132"Ey iman edenler, ribâyı öyle kat kat arttırılmış olarak yemeyin. Allah'tan korkunuz ki, felaha eresiniz. Ve, kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının. Ve, Allah'a ve Peygamber'e itaat edin. Umulur ki, merhamet edilirsiniz" . Bil ki, âlimlerden bazıları şöyle demişlerdir: "Allahü teâlâ, mü'minlere, din ve cihad ile ilgili, kendilerine en uygun olana iletmesiyle alâkalı olarak nimetlerinin büyüklüğünü açıklayınca, bunun peşinden emir, nehiy, terğîb ve sakındırmayla ilgili şeyleri getirmiş ve "Ey İman edenler, ribâyı yemeyin" buyurmuştur. Bu takdire göre âyet, bir başlangıç cümlesi olup, makabli (öncesi) ile bir münasebeti yok demektir. Kaffâl (r.h), "Müşriklerin, ribâ sebebiyle toplamış oldukları malları ordularına harcamış olmaları cihetiyle de âyetin kendinden önceki ifâdelerle ilgili olması da muhtemeldir. Böylece bu durum, müslümanların, mal toplayıp kendi ordularına harcayıp, bu suretle kâfirlerden intikam alabilmeleri için ribâya yönelmelerine bir sebep ve davet edici olmuştur. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hak, hiç şüphesiz müslümanları bundan nehyetmiştir" demiştir. Hak teâlâ'nın, "Kat kat" ifâdesi hakkında iki mesele vardır: Birinci Mesele Câhiliyye döneminde bir kimsenin bir başkası üzerinde, belirli bir zamana kadar yüz dirhem alacağı olduğunda, borcun ödenme zamanı gelip de, borçlu kimse o borcu ödeyemediğinde alacaklı olan kimse, "Benim için, sen malı artır; ben de sana ödeme mühletini uzatayım" derdi. Çoğu kez, bu yüz dirhemi ikiye katlayarak, ikiyüz dirhem yapardı. Daha sonra, bu ikinci ödeme zamanı gelince, aynı şeyi yapardı. Bu iş, pekçok kereler yapılırdı. Böylece alacaklı olan kimse, o yüz dirheme mukabil, onun kat kat fazlasını alırdı. İşte, "Kat kat" tabirinden murat budur. (......) kelimesi, hâl olduğu için mansûbtur. Cenâb-ı Hak daha sonra, Allah'tan korkunuz ki, felaha eresiniz" buyurmuştur. Bu nehy nakkında Allah'tan ittikâ etmenin vacip olduğunu ve felahın da ittikâya dayandığını bil. Binâenaleyh bir kimse ribâ yese ve ittikâ etmese, felah söz konusu olamaz. İşte bu tabir ribânın, küçük günahlardan değil, kebâirden olduğu hususunda bir nastır. Cenâb-ı Allah'ın, (......) ifâdesinin tefsiri, Bakara sûresinde (Âyet, 21) âyetinin tefsirinde geçmişti. Yine ribâ ile ilgili sözün tamamı, Bakara sûresinde (Âyet, 275-280) geçmişti. Cenâb-ı Hak sonra, "Ve, kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının" buyurmuştur. Bu hususta da birkaç soru vardır: Âyetle İlgili Bazı Sorular ve Cevaplar Birinci soru: Kâfirler için hazırlanan ateş, onların küfürleri miktarınca olur. Bu ise, müslüman bir kimsenin, fıskı sebebiyle hakettiğinden daha fazla olur. O halde daha nasıl Cenâb-ı Hak, "Ve, kâfirler için hazırlanmış olan ateşten sakının" buyurmuştur? Cevap: Âyetin takdiri, "Ribânın haram kılındığını inkâr etmekten sakınınız. Aksi halde kâfir olursunuz" şeklindedir. Cehennem Kâfirler İçin Hazırlanmış İse Mümin Girer mi? İkinci soru: Hak teâlâ'nın, "Kâfirler için hazırlanmıştır" ifâdesinin zahiri, cehennemin sadece kâfirler için hazırlanmış olmasını gerektirir. Bu da, mü'minlerden hiçkimsenin cehenneme girmeyeceğine kesin olarak hüküm vermeyi gerektirir ki, bu hüküm, diğer âyetlerin aksine bir hüküm olur. Buna birkaç bakımdan cevap verilir: 1- Cehennemde, bir kısmı kâfirler, bir kimi da fasıklar için hazırlanmış olan çeşitli "dereke" (tabakaların) bulunması uzak bir ihtimal değildir. Buna göre Cenâb-ı Hakk'ın, "Kâfirler için hazırlanmış olan ateş..." tabiri, Cenâb-ı Hakk'ın kâfirler için hazırlamış olduğu hususî tabakalara bir işaret olmuş olur ki bu, O'nun, kâfirlerin dışındakilere hazırlamış olduğu başka tabakalar bulunmasına mâni değildir. 2- Cehennemin kâfirler için hazırlanmış olması, mü'minlerin oraya girmesine mâni değildir. Çünkü, cehennemliklerin ekserisi kâfir olduğu için, cehennemin onlar için hazırlanmış olduğunu söylemek uzak bir ihtimal sayılmaz. Nitekim, herhangi bir ihtiyacı için üzerine binmiş olduğu bir hayvan hakkında bir kimse, "Ben bunu, müşriklerle savaşmak için hazırladım (besliyorum)" derse, o, her ne kadar o saatte başka bir gayeyle ona binmiş olsa dahi, bu sözünde doğru söylemiş olur. İşte burada da böyledir. Kur'an'ın Tamamı Bir Tek Sûre Gibidir 3- Kur'ân, tek bir sûre gibidir. Binaenaleyh, bu ayet, cehennemin, kâfirler için hazırlanmış olduğuna, diğer âyetler de cehennemin hırsızlık yapan, adam öldüren, zina eden ve iftira atan kimseler için hazırlandığına delâlet eder. Bunun misali, Cenâb-ı Hakk'ın, "Bir güruh onun içine atılınca, kendilerine bekçiler sordular: "Size, azap ile uyaran (resul) gelmedi mi?" (mülk, 8) âyetidir. Halbuki bu, bütün kâfirlere denilmez. Yine Cenâb-ı Hak, "Artık onlar da, o azgınlar da, İblis'in orduları da toptan yüz üstü cehenneme atılmışlardır. Orada birbiriyle çekişerek şöyle dediler: "Allah'a andolsun ki, gerçekten biz apaçık bir sapıklık içindeydik. Çünkü sizi, âlemlerin Rabbiyle aynı seviyede tutuyorduk" (Şuarâ. 94-98) buyurmuştur. Halbuki bu, onların tamamının sıfatı değildir. Ancak ne var ki bu şartlar, diğer sûrelerde de zikredilince, burada zikredilen gibi olmuştur. İşte bizim zikrettiğimiz konuda da durum aynıdır. Allah en İyi bilendir. 4- Cenâb-ı Hakk'ın, "kâfirler için hazırlanmıştır" buyruğu, cehennemin kâfirler için hazırlandığını tsbât etmektedir. Bu tabir cehennemin sırf kâfirler için hazırlanmış olduğunu göstermez. Bu, Cenâb-ı Hakk'ın tıpkı, cennet hakkında, "Müttakiler için hazırlanmıştır" (Âl-i İmran. 133) buyruğu gibidir ki, bu ifâde, cennete onların dışında kalan çocukların, delilerin ve hurilerin girmeyeceklerine delâlet etmez. 5- Cehennemin, kâfirler için hazırlanmış olmakta vasfedilmesinden maksat, caydırıcılığın ve men etmenin oranını arttırmaktır. Bu böyledir, çünkü, kendilerine günahtan sakınmaları söylenilen mü'minler, takvadan ayrıldıkları zaman kâfirler için hazırlanmış olan cehenneme sokulacaklarını bildiklerinde ve, onların akıllarında da kâfirlerin cezasının azameti yer edince, işte o zaman onların günahlardan sakınmaları daha ileri bir seviyede olmuş olur, Bu tıpkı, babanın çocuğunu, "Bana isyan edersen, seni vahşi hayvanların bulunduğu yere sokarım" diyerek korkutmasına benzer. Bu ifâde, oraya, başkalarının girmeyeceğine delâlet etmez. Üçüncü soru: Âyet, cehennemin şu anda yaratılmış olup olmadığına delâlet eder mi? Cevap: Evet delâlet eder. Çünkü, Hak teâlâ'nın, "Hazırlandı' sözü geçmişten haber veren bir ifâdedir. Binâenaleyh o şeyin varlık âlemine girmiş olması ve mevcut olması gerekir. Cenâb-ı Hak sonra, Allah'a ve Peygamber'e itâat edin. Umulurki, merhamet edilirsiniz" buyurmuştur. Hak teâlâ vâ'idden bahsedince, Kur'ân'da her zamanki âdeti üzere, peşisıra va'adini getirmiştir. Muhammed İbn İshâk İbn Yesâr, bu âyetin, Hazret-i Peygamber (sallallahü aleyhi ve sellem) Uhud günü müslümanlara emirlerini verdiği zaman, ona isyan eden kimselere bir itâb olarak diğini söylemiştir. Mu'tezile, bu âyetin, Allah'ın rahmetinin, O'na ve Resulüne itaata bağlı olduğuna delâlet ettiğini, bunun umûmî bir ifâde olduğunu ve zahirinin de her nangi bir hususta Allah ve Resulüne isyan edenlerin ilâhi rahmete ehil olmayacaklarını gösterdiğini söylemiştir ki bu "ashab-ı va'îd"in görüşüne delâlet eder. |
﴾ 132 ﴿