyledir, çünkü kulun fiili irâdeye dayanır. O iradeyi de Allah yaratmıştır. Allah o iradeyi yaratınca, kul itaat eder. Allah başka bir irâde yaratınca ise, kul isyan eder. Binaenaleyh kulun tâatı da masiyeti de Allah'tandır. Halbuki Allah'ın fiili, kendisine hiçbir şeyi kesinlikle vâcib kılmaz; binâenaleyh, tâat sevabı, ma'siyet de ikâbı gerektirmez. Aksine bütün bunlar, Allah'ın uluhiyyeti, kahrı ve kudreti'nin hikmeti muktezasınca O'ndandır. Böylece bizim yukarıda öne sürdüğümüz, "Şayet Allah bütün mukarreb kullara azâb etse, bu güzel olur; bütün firavunlara merhamet etse, bu da doğru olur" şeklindeki görüş doğru olur. Bu, "O, dilediğini bağışlar, dilediğine de merhamet eder" ifâdesinin zahirinin öeâte eformş olduğu a.fi bvt Buna. göre şayet, "Allah' kâfirleri bağışlamıyacağı ve meleklere, peygamberlere azap etmeyeceği sabit olan bir husus değil midir?" denilirse, biz deriz ki: Âyetin mânası şudur: Allah dilerse yapar. O'na itiraz edilemez. Bu kadar bir ifâde, O'nun bunu yapacağını ya da yapmayacağını gerektirmez. Bu söz, son derece açık bir sözdür.

Daha sonra Cenâb-ı Hak bu ifâdesini, "Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir" sözüyle bitirmiştir ki, bu ifâdenin maksadı şunu açıklamaktır: Bütün bunlar, Allah'tan güzel olan şeylerdir. Ancak ne var ki, Cenâb-ı Hakk'ın mağfiret ve merhamet tarafı, vücub yolu üzere değil, ama fazl ve ihsan yolu üzere olmak üzere, gâlibtir.

Faizin Yasaklanması

129 ﴿